Gönül Bahçem

166 21 20
                                    


    Uğultu.. tek dinlediğim şey dudakları oldu. Dudaklarının kıpırdanışını izledim âdeta aklıma mıh gibi kazıyarak. O benim için kutsal bir varlıktan da öte o benim bu dünyadaki hem cennetim hemde cehennemim. O benim için herşey hava kadar su kadar ihtiyaç duyduğum bir şey.

   Gözlerine baktım uzun uzun diğer herşeyi yok sayarak. Kapıda birinin olduğunu umursamayarak sanki dünya da yalnız ikimiz varmış gibi onu izledim. Yüzüme aptalca bir gülümseme yayıldı ama cevap veremedim. Cevap veremezdimde o benden sadece cevap bekledi ama ben sessiz kaldım ve en sonunda bu sessizliği kapıdaki tok ve sinirli olan ses bozdu.

   Çok utandım ve kapidakilerin kim olduğunu görmek için kapıya doğru döndüm. Omuzlarından görünmediğim için kimlerin olduğunu da anlayamamıştım. Ben kapıya bakakalınca Orhan da o tarafa döndü ve baktığım yere baktı.

   Orhan istifini bozmayıp ellerini beline koymuş halde babasına bakarken bende babasının yanındaki sade ama şık giyimli kadına baktım.

   Yüzü yıllardır hiç değişmemiş sanki bir barbie bebek gibi duran ve bedeni mankenlere taş çıkartacak kadar afilli olan ablamı evet ablamı yani Ferideyi izlemeye başladım. Sanki hayal... sanki bir rüya.. aklımın benimle oyun oynadığını düşünerek gözlerimi yumdum bi kaç saniye sonra yeniden açınca karşımda yine aynı hayretle bakan Ferideyi gördüm. Feridenin yüzünde oluşan hayret yinede benimki kadar büyük değildi.

   Orhanın babasının kolundan ani bir hareket ile çıktı ve koşarak uzaklaştı. Ayaklarımda güç yokmuş gibi hissettim ve az kalsın dizlerim üzerine çöküp bayılacaktım. Orhanın babası onun bu hareketinin sebebini biz sandı ve Orhana bağırmaya hakaretler etmeye başladı. Hiç tepki vermeden durdu. Ona hakaret edilmiyor sanki taşa söylüyordu. Babasını yok saydı ve sadece sustu.

   Babası onda hiçbir tepki uyandırmayınca oklarını bana yöneltti ve "sen küçük hanım, patronu ayartmayı başarmışsın aferin" dedi ve daha çok önüme gelerek parmağını havaya kaldırdı gözümün önünde işaret parmağını sallayarak "kovuldun, şimdi git ve bidaha görünme" dediği anda Orhan önüme siper oldu ve beni arkasına saklayarak "onunla sakın bu şekilde konuşma" diye bağırdı.

   Babası o bağırınca yüzüne sert bir tokat attı. Orhan hiç bir tepki vermeden ona bakmaya devam etti. Babası hızla odadan çıkınca ikimiz tekrar baş başa kaldık ve önümde duran Orhana sırtından sarıldım. Gömlegindeki parfüm kokusunu içime çektim ve bu koku ayağa kalkan tüm sinirimi tüm hayal kırıklığımı yok etti. Onun ellerinden tuttum ve "seninle herşeye varım" dedim.

   Yüzüne bana döndü ve gülümsedi.. Gözünden akan iki damla yaşı görünce inanamayarak baktım. Onun böyle içli biri olduğunu görünce kalbim daha çok ağrıdı ve ona daha da çok sarıldım. Yüzündeki kızarıklık belirgin şekilde ortada olunca elimi kizarikligin üzerinde gezdirdim ve buz getirip koymak istedim. O ise "yeni hayatımız için buda bedeli olsun, sana herşey değer" dedi ve kalbime yeniden ok attı.

***

   Orhan arabasını da kafede bırakarak benimle beraber bizim apartmana geldi. Yasinin yanında kalmaya karar verdiğini hem bana da yakın olabileceğini söyledi. Bu duruma içim rahat etmese de onun yakınımda olması bana huzur vericek.

   Ablamı gördüğümü eve gelince babanneme söyledim ve bana inanamadı. Yüzünde oluşan buruk sevinç ile sırtımı sıvazladı. Orhan ile ilgili olarakta henüz bişey konuşmamaya karar verdim.

   Akşam yemeğimizi ailecek yedikten sonra bulaşık işlerini hallettim ve herkes uykuya çekildiğinde de Orhanı merak ederek yukarı çıktım.

YAZ IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin