15. Bölüm

102 7 17
                                    

Multimedya; bölümden bir sahne

TNK; Unutmam Seni (nerde dinleyeceginizi yazdik)

Bade Başer

Ne kadar gizlemeye çalışsam da merak ediyorum bu son cümlesinde ne demek istedi. Gün boyunca düşündüm. İnsan kurtuluşunu görebiliyorsa neden çabalamaz ki? Neden kurtulmak için koşmaz ki? Neden kalmak ister ki orda?

Belki de orada değer verdiği şeyler vardır ve yalnız bırakmamak için kalıyordur.

Sınıfa 2. Sınıf öğrencisi olduğunu tahmin ettiğim biri girdi. "Aşağıda dekan konuşma yapacak. 10 dakika içerisinde herkes orada olsun" dedi ve gitti. Herkes toparlanmaya başlayınca Bartu'nun da çoktan çıktığını fakat ettim. Ben de toparlanarak çıktım.

"Birinci sınıf öğrencileri!!! Hepiniz okulumuza hoş geldiniz. Lafı fazla uzatmadan konuya giriş yapacağım. Belki bazılarınız duymuştur. Yarın herkes fotoğraf makineleriyle gelsin. Doğa yürüyüşü yapacağız ve fotoğraf toplayacağız" dedi çok sert ve oldukça otoriter olan bu kadın. Klasik bir müdür gibi işte.

Bu gezi işi de nerden çıktı böyle? Neyse gelmem olur biter. "Ha unutmadan hepiniz gelmekle yükümlülüsünüz" dedi ve cok gıcık bir hareketle olduğu yerden ayrıldı. Bu kadın benim deli edeceğe benziyor. Gelmek istemiyoruuuuuuummm.

"Eee gitmeyi düşünüyor musun" dedi beni bekleyen Cancağızım. "O nasıl soru ya? Duymadın mı kadını? Gelmek zorundasınız dedi ama gitmek istemiyorum" dedim küçük bir kız çocuğunun mızmızlanması gibi. "Valla ben de gitmeyelim derdim ama kadın her an boğazıma yapışacak gibi duruyor" dedi son ümidimi de kırarak. "Neyse ya yapacak bir şey yok , eğlenceli olur belki yani umarim" dedim ve kaskı elinden alıp arkaya atladım.

***

Eve geldiğimizde hemen odama girdim ve Abidin'e sarıldım. Abidin kim mi? O benim ponçik maymunum. Küçükken yanımda kimse olmayınca uyuyamazdım. Abim de bana 5 yaşındayken doğum günümde bunu almıştı. O gün bugündür Abidinim olmadan uyuyamam.

Sabah erkenden kapının bir boğa gücüyle çalınması sonucu hem yataktan hem de merdivenin son iki basamağından düşerek ayağımı burktum ve sonunda ulaştım. Kapıyı açtığımda Can'ı görmemle yüzüne kapattım ve sanırım burnuna fena bir darbe aldı. Saçmalamayın, beni iki kez düşürdüğü ve ayağımı burkmama sebep olduğu için ondan intikam almaya çalışmadım.

Durumun ciddiyetini anlayınca kapıyı hemen açtım ve burnuna utançla bakmaya başladım. "Kızım sen psikopat mısın? Ne yapıyorsun ya? Ah Bade burnum kırıldı galiba" dedi kapıyı açar açmaz saydırmaya başlayan Cancağızım. "Ama Cancağızım sen de benin iki kez düşmeme neden oldun. Ayrıca ayağımı burkmama"

"Kızım böyle mi intikam alınır? Ben olsan öldürürdüm" dedi dalga geçerek. "Aman be sen de. Aaaa Allah Allah sabahın köründe kapımı kıracak şekilde çalmasaydın. Ayrıca sen niye geldin baka-" diyemeden omzuma çarpıp içeri geçti.

"Gezi Bade. Unuttun mu gezi? Hani sert kadın dekan" dedi yine bana o kadını hatırlatarak. Off ya ben geziyi unuttum. "Acaba böbreğim düştü gelmesem desem çok mu kızar?" dememle kahkaha atması bir oldu. "Prenses böbrek ne? Böbrek hafif kalır. Sen bağırsaklarım kavga ettiler de. Ameliyatlık ettiler birbirlerini de. Daha çabuk kanar" dedi gulmemek icin kendini zor tutarken.

"Hahaha çok mu komiksin sen ya" dedim ve sinirle odama çıktım.

Aşağı indiğimde mutfak berbat bir halde bana 'Merhaba' diyordu. Can! Can!! Can!!! "Caaaaaannnnn!!!!!" dedim tüm evi sarsacak şekilde bağırarak. "Noldo pronsos cekol bon dovorom onloro" dedi ağız dolusu yiyeceklerle. Allah'ım bu çocuk beni çıldırtacak. "Bu. Mutfağın. Hali. Ne?" dedim tane tane yine aynı sinirle.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 02, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Düş-EşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin