Şişirdiğim yanaklarımı nefesim vererek tekrar eski haline döndürdüm. Topuz yaptığım saçımdan firar eden birkaç tutamı arkaya ittirdim. Köşedeki kahvemden artık sıcak dumanlar gelmiyordu. Parmaklarımı kapatan hırkamın kollarını biraz daha çekiştirdim. Televizyondaki yayın 2 saattir aynı acil durumu veriyordu. Gökyüzünden inen ışıltılar.
''Dünyanın her tarafına lanet olasıca melekler iniyor ve sen neden aniden yeryüzüne indiklerini bilmiyor musun?''
Lucifer'ın sesi boş odada yankıanırken yere çökmüş saçımla oynuyordum. Mutlu değildim. Annemin aslında Cehennemin kraliçesi olan:Lilith olduğunu öğrenmiştim. Ve babamın aslında bir kovulmuş melek olduğunu. Benim ne olduğum ise bilinmiyor ve bu bilinmezlik her geçen gün ben büyümeye devam ettikçe beni öldürüyordu. Hergün yüzümü çökmüş olarak görmemin sebebi buydu. Duygusal anlamda da çöküntü yaşıyordum. Bilinmezlik beni içten içe öldürüyordu. Yerimden doğrulup siyah koca kapıdan çıktım.
Yağmur kaldırımda gri lekelere dönüşüyor kızıla dönük saçlarımı ıslatıyordu. Hırkamın önünü çekiştirip kapattım. Sosyal hayatım neredeyse bitmişti. Neredeyse... Ally hala arayıp duruyordu. Vazgeçmesini bekliyordum. Finn ise... Küçük ergenler gibi resimlerine bakıp ağlıyordum. Hayatıma çeki düzen vermem gerekiyordu. İçimde ne kadar büyüklükte bir güç olduğunu bilmiyordum. Her an ölebilirmişim gibi hissediyorum. Arkadaşlarımla görüşmem gerekiyordu. Lilith'le neredeyse her hafta görüşüyordum. Artık eski monoton hayatıma özeniyordum.
''Alex... Eve gitmen gerek.''
silkelendim. Lucifer'ın saçları solmuştu ama yine de kusursuz derecede yakışıklı gözüküyordu. Kıyafetleri biraz tozlanmıştı. 1 aydır sadece yemek almak için dışarı çıkmış olması bunu normal kılıyordu. Yani eğer peşinizde sizin yüzünüzden aşağıdan ve yukarıdan gelmiş doğaüstü canlılar varsa sizde bir şekilde korkak bir insana dönüyorsunuz.
''Neden?''
Boğazını temizledi.Bir adım daha yaklaşıp saçlarındaki tozları silkti.
''Toparlanman gerekiyor. Bunu benim için yapar mısın?''
''Ne için toparlanmam gerek ki?Dram kraliçesi gibi davranmak istemem ama annem sandığım kişinin aslında umrunda olmadığımı daha yeni öğreniyorum.Ve şuan görüşmek istediğim işileri nasıl görebileceğim hakkında bir fikrim yok çünkü onlar lanet olasıca Melekler!!!''
Sokakta bağırınıyordum.İnsanlara deli gibi gözüküyor olmalıydım ama hey? Şu sıraar dünya savaş alanına dönüşmekteydi. Benim sokakta bağırmam pek bir şey ifade etmese gerekti.
''Bak biliyorum ama durumlar büyümeye başladı.Olası bir savaş durumuna karşı..''
göğsümde bağladığım kollarımı çözüp ellerimi kaldırdım.
''Finn'le savaşmam.Yapamam bunu. Ne finn ne Danteyle anladın mı?''
''Üzgünüm ama...''
''Üzgün falan olma onlarla savaşmıyacağım.''
''Pekala.Ama bugün güzel giyinmen gerekiyor.''
gözlerimi ters bir şekilde Lucifer'a diktim. Üstümdeki tozları silkeledim.
''Üstümdekinin nesi var?''
üstümdekileri süzdü.
''Cehennemin kralıyla tanışmak için yeterince iyi mi diye soruyorsun? HAYIR''
Biliyorum çoğunuz bu bölümü okumıycak ama yazmak istedim.Uzun bir süre yazmadığımın da farkındayım vee çoook özür diliyorum.Yeni bir okuldaydım ve alışma sürecim falan geçti. Bu yüzden hepinizden özür dileyerek kısa bir bölümle sahalara dönüyorum :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Angel*
Fiksi PenggemarAlexandra,17 yaşına girdiğinde hayatı değişmeye başladı.Kendi olduğu şeyi kabul edebilir mi?Arkadaşlarından,sevgilisinden ayrılabilir mi? Büyük savaş kaçınılmaz. Belki de bütün sevdiği insanlardan vazgeçmesi gerekecek. Yapar mı? Değişimine karşı koy...