Kimden: #0545*******#
Yarın yoğun bir gün olacak. İyi dinlen sevgili asistanım..
Emre KARAHANDün akşam neredeyse kalp krizi geçirmeme sebep olacak mesaj patronumdandı. Ve ben ne zaman toplantılardan ve koşuşturmacalardan vakit bulsam, bu mesajı okurken buluyordum kendimi.
Kaç defa okudum bilmiyorum bile.
Dün akşam mesajı açtığımda, içim biraz olsun rahatlamıştı. Ama kalp atışım mesajın altındaki ismi okuyunca tekrar deli gibi atmaya başladı. Onca şeye rağmen, mesajdaki asistanım yazısını okuyunca Mert Bey diye düşündüm. Bir an sanki onun bir süreliğine gittiğini ve Emre Bey'in asistanlığını yaptığımı unutuvermiştim. "Emre KARAHAN" Ama bu isim herşeyi hatırlattı bana.
Gerçi bu ismi hiç unutamadım ben.Mesaja bakmayı kesip, numarayı telefonuma kaydettim. Ne kadar "Emre" diye kaydetmek istesemde, "Emre KARAHAN" diye kaydettim. Tıpkı bana gönderdiği mesajın sonundaki gibi.
Telefonu kapatmak üzereyken, Emre Bey odasından çıktı ve bana doğru baktı."Selin, toplantı odasına gidiyoruz."
Başımı sallayıp, biraz önce Emre Beyin düzenlemem için bana verdiği dosyalarla, koşar adım yanına gittim. Koridorda hızla yürüyüp, asansöre bindik. Bugün defalarca bunu yaptığımız için, artık çok doğal geliyordu. Daha iki gün önce onunla aynı asansörde gidiyoruz diye bayılacak olan ben, şimdi gayet normal bir eylem yapıyormuşum, normal biriyle başbaşa kalıyormuşum gibi rahattım. Bunu tabiki, bugün kaçıncı olduğunu sayamadığım, asansöre birlikte binişimize bağlıyorum. Kaç kez toplantı odasına çıktık, kaç tane toplantı yaptık bilmiyorum bile. Ayrıca toplantıda benim ne işim var onu da bilmiyorum. Bir sürü gergin insanla aynı odada olmak beni fazlasıyla geriyor. Toplantı boyunca, ayakta ve kapının biraz yanında elimde dosyalarla dikiliyorum. Konuştukları konuda ilgimi hiç çekmiyor ayrıca.
Şimdi ise yurt dışından gelecek olan bir grup ve birkaç mimarla toplantı yapmak üzere yeniden ve yeniden toplantı odasına gidiyoruz.
Kısa süren asansör yolculuğunun ardından tekrar koridorda yürümeye başladık. Herkes o kadar sakindi ki, ortamda sadece benim topuk seslerim yükseliyordu. Koridoru geçip toplantı odasına geldiğimizde dahi çıt çıkmıyordu sanki. Emre Bey kapıyı açıp içeri girdiğinde, ben de arkasından koşar adım içeri girdim. Takım elbiseli adamlar yine büyük bir masanın etrafına toplanmış oturuyorlardı. Aralarına göz attığımda, bizim mimarlardan da olduğunu gördüm. Biraz daha bakınırken Ali'yle göz göze geldik. Hemen gülümsedim, oda aynı şekilde bana gülsedi. Sonra ise Emre Bey'in dediği gibi, elimdeki dosyaları herkese dağıtmaya başladım. Dosyalarda, biraz sonra gösterilecek olan projenin detayları yer alıyordu. Alinin yanına geldiğimde, dosyayı elimden alırken, elime bilerek dokundu ve gülümsedi. Bende gülümsedim ama başımı kaldırdığımda Emre Bey'le göz göze geldim. Hemen diğerlerine de dağıtıp, yerime geçtim. Yani kapının yanına. Emre Bey masanın başında oturuyordu yine. Karşısında dev bir ekran vardı. Projeleri bu ekrandan görüyorlardı."Evet Baylar, öncelikle hepiniz hoş geldiniz." diyerek söze başladı Emre Bey. İngilizce konuşuyordu.
"Dilerseniz önce projeyi izleyelim, daha sonra konuşalım."
Herkesten onay alınca öneri, herkesin kafası ekrana döndü. Ekranda projenin bir taslağı yer alıyordu. Proje bir hastahane projesiydi.
Emre Bey, Aliye dönüp "Anlatmaya başlayabilirsiniz Ali Bey" deyince, Ali ayağa kalkıp, ekranın yanına gitti. Elindeki demir çubukla, projenin üzerine dokunarak anlatmaya başladı. İngilizceyi çok akıcı konuşuyordu. Öğrenmek için birlikte kursa gittiğimiz aklıma gelince gülümsedim.
Ali anlatmaya devam ediyordu ve anlattıkları adamların ilgisini çekmişe benziyordu. Çizimler ekranda teker teker yerlerini alırken, Ali her çıkan çizimin detaylarını anlatıyordu. Yurt dışında yapılacak olan, hastahane taslaklarıydı hepside.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-YILDIZLARA FISILDA-
Teen FictionSelin.. 25 yaşında, ailesi yangında yok olan, genç bir kız. Acılarını kalbine gömmüş fakat kalbinin toprakları dökülmüş.. Hayatında ona yoldaş olan, kardeş olan, aile olan, üç tatlı arkadaşı ile hayata yeniden tutunmaya çalışıyor. Tüm bunların ya...