İyi okumalar:)
Karnına ard arda giren sancılar kızın nefes alma işini epey güçleştirmişti. Giren sancıyı daha hazmedemezken diğeri başlıyor canını fazlasıyla yakıyordu. Önceden regl olacağını günleri yaklaştıkça anlardı. Ne bir ağrı ne bir sızı... Şimdi ise hayatı boyunca çekmediği ağrılar şuanda acısını çıkarır gibi kızı kıvrandırıyordu. Sebebi belliydi. Düzensiz beslenme ve aldığı aşırı soğuklar. Üzerinde tül kadar kıyafetle, buz gibi havada çalışıyor, geceleri ince battaniyesiyle ısınamıyordu ki. Geldiğinden beri çok soğukta kaldı. Elleri kasıklarında inliyordu. Daha beteri ise bir asker tarafından haber gelmişti. Hann yanına çağırıyordu kızı. Aylin böyle gidemeyeceğini bildiğinden ağrısı biraz dinsin öyle gitmeye karar verdi. Aybaşı olursa nasıl Hann'e söyleyecekti. Adam nerdeyse her iki günde bir kızı çağırıyordu. Bu Aylin'e de tuhaf gelsede sorgulayamazdı. Karnındaki ağrılar etkisini kaybedince yataktan usulca doğruldu. Yatağının başucunda duran ve artık eskimeye başlayan botlarını geçirdi ayağına. Nila nereye gittiğini sormadı. Biliyordu Hann'in beklediğini. Omzunu sıktı yüzünde belli belirsiz tebessümle kıza baktı.
Aylin paltosuna sarılmış şekilde yolda yürüyordu. Yarı yola gelmişti ki ağrı yeniden baş gösterdi. Kız acısına yürüyemiyor sarhoş gibi sağa sola devriliyordu. Bu nasıl acıydı böyle?
Hann camdan kızın geldiğini gördü. Kızın yürüyüşünden ve yüzündeki ifadeden bir şeyler olduğunun farketti. Victoria kapıyı açmadan koşar adım ilerledi. Kızı omzundan tutup içeri çekti. Aylin Hann'in evde olduğunu görünce şaşırdı. Her geldiğinde evde olmaz hazır halde onu beklerdi şimdi karşısında endişeli yüz ifadesiyle kıza bakıyordu.
"Bir sorun var?"
Ne diyeceğini biliyordu. Hem yalanda sayılamazdı.
"Karnım çok ağrıyor."
Adam anladığını kafasını sallayarak belirtti. Yavaş adımlarla üst kata çıkarken Victoria'ya seslendi.
"Victoria yukarı ağrı kesici getir!"
Aylin'in gözleri can acısına dolmuştu. Merdivenlerin bitimine bir iki basamak kala olduğu yerde kaldı. Yavaşça yere çömelip ağlamaya başladı. Hann ne yapacağını bilemez halde kıza bakıyor eli ayağı birbirne dolanıyordu. Kızın ağlaması içini yakıyordu. Adam kızı kucaklayıp iki adımda odaya soktu. Yatağa yatırdı.
Victoria elinde ilaçla ve bir bardak suyla odaya girdi. O da endişeliydi. Kızın yüzüne kısık gözlerle bakıyordu. Hann ilacı kabından çıkarıp kıza içirdi.
"Nasıl karın ağrısı bu? Nefes bile alamıyor."
Victoria kızın saçlarını okşuyor ağlayan gözlerindeki yaşları siliyordu.
"Çok soğukta kalmış olsa gerek. Sancılı geçiyor."
Kadının demek istediğini anlamdı. Bu tarz şeylerden haberdar olduğu pek söylemezdi.
"Aybaşısı. Soğukta kalınca daha sancılı olur. Sıcakta kalması gerek. Ama önce bir sıcak duş almalı."
Hann ilk defa bir kadından duyduğu sözlere utandı. Küçükken annesinin de ağladığını görmüştü fakat anlamamıştı. Çok şeker yediği için öyle olduğunu düşünmüştü. Kafasını olumlu anlamda sallayıp kızı banyoya küvetin içine yerleştirdi. Victoria kendisinin halledeceğini söyleyince banyodan çıkıp çalışma odasına yöneldi. Bu kadar canları yanıyordu demek. Bir an kadınlara acıdı. Her ay gelen sancılar nereye kadar çekilirdi.
Kafasını dağıtmak adına gelen telgraf ve mektupları okudu. Üç gün önceye ait olan sarı zarf gözüne ilişti. Açıp okudu. Elleri buz kesmişti. Bu nasıl bir şeydi böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı Vergisi
HistoryczneYıl 1939. Nereden çıktığı bilinmez bir savaş kapladı tüm dünyayı. savaşta birçok insan yitip gitti. Hiç şüphesiz en çok insanın ölümüne sebebiyyet yer toplama kamplarıydı... Peki Yahudileri imha için kurulmuş bu kampa Müslüman bir Türk kızı gelirs...