Korumacı

267 44 25
                                    

Ayağa kalktım ve Orhanın dehşet saçan gözlerine bakakaldım. Niye bu kadar kızdı ki, üzerime doğru hızla geldi ve "bişeyin var mı?" diye beni inceledi.

Üzerime gelişi sanki beni dövecek gibiyken şimdi şefkatli bi anneye dönüştü. Bu değişimi hayretle gözledim.

"İyiyim" dememle geri çekildi ve yerde hâlâ yatmakta olan kişiye baktı. Yerde yatan yakışıklı Orhana bakıp gülümsedi ve Orhan ona elini uzatıp kaldırdı.

"Selam dostum" dedi yerdeki adam. "Hoşgeldin ama pekte hoş gözüken bi halin yok hadi gel üzerini temizletelim" dedi ve Orhan yanındaki adam ile yanımdan geçip gitti.

Bende hızla lavaboya gidip üzerimi temizledim. Dağılmış görünüyordum. Saçlarımı topladım ve hemen bir toka ile at kuyruğu yaptım. Şimdi daha hoş duruyorum. Üzerimdeki lekeler hariç tabi.

Bana şefkatli olması beni bocalatmıştı hatta aklımı karıştırdı. Ne diye bi öyle bi böyle ki. Neyse belkide her çalışanına böyle ne diye üzerime alınıyorum ki. Hem bir sevgilisi var bırak artık ona alıcı gözle bakmayı dedim aynadaki kendime.

Lavabodan çıkıp Ayşeye bakindim kafenin heryeri dopdolu ve tüm garsonlar koşuşturuyor. Dışardaki Orhanı görünce elime tekrar bir tatlı tabağı aldım ve ona yürüdüm.

Onlara yürürken aynı zamanda kaçmak istiyorum. Rezil olduğum kişinin yanına gitmek beni yerin dibine sokuyor yer yarılsa da içine girsem, daha ilk iş günümde yaşadığım şeye bak.

Yanlarına geldim ve selam verip tatlıyı Orhanın önüne koydum. Yanındaki kişiye baktım ve onun bakışları ile karşılaştım "tekrar Özür dilerim efendim" dedim mahcup ve masum bir ses tonunda. "Önemli değil, dert etme olur böyle şeyler" dedi.

Bu konuşmamızdan rahatsız olur şekilde araya giren Orhan "bidaha böyle sakarlıklar yapma şimdi git aynı tatlıdan misafirime de getir" dedi.

Taşa söyler gibi laf söylüyo, insan bi düşünür kırılırmı diye, senin karşında taş yok ki taş olsa bile kırılır senin bu gazabından, diyerek yürümeye başladım. Hızla aynı tatlıdan aldım ve yanlarına gidip masaya koydum ardından Hızla Duygunun yanına gittim.

Öğleden sonra plaja gidip Orhan ve arkadaşı denize girdiler. Bizde her zamanki hızla calismaya devam ettik.

Gelen giden hiç bitmedi. Ayaklarıma da kara sular indi. Hep koşuşturup durduk. Plajda olmasına rağmen Orhanın gözü de daima üzerimde. Sürekli göz göze gelip duruyoruz. İlk günüm diye gözü üstümde herhalde diye düşünerek işime titizlikle devam ettim.

Bi süre sonra plajdan tekrar yukarı çıktılar. Benden dondurma istedi ve onlara dondurma getirdim. Biraz sonra kapıdan 2 kişi girdi. Boş masalardan birine oturdular. Hemen yanlarına gittim ne istediklerini sordum.

Rahatsız edici şekilde beni baştan aşağı süzdüler. "Yenisin galiba böyle bi güzelliği ilk kez gördüm, nerelisin güzel kız?" dedi esmer olan. Sarışın da yanında gülüyordu. Rahatsız olduğumu belli ederek "ne istiyosunuz?" dedim.

Esmer olan gevşek "seni" dedi. Yüzümü ileriki masa da oturan Orhana çevirdim ve Orhanın da bize baktığını gördüm. Tüm günün sinirini bu salaklardan çıkarmak istiyordum ama bunca kalabalığın içinde buna cesaret edemedim.

"Terbiyesizlik yapma! Ne istiyosan söyle yoksa defolun!" dedim ağır ve kendimden emin şekilde. "Tamam, tamam kızma bize dondurma getir" dedi. Gerisini dinlemeden hızla arkamı dönüp kapıya yöneldim.

Kapıya doğru giderken Orhanın da ayağa kalkmış onlara yürüdüğünü farkettim. Misafir yakışıklı da oturduğu yerde Orhana bakıyordu. Orhanın o serserilerin yanına hızla gittiğini görünce bir an telaşlandım.

YAZ IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin