O günün ardından iki gün geçmişti. Kendimi artık daha iyi hissediyordum. Kendime ve aileme bir söz vermiştim, ağlamak yoktu, çaresiz insanlar gibi kendimi üzmek yoktu, çünkü benim artık almam gereken bir intikamım vardı.
Bugün yeniden işeme dönmüştüm. Şuan merdivenlerden çıkıyordum çünkü asansör doluydu, bende beklemek istememiştim. Emre Bey aşağı kattaki dış mimarımız Utku Bey'in çizimlerini kendisine getirmemi söylemişti. Bende çizimleri almıştım ve Emre Bey'in odasına doğru gidiyordum.
Bizim kata çıktığımda, direk Emre Bey'in kapısını tıklatıp içeriye girdim. Yine kafası dosyalardaydı ve bana bakmamıştı bile. Bu adamı anlamıyordum cidden, iki gündür yoktum ama, o sanki hergün görüşmüşüz gibi davranıyordu. Sabah masamda otururken selâm bile vermedi. İş buyurmak dışında konuşmadı bile benimle, göz göze bile gelmedik henüz. Tamam ondan biraz korkuyordum hatta aynı ortamda bile kalmak istemiyordum ama ne bileyim böylede bir garip olmuştu.
" Emre Bey, Utku Bey'in çizimlerini getirdim."
Başını salladı. Halâ bana bakmıyordu.
" Masaya bırak."Bende başımı salladım ve gidip çizimleri masaya bıraktım. O anda bana döndü, düz bir yüz ifadesiyle,
"Nasıl oldun?" diye sordu. Bende birazcık tebessüm edip " İyiyim, teşekkür ederim" dedim."Güzel, belli ki sevgilin yalnız bırakmamış seni!"
Kaşlarım aniden çatılırken,
"Sevgilim mi?" diye sordum.Biraz kaşlarını kaldırıp cevap verdi.
"Evet, Ali belli ki iyi bakmış sana!"Ali?
Şöyle bir düşündüm. Sonra nihayet aklım başıma gelmişti. Geçen gün bana bunu yine söylemişti ama ben tam cevap verecekken Mert Bey gelmişti. Bende cevap verememiştim, yanlış anlamıştı sanırım."Ali benim en iyi arkadaşım, sevgilim değil, olamazda zaten." dedim gayet kararlı bir şekilde. Niye herkes aynı şeyi düşünüyordu ki?
Hafif gülümsedi. Sevinmiş miydi yani şimdi. İyide neden?
"Öyle mi? Bende öyle sana sarılınca.. Yani öyle zannettim."
Bu sôylediğiyle gülümsedim. Her birbirine sarılan sevgili olsaydı, dünyada sap kalmazdı çünkü. O saplardan biri de ben olduğuma göre, bende sap kalmazdım herhalde.
Bana bunun için soğuk davranmış olamazdı değil mi? Sonuçta onu niye ilgilendirsindi ki birinin bana sarılması?
"Biz hep böyleyiz, yani yakınız biraz." dedim açıklamaya çalışarak.
Kaşlarını hafif çatarak,"Sürekli sarılıyorsunuz yani? dediğinde ise şaşkınca kalakaldım. Biraz düşündükten sonra ise,"Aa.. hayır. Yani evet.. Bana destek oluyor diyelim." diye saçma sapan birşeyler söyleyiverdim.
Kendimi sorguda gibi hissetmiştim resmen. Ne kadar çok şey soruyordu. Üstelik bunlar onu neden ilgilendiriyordu?" Anladım.. Eğer istersen bende sana destek olabilirim. Her zaman." dediğinde ona baktım.
Sarılalım demiyordu inşallah. Neler düşünüyorsam ben olayı hemen yanlış taraflara çekiyordum. Adam destekten bahsediyordu. Bende kalkmış ne düşünüyordum. Neyse en iyisi fazla uzatmamaktı bu konuyu çünkü konuşma iyi bir yerde sonlanacak gibi durmuyordu."Teşekkür ederim. Ben izniniz ile işime döneyim." diye mırıldandım. Sesimin ücra köşelerime kaçması boşuna değildi.
" Tamam çıkabilirsin" demesiyle ise koşar adım çıktım odadan. Hemen gidip masama oturdum. Bakışlarımı masadaki dosyalara çevirdim. Etrafıma hiç bakmıyordum ama üzerimde bir çift göz hissedince Emre Bey'in odasına doğru baktım. Ben bakınca, bana bakmayı kesip, elindeki tablete geri döndü ve gülümsedi. Bana mı gülümsedi yoksa tablette gördüğü herhangi bir şeye mi? Her neyse, iyice kafayı yedim galiba en iyisi işime dönüp kafamı dağıtmaktı. Bakıp kaldığım adamdan gözlerimi çektim. Bu duvarın cam olması hiç iyi olmamıştı, her an diken üstündeydim, bir tarafım bakmasını istiyordu, bir tarafım kaçmak, ne yapmalıydım bilemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-YILDIZLARA FISILDA-
Teen FictionSelin.. 25 yaşında, ailesi yangında yok olan, genç bir kız. Acılarını kalbine gömmüş fakat kalbinin toprakları dökülmüş.. Hayatında ona yoldaş olan, kardeş olan, aile olan, üç tatlı arkadaşı ile hayata yeniden tutunmaya çalışıyor. Tüm bunların ya...