Bölüm 1- Beklenmeyen...

152 26 9
                                    

Telefonumun alarmı çalmaya başladığında, yine her sabah yaptığım gibi kaşlarımı olabildiğince çattım.

"Ne zaman sabah oldu, daha biraz önce yatmadım mı ben?

Yastığımı kafama iyice bastırdım.
Yatağımın hemen yanına koyduğum telefonumu yoklaştırarak buldum ve  uyanamam diye en yüksek ses seviyesine aldığım alarmı  kapattım.
Bu alarmın sesi, hep bu kadar berbat mı, yoksa sadece sabahları mı?

Her sabah olduğu gibi söyleniyordum yine. Kafama, canım yastığımı bastırarak bir süre boğulmayı denedim. Fakat olmadı.
Bir süre bu şekilde kalıp,yastığımı yüzümden hızlıca çekip bir iç geçirdikten sonra, yavaş yavaş yarı gözlerim kapalı bir şekilde yatakta doğruldum. Sabit bir noktaya bakarak hayatı sorguluyordum.
Evet, işimi seviyordum da, niye bu kadar erken kalkıyorduk ki!  Ben biraz daha uyusam, yani zombi gibi uyanmasam, daha verimli bir çalışan olabilirdim. Daha mutlu, daha dinamik çalışabilirdim. Ama nerede o günler...
Okul varken, şu okul bir bitsin akşama kadar uyuyacağım diye hayal kurardım ama hayal işte, gerçek olmaktan çok uzak. Okul bitti, ama iş devam ediyor ve ben çalışmak zorundayım.

Biraz kendime gelince yataktan kalkıp, bir iki gerinme hareketinden sonra banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp biraz kendime geldikten sonra da mutfağa gittim ayaklarımı sürüye sürüye.
Her zaman ki gibi kahvaltı hazırdı. Yüzümde gülümseme belirdi hemen. Evet, belki kahvaltı hazırlayan bir annem yoktu, ama birtanecik Aslım vardı.

Poğaçalar, börekler, kekler ve tabiki olmazsa olmazımız çay, ocağın üzerinde kaynıyordu.İnsanın bir pastahanesinin olması demek 7/24 karbonhidrat ağırlıklı beslenmek demekti, tıpkı bizim gibi.

Kafamı masadan kaldırıp karşıya baktığımda, buzdolabına tutturulmuş bir not gördüm. Aslı'nın meşhur notlarından biriydi. Her sabah üşenmeden yazar, kahvaltıyı hazırladıktan sonra buzdolabına tuttururdu. Bu sabah da  herzaman ki gibi kahvaltıyı hazırlamış notunu yazmış ve erkenden pastahaneyi açmaya gitmişti. Pastahanede o kadar işinin içinde bile, bıraktığı notu okumadığımızı düşünüp arardı ve dakikalarca yapmamız gerekenleri söylerdi.
Buzdolabının yanına gidip notu elime aldım. Renkli, arkası yapışkanlı küçük not defterlerine yazıyordu notlarını.

Notta;

Ben bu gün pastahaneye erken gidiyorum. Kahvaltını yaptıktan sonra ocağın altını kapatmayı unutma.Bu arada Ezgi'yi uyandırma,öğleden sonra gidecekmiş okula, ben bir kaç saat sonra onu uyandırmak için ararım.
yazıyordu.

Notu okuduktan sonra, mutfak dolabını açıp parmak uçlarımda yükselip raftaki küçük kutuyu aldım.
Kutuyu açıp notu diğer notların içine koydum. Bir süredir bu notları biriktiriyordum çünkü Aslı'nın doğum gününde bu notlarla ona küçük bir sürpriz yapmak isiyordum.

Aslı pahalı hediyelerden nefret ediyordu. Onun için maneviyat çok önemliydi. Bu yüzden ona hep böyle manevi değeri yüksek sürprizler yapmaya çalışıyordum.
Aslı bizim için çok değerli, bizim için çok fedakârlık yaptı.
Aslı, Ezgi ve ben aynı yaştayız ama, Aslı o kadar olgun ki, ablamız hatta bazen de annemiz gibi. Evi çekip çeviriyor, pastahaneyi işletiyor, bir de onca işinin arasında bizi arayıp merak ediyordu. Birimiz geç kalsak fırçalıyordu hemen, yada eve gelene kadar dakika başı arayıp nerede kaldığımızı soruyordu. Bu huyları çok hoşmuza gitse de,  bazen  Ezgi'yle ikimiz onunla  dalga geçmekten kendimizi alamıyorduk. Oda bize, her zaman ki anne davranışıyla kızıp terlik fırlatıyordu.

Saate bakıp, geç kalacağımı anladığımda,  hızlıca çay alıp kahvaltı masasına oturdum. Güzelce kahvaltımı yaptıktan sonra, kalkıp ocağın altını kapattım ve mutfaktan çıktım.

-YILDIZLARA FISILDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin