9. Bölüm

255 10 8
                                    

İyi okumalar...

Gökyüzündeki yıldızlar, kum saatindeki minicik kumların etrafa saçılması gibi rastgele serpilmişti gökyüzüne. Cansız ve sönük yansımalarıyla zoraki duruşlarını koruyorlardı. Bir an önce sabah olmasını bekliyorlar. Savaşın izlerini görmek onlara da ağır geliyor olsa gerek.

Aylin de bir an önce sabah olmasını diliyor. Adamın altında nefes alan cesetten farksız yatmakta. Gözleri kül rengi tavanı izliyor bitmesini bekliyordu. Arada göz merceğine Hann'in ihtirastan renk değiştirmiş gözleri giriyor olsa daima duvarla karşı karşıya. Adamın hırıltılı soluğu ortamdaki belki de tek ses. Şu an adamın yaptığı şeyin gerçeği silindir olmuş kızı altında ezmekteydi.

İçinde daha önce tatmadığı duygular cirit atmakla birlikte, gözyaşları akmamak için var gücüyle direniyor.  İçinde bilmediği duygular şaha kalkarken o sadece dışa yansıtmamak için dudaklarını yolarcasına kemiriyordu.

Kafasını sağ tarafa devirip gözlerinin Hann den sakınıyor. Adam kızın yaptığından sinirlenmiş olsa gerek işini sert boyutlara taşıyordu.

"Karşılık ver!"

Nefes nefese, emir buyurur sesi ciddi bir o kadar da vakur. Ne yapacağını bilmeden aynı pozisyonda yaymaya devam etti. Çok sürmeden adam pes etti ve yatağa sırt üstü boylu boyunca uzandı. Kızın onu her gördüğü yaptığı gibi sigarasını yaktı.

İçinde ki duygular çekildi, medcezir sonunda kumsalda kalan deniz canlıları gibi korku ve kırılmışlık hissi daimini sürdürdü. Adamın nefesi düzene girmiş sigarasına devam ediyordu. Aylin oldu olası sigaradan yada sigara gibi kokulardan nefret ederdi. Annesinin arkadaşları eve kağıt oynamaya geldiklerinde katiyyen yanlarında durmazdı. Kadınlar oyunun akışına kendilerini kaptırırlar sigaranın birini takıp ötekini söndürürlerdi. Şimdi yansındaki adam sigarayı değil onun hayatını içine çekiyordu. 

" Bu gidişle burdan çıkamayacaksın."

Ne demekti bu şimdi? O kadar şeyi ortaya sürmüşken bir çok değeri feda etmişken bu söylenecek son söz bile olamazdı.

"Yatağıma girmeni söyledim gönlümü hoş tutmanı. Fakat sen ölüden farksızsın."

Kız cevap vermedi. Ne istediğini bilmiyordu. Yatağına girmişti bu zaten başlı başına Aylin'in kendini yitip bitirmesi için bir sebepti. Üstüne karşılık beklemesi...

Adam yataktan kalktı. Zaten kızdan cevap beklemiyordu. Banyoya girmek için hareketlendi.

"Bir yere gitme."

Kız gözlerini adamın çıplaklığını görmemek adına kapadı. Hissettiği hafif esintiyle adam yanından geçmişti. Gözlerini açıp ters tarafa döndü. Bu odaya her girişinde daha da küçüklüğünü hissediyordu. Sanki sık sık kirlenen bir elbisenin yıkanıp küçülmesi gibi. Kendini ev hayvanları gibi hissetti. Karşısındaki adamın dediklerini yerine getiriyordu, ne olursa olsun. Gitme demişti, gitmeyecekti. Karşılık ver demişti, yapacaktı. Başka çaresi yoktu.

On dakikalık duş Hann'e yetmişti. Duştan çıkıp yatakta der top olan kıza banyo yapmasını söyledi. Aylin üstündeki çarşafa sarınıp hayalet gibi banyoda kayboldu. Adam kızın banyoya yol alışını izledi daha sonra son zamanlarda sıkça yaptığı şeyi yaptı. Geniş bardağına içkisini koyup altından soğuk rüzgarlar esen cama yaklaştı. Camın önüne çektiği sandalye ile kampın dar sokaklarını seyre daldı. İzlediği sokaklarda kaç kişinin can verdiğini düşündü. Aylin'i anlıyordu aslında. O da yapmak istemediği bir işe zorlanıyordu. Hitler'in savaşmak istemeyen Almanlara karşı nasıl bir tavır takındığının farkındaydı. Nazilere katılmayan Almanlar onun gözünde nefret beslediği Yahudilerle aynıydı. Hann bu işi yapma sebebi elbette Hitler'in gözünde aşşalık duruma düşmemek değildi. Annesi içindi herşey. Yaşlı annesinin tek yaşama sebebi askerlik çapında bir oğlu olması. Nazilere subay olan oğlu onu Hitler'in gazabından koruyordu annesi bunu her ne görmüyor olsa da.
Camın altından gelen şiddetli rüzgar  sesi Hann'in içindeki vicdanla eş zamanlı gürlüyordu. Hala ıslak olan vücudu titredi. Tüğleri ayağa kalkınca kendini koltuğa bırakıp üçüncü bardağına devam etti. Banyodan su sesleri geliyor kızın ağlamasını kamufle edemiyordu. Adam gözlerini sımsıkı yumdu. Bir kişi uğruna binlerce kişinin canına katletmek ne kadar doğruydu? Bunu vicdanıyla tartışmaya bir başladı mı kafasında dayanılmayacak ağrılar da ona eşlik ederdi. Çoğu gece uykuları kaçar ertesi güne istifa düşüncesiyle başlardı.  Ona engel olan bir şey vardı ama ne? Vicdanı mı? Peki  bir kişiyi korumak için arkasına sığındığı vicdan binlerce kişi söz konusu olduğunda nerdeydi? İçinde Yahudilere karşı herhangi bir nefret zerresi bile hissetmezken ölümlerine nasıl göz yumuyordu? İlk zamanlar buna anlam veremese de artık bie kalıp bulmuştu. Bencildi. Annesi için binlerce kişinin ölüm sebebi olacak kadar bencildi. Halbuki annesi ona bu zaman kadar annelik yapmamış, onu hep görmezden gelmişti. Büyük ağabeyi her zaman ondan adımlarca öndeydi.  Bunu başlarda kabul etmede de artık farkındaydı.

Tanrı VergisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin