11. Bölüm

250 12 1
                                    

İyi Okumalar....

Beklemek...

Aslında hayatın tanımı beklemektir. Büyümeyi beklersiniz, meslek sahibi olmayı, evlenmeyi, çocuğunuzun olmasını, ölümü...En basiti ,birine soru sorduğunuzda dahi karşıdakinin cevap vermesi bile bir bekleyiştir.

Önemli olan bir şeylerin beklenmesi değil, beklediğin şey için harcadığın efordur , göze aldıklarındır. Çünkü insan göze aldıkları kadar hak eder. Örneğin; çocuğunuzun olması için sevişmeniz gerekir. Hamile kalmayı beklersiniz. 9 ay karnınızda taşırsınız, doğumasını beklersiniz. Bu bekleyiş içinde aslında birçok şey sizden kopmuştur, kaybolmuştur geri bulunmamak üzere. Annesinizdir artık siz. Sizden bir parçaya adarsınız hayatınızı. Önceden birbirinden farklı erkekler için atan kalbiniz artık sadece çocuğunuz için atar. Artık büyümüşsünüzdür. Çocuğu olan bir kadınsınızdır. Eski toy insan yoktur.

Fedalar gerekir. Bazı şeyleri göze almak gerekir...

Aylin kendini feda etti. Sadece küçük bir çocuk için Ankara'ya uzanan düşlerini tarumar etti. Bundan zerre pişman değildi. Tek istediği, Samuel'in buradaki hayatının silik birer görüntüden ibaret olmasıydı kendisinde. Samuel'in kurtulması tek isteğiydi.

Nila'yı ikna etmek elbette ki hiç kolay olamamıştı. Samuel'den ayrılmak onun asla kabul edeceği bir gerçek değildi. Ama o anneydi. Buradan kurtulması için tek şansının da Aylin tarafından verildiğinin farkındaydı. Sonny daha bebekti ve annesine ihtiyacı vardı. Kampta annesiyle kalacaktı. Belki Azrail, onun son nefesini bir kampta değilde sıcacık yatağında vermesi için bekliyordu.

Nila Samuel'i kaybetmeyi kabul etti. Ayrılışları belki de en kötüsüydü. Samuel gitmemek için ağlıyordu. Bilseydi aslında kalmak için ağladığı yerin bir ölüm fabrikası olduğunu, asla gözyaşı dökmezdi. Birbirlerinden zor ayrılan anne çocuk son kez baktılar birbirlerine. Samuel belki aklı selim biri olduğunda annesini hatırlamayacaktı ama yanında her zaman annesini hatırlatan Aylin olacaktı. Nila Aylin'in omzunda sessizce ağlamış, yüzlerce kez teşekkürlerini mırıldanmıştı. Kendi çocuğuna sunulan ayrıcalık keşke diğer çocuklara da sunulsaydı.

Hann Samuel'i kamp yakınlarında bulunan, bir dostunun yaşadığı çiftlik evine götürdü. Arabasının arkasına sakladığı çocuk fark edilirse işler o zaman bir çıkmaza girerdi. Bu yaptığı gerçekten tehlikeliydi. Sırf Aylin'den karşılık almak için göze aldığı bu tehlike gerçekten şaşırtıcıydı.

Hala dönmemişti. Aylin Hann'in odasını turluyor, aklını olabildiği kadarıyla kötü şeylerden uzak tutuyordu. Kendini *taassuptan sakınıyordu. Biliyordu ki bu hayatta hiçbir şeye körü körüne bağlanmamak gerekti. Aklında kötü senaryolar uyduruyor ağlamak için kendine sebep yaratıyordu. Karnındaki ağrı işi daha da çıkmaza sokuyordu. Şuan da Nila'nın yanında olmayı çok istese de, Hann gitmeden önce evden ayrılmaması için sıkı sıkı tembihlemişti. Aklını dağıtmak için kitap okumayı bile denedi ama başaramıyordu. Odadan çıkıp Victoria'nın yanına gitti belki oyalanabilirdi.

Victoria mutfaktaki masaya oturmuş dalgın dalgın sebze doğramaktaydı. Aylin'in geldiğini farkedince yerinde sıçradı kadıncağız. Utandı Aylin. Geldiğini belli etmesi gerekliydi. Kadın korkuyu üzerinden atıp kapı pervazında dikilen kıza baktı gülerek.

"Bir şey mi istedim kızım?"

Ağır adımlarla mutfağa girip kadının karşısına oturdu.

"Aklım hala onlarda. Kafayı yiyeceğim sonunda. Siznle konuşmak için geldim."

Kadın anlayışla gülümsedi. Gülmek o kadar çok yakışıyordu ki ona. Aklına güldüğünde insanı cezbeden annesi geldi. Hangi ortama girerlerse girsin annesi hep kendisinden daha çok ilgi görürdü ve Aylin bundan her zaman gurur duyardı. Şükran Hanım büyüklerle büyük, küçüklerle küçük olurdu. Düşüncelerini kim olursa olsun esirgemez ve sonuna kadar savunurdu. Kültürü ve bilgisi ile tüm erkekleri kendine hayran bırakırdı ama onun gözü Bülent Bey'den başkasını görmezdi. Aşklarına her zaman imrenmişti. Kendi evliliği de tıpkı anne babasınınki gibi olsun istiyordu. Du!

Tanrı VergisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin