5. Bölüm

290 12 1
                                    

İyi okumalar...

Aradan geçen iki gün Aylin'e hiç iyi gelmemişti. O günden beri kendisini hiç iyi hissetmiyor, çalışmaya dahi gidemiyordu. Zaten kimse başına gelip de kalk çalış da demiyordu. Tahmin ettiği gibi her şey son bulmuştu orada. Adamın dediğinden sonra kaçmaya yeltenmişti ama tabi ki de başarısızdı. Hann sözünü son kez tekrar ettiğinde kızın kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. Adam kıza soyunmasını emretmiş kız soyunurken de sert bakışlarla izlemişti. Aylin ağlamaktan bitap halde yatağa uzanmıştı. Adam yavaş adımlarla kızın yanına gelip üstüne çıktı ve olan oldu. Genç kız ne olduğunu anlamadan içinde hissettiği şeyle gözleri irileşip ağzı aralandı. Kulağında, hala adamın kesik inlemelerini duyuyordu. O an aklına geldikçe intihar etmek istiyordu. Artık tek düşündüğü ruhunun bedenini terkediş anıydı. Kendini öldürmeyi denemişti ama bir türlü eli varmamıştı canını almaya. Kendine verdiği söz geldi aklına.




Adam işini bitirince yatağın yanına devrildi. Kız hala ceset gibi yatıyor az önceki olanların etkisinden kurtulmaya çalışıyordu. Titriyordu. Hann hiçbir şey olamamış gibi kızın yanında yatıyor, Aylin gibi o da tavanı izliyordu. Tek eli başının altında diğer eli ise yaktığı sigarayı, az önce onun boynuna deymiş dudaklarına getirip götürüyordu. Bir şey düşünüyordu.



O durum da ne kadar kaldı bilmiyordu kız. Adam hareketlenip banyoya gittiğinde hala tavanı izliyordu. Aklında annesinin mırıldandığı ninni yankılanıyordu. Annesinin çocukken saçlarını okşadığı gözlerinin önünden geçince daha fazla kendini tutamadı. Ağlamaya başlayınca eş zamanlı olarak banyodan su sesleri gelmeye başladı.Yatakta küçücük kalmış bedeni, sarsılarak gözyaşı döküyor, bunu taşıyamayacağını kendine yüzlerce kez mırıldanıyordu. Banyo da yere çarpan sus sesleri gibi çağlıyordu kızın içide. Aylin kendini toparlayıp, çıplak olan vücuduna buraya gelirken üzerinde olan eski kıyafetleri geçirdi. O artık temiz kıyafetlere değil eski, ve kirli kıyafetlere aitti. Saatler önce olsa buna gocunmazdı. Hatta şimdiki duruma düşmemek için ömür boyunca sefil kalmaya razı olurdu ama artık eski Aylin değildi o.



Aylin ayakları çıplak arkasına bakmadan çıktı kapıdan. Karanlıkta, annesiyle birlikte aldıkları ayakkabıyı bulamamıştı. Soğuk çamura çıplak ayakla bata çıka, buz gibi havada ince kıyafetlerle kimseye görünmeden koğuşuna geldi. Çok susamıştı. Ağlamamak için tutunduğu için susuzluktan damağı yarılmıştı. Koğuştaki herkes uyumuştu Nila hariç. Neden bu kadar ruhsuz olduğunu sorduğunda anlatmamıştı. Çamurlu ayaklarıyla yatağına girip sessizce ağladı. Ertesi sabah uyandığında kasıklarındaki ağrı Aylin'e olanların gerçek olduğunu hatırlattı. Yatağının ucunda botları duruyordu. Nila kızın çok üstüne gitse de ağzından pek bir şey duyamamıştı. Sadece ağaçlık bölgeye attığı peçeteye sarılı etten bahsetmişti.




Şimdi ise iki gündür yaptığı gibi yine yatağında uzanıyor gözleri boşluğa bakıyordu. Arada Samuel başına gelip bir şeyler söylüyor ama duymuyordu. Yüzünün dönük olduğu yatağa Nila oturdu. Gözleri dolu dolu Aylin'e baktı.




"Tamam Ağlin ne olduysa bana anlatma ama bu kadar ruhsuz olman bana hiç iyi şeyler düşündürmüyor."



Herkes gibi Nila da ismini telaffuz ederken zorlanıyordu. Derin bir nefes çekti ciğerine. Aylin tek başına bunu taşıyamayacağını iyi biliyordu. Karşı koymamıştı ama zorunda bırakılmıştı. Önünde sadece iki seçenek vardı. Herne kadar kabul etmiş olsa da bir nevi tecavüze uğramıştı. Hala yatar pozisyondaydı. Gözleri doldu. Bu aralar çok ağladığının farkındaydı ama bu kabul edebileceği bir gerçek değildi. Anne ve babasının ölümünü kabul edebilirdi, etmişti de ama bu asla kabul edilemezdi.



Tanrı VergisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin