Ezgi'den..
"Yavrum, çocuğum, yapma evlâdım!"
"Berke Can!"
"Sude Nur!"
"Elif Su!"
Kim koyuyor ulan bu çocukların adını!
Hayır zaten delirmeme saliseler kalmış, bir de bilmem ne su, bilmem ne can, yeter be..
Doğru dürüst isim koyun şu çocuklara artık!Sude Nur'un elindeki kamyonu alıp Berke Can'ın eline verdim. Berke Can'ın elindeki bebeği de Elif Su'ya verdim, çünkü onundu. Daha sonra Elif Su da olan bebeği Sude Nur'a verdim. Çünkü o da onundu. Ay vallahi kafam yetersiz bellek diye uyarı veriyordu, yeter!
Yarım saattir ağlıyorlar. Teşhisi koymadan önce de ne yaptıysam susmadılar. Meğer herkes birbirinin oyuncağını almış da ondan ağlıyorlarmış. Bu çocuklar ne saçma sapan şeylere ağlıyor canım. Sınıfın içi oyuncak dolu!Sevde yarım saat önce benden onlara bakmamı istemişti. Kendisi ise "on dakika sonra geliyorum" diyerek ortadan kaybolmuştu. Nişanlısıyla (evet, evet o da nişanlandı!) düğünün yapılacağı mekân hakkında telefon konuşması yapması gerekiyormuş. Nişanlısı salon düğünü istiyormuş elit bir kişilik olduğu için. Bizim kız ise kır düğünü istiyormuş. Aralarında bu yüzden çok minicik bir tartışma çıkmış. Rabbim! İnsanların dertlerine bakın hele!
Çocuklara yandan bir bakış attığımda, köşeye sinmiş bir şekilde, elindeki örümcek adam oyuncağıyla oynayan Berke'yi gördüm. Benim beyaz atlımın yeğeni olan Berke. Berkem. Dayısına kurban olduğum.
Bugün yine onu Dayısı alacaktı. Çünkü Anneannesinin minik bir rahatsızlığı varmış, Sevde söylemişti.
Bu arada selvi boylu yarimin ismini de söylemişti. Murat!
Hayallerimin erkeği Murat Bilgici!
Bundan sonra benim namusumsun adam! Sana benim gözümle bakanın mezarına kaktüs dikeceğim! Seni selâmlayan dişi bir kuş dahi görürsem, av sezonunda olmaksızın vuracağım onu.
Neyse işte.Ben, beynimde savaş verirken, Sevde de sınıftan içeri girdi. Gelebilmişti sonunda. Benim de bir sınıfım vardı güzel insan, anladık nişanlandın falan, popisin yani ama benim de sınıfımda beni bekleyen çocuklarım var. Üstelik senin çocukların gibi benimkiler kaka kokmuyor. Çünkü benimkiler anasınıfı öğrencisi, çünkü seninkiler minnak birer çete!
Sevde geldiğine göre gidebilirdim. Çünkü benim birkaç minik planım vardı. Hemen kendi sınıfıma geçip çocuklarla ilgilendim. Oyunlar oynattım, resim çizdirdim, hatta el işi dersi bile yapmıştık. Dersin son on beş dakikasını ise kendime ayırmıştım. Çocuklar oyun oynuyordu.
Hemen tuvalete gidip aynanın karşısına geçtim. Saç şekillendirici kremimi güzelce sürüp, saçlarıma şekil vermesini sağladım. Saçlarımı hallettikten sonra sıra makyaj tazelemekteydi. Çok az olacak ve çillerimi kapatmayacak bir şekilde hafif bir kapatıcı sürdüm. Çillerimi seviyordum, onları kapatamazdım, onlar beni ben yapan yagane özelliğimdi çünkü. Daha sonra herşeyden hafif hafif sürerek makyajımı tamamladım. Normalde de çok makyaj yapmıyordum ama anasınıfı öğretmeni olduğum için az yapmaya daha dikkat ediyordum. Çünkü çocuklar bu yaşlarda, büyükleri çok fazla örnek alıyorlardı. Makyajı abartırsam, onlara bunun iyi birşey olduğunu yanlışlıkla da olsa öğretebilirdim. Buna giydiğim kıyafetler de dahildi. Her şeye dikkat ediyordum bu yüzden.
Herşey tamam olduğunda kendimi tekrar sınıfa attım. Neredeyse okul bitmek üzereydi ve birazdan veliler burada olurlardı. Çocuklarımı yolladıktan sonra, yardıra yardıra Berke'nin yanına gidecektim çünkü dayısı biraz sonra gelecekti. Sevdeye söylemiştim onu biraz oyalayacaktı ben gelene kadar. Rabbim gör beni gör! Koca derdine ne hallere düştüm!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-YILDIZLARA FISILDA-
Teen FictionSelin.. 25 yaşında, ailesi yangında yok olan, genç bir kız. Acılarını kalbine gömmüş fakat kalbinin toprakları dökülmüş.. Hayatında ona yoldaş olan, kardeş olan, aile olan, üç tatlı arkadaşı ile hayata yeniden tutunmaya çalışıyor. Tüm bunların ya...