14. Bölüm

66 9 13
                                    

Multimedya; Can

Miley Cyrus; A True friends
(Şarkı eşliğinde okuyabilirsiniz)

Bade Başer

Gözlerimi kapadım ve geri açtım. Sağıma tekrar döndüğümde o da tıpkı benim gibi şaşkınlıkla bakıyordu bana. Olamaz yaa! ! Onun ne işi var burda ?

"B-Bartu" dedim kekeleyerek. "Senin burda ne işin var? Beni mi takip ediyorsun desem Izmir'e gelebilecek kadar değildir heralde" dedim bir türlü gizleyemedigim şaşkınlığımla.

"Açıkçası ben de beklemiyordum aynı okulda hatta aynı sınıfta olmayı ama işte gördüğün gibi" dedi Bartu benim aksime şaşkınlığını azaltarak. "Şey ne diyim ki o zaman? E hayırlı olsun bâri" dedim kabullenerek. Anlamadığım tek şey nasıl olurda o kadar görüşmemize rağmen bir türlü okullardan konuşmayız? "Aynen" dedi ve gülümseyerek önüne döndü.

***

Bugün o kadar da sıkıcı değildi aslında. İlk başta sınıfa yanlış gelen biz değilmişiz. Sadece geçen yıl ki öğrenciler sınıflarını yine burası sanıp hepsi buraya gelmiş. Ama işin aslı anlaşılınca gülme sırası bize geçti.

Eve dönerken etrafıma bakınıyordum. Ne güzel bir şehir burası yaa . Aslında 5 yaşımdan beri her yaz buraya gelirdik ve ben asla gitmek istemezdim. Bir gün hep burda kalmayı hayal etmiştim. Her ne kadar burayı çok sevsemde şimdiden özledim ailemi. Hele kahküllümü onu da çok özledim.

Bunları düşünürken evin önüne gelmişim bile. Aslında bizim yazlıkla okul arasında çok bi mesafe yok. O yüzden eve gelmem 15 dk sürüyor.

Yan komşumuz... Ahh cidden çok özledim onları. Acaba evde kimse var mıdır? Aman Bade kim olacak okul vakti. Hem yazlık bir ev bura- "Badeeeeee" sözümü kesen ismimin heyecanla bağırılmasıydı. "Cannnn" dedim ben de aynı heyecanla.

Yazın her buraya geldiğimizde ilk onlara uğrardim. Onlar bizim yaz komşumuz gibi bir şey oldu artık. Hani yaz aşkı olur ya bu da yaz arkadaşı. Çok özlemişim gerçekten.

Koşa koşa yan bahçeye girdim ve Can'ın boğazına sarıldım. O da benim belime sarıldı. "Çok özlemişim" dedim küçük bir çocuk gibi. "Ben de prenses ben de" dedi sevinçle. Bana hep prenses derdi. "Senin burda ne işin var Cancağızım" dedim asıl konuya dönerek. "Ee ben burdayım. Burdaki üniversiteyi kazandım işte" dedi ve tekrar beni büyük bir şoka uğrattı. Nasıl yani Can benimle aynı okula? Haha yok canım?

"Nasıl ya? Can inanamayacaksın ama ben deee" dedik ellerimi iki yana açıp sevinç çığlığı atarak. "Biliyorum prenses abin söyledi. Yine aynı sert abi. 'Can kardeşim sana emanet göz kulak ol ona' " dedi abimin o sert sesini taklit ederek. İşte buna gülmeden edemedim.

"Abiye bak sen yaa. Ordan yürütüyor işleri" dedim abime -yine- şaşırarak. "Öyle. Hadi gelsene şöyle güzel bir makarna yiyelim. Ama bu sefer biz yiyelim" dedi göz kırparak. Ve havalı bir dönüş yaptı bir çok kızın kalbini eritecek şekilde.

Ben onu unutmuşum ya. Biz her makarna yemeye karar verdigimiz de illa ki bi meşhur makarna savaşı yapardık. "Ama biz yiyince eğlenceli olmuyor be Cancağızım" dedim küçük bir çocuk gibi. "Bugün yaramazlık yok prenses. Misafirim var bugün. Söz veriyorum önümüzdeki cumartesi yaparız"

"Kimmiş o misafir de benim Cancağızımla makarna savaşıma engel oluyor acaba?" dedim imali bir ses tonuyla. "Bakma öyle imali imali gelen arkadaşım bir erkek" dedi azıcık bir kızgınlıkla.

"Tamam tamam. O zaman birlikte yapalım sonra ben eve geçerim. Söz takılırsınız" dedim. "Sen de kalsaydin. Tanıştırırdım sizi. Hadi be prenses kal sen de" Aslında ilk günlerde evde tek başıma ne yapacağım? Kalsam mi acaba? Yok ya sonra tekrar uğrarim nasılsa. "Yok be Cancağızım, daha kitaplarımı toplayacağım. Sefil oldular salonda. Bir dahakine artık ha? " dedim ısrar edeceğini bildiğim halde.

Düş-EşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin