NEDEN PSİKOLOJİ?

2.9K 61 3
                                    

Neden Psikoloji?

Psikoloji, içinde bulunduğumuz yüzyılın, şüphesiz ki en konuşulan ve dilde olan bir sözcüktür. Günümüz insanın günlük yaşamından asla kopmayan ve çeşitli kelimelerle özdeşleştirilen bir kavram halini almıştır (örn. Kişisel Gelişim). Psikoloji’yi anlamanın; yani uğraş alanının ve bu bilimle uğraşan bilim insanlarının çalışmalarını terminolojik (kavramsal) açıdan anlayabilmek için öncelikle tarihine bir bakış atmak gerekmektedir. Böylelikle, “Neden psikoloji tarihi çalışmalıyız ? ” sorusuna yanıt bulacak ve 19. yüzyıl psikologlarından olan Hermann Ebbinghaus tarafından söylenen “psikoloji uzun bir geçmişe fakat kısa bir tarihe sahiptir” sözünün kapsadığı anlamsal şemayı şekillendirmiş olacağız.

     Psikoloji, bir kavram olmaktan ziyade kaynağından gelen manasıyla anlamak en doğru iş olacaktır. Psike-(o) - psyche olarak dilimize geçmiş kelime ile loji-logy olarak tekrar dilimizde bulunan iki kelimenin birleşmesinden meydana gelenPsikoloji (Türkçe) – Psychology (İngilizce) -  Psychologie (Almanca); Yunanca’dakipsyche - ruh anlamına gelen ve logos - bilim anlamına gelen kelimelerden oluşmuş ve ruhbilimi ruhsal olgular bilimi olarak sözlüksel anlam taşır. Psikoloji terimi, 16. yüzyılda ortaya çıktı ve  Christian Wolff  18. yüzyılda antropolojiyi, somatoloji ve psikoloji olmak üzere ikiye ayırdı. Psikolojiyi ise ampirik psikoloji ve rasyonel psikoloji olarak iki bölümde ele aldı. Diğer bir yandan felsefenin zihin ve bilinç problemlerine yönelmesiyle psikolojiyi kendinden olan bir parça gibi ele aldı. Tarihin büyük felsefecileri bile, M.Ö.4 ve 5. Yüzyıllarda yaşamış olan Platon, Aristo ve diğer Yunan düşünürleri psikolojinin alanıyla ilgili uğraşlar vermişlerdir. 19. yüzyıldan sonra bir bilim olarak felsefeden ayrılan psikoloji, kendiliğinden veya deneylerle yaratılabilen bilinç olgularının içebakışla incelenmesi üstünde temellendi, daha sonra davranışların ve tavırların bilimi olmaya yöneldi. 1800’lerin son çeyreğine kadar ki bu sürede filozoflar, insan doğasını bir takım kurgulara ve sezgilere dayalı genellemelerle incelemiş fakat pozitif bilimlerin içinde meydana gelen gelişmelerle beraber deney-gözlem metotunun gelişmesiyle beraber bilimsel araç ve yöntemlerinin insan doğasına ilişkin meselelerde kullanılmasıyla bir dönüm noktası yaşandı. Felsefeden ayrılmasından bu yana bir bilim olarak gelişen psikoloji, diğer bir çok pozitif bilime nazaran büyük bir ilerleme ve gelişme ivmesine sahiptir. Bu ivmeyle beraber psikoloji bellek, öğrenme, motivasyon, algı, rüyalar ve mantık dışı davranışlar gibi kavramlarla ilgili olmaya başlamıştır. Tüm bu uğraşların ve çalışmaların ötesinde, sonraları da nitelendireceğim, modern psikolojiyi ayıran temel fark, çalışmalarında ve uğraşlarında kullanmış olduğu metotlardır.  Böylelikle, psikoloji deneysel bir bilim hale geldiğinde, Avrupa düşüncesininpozitivizm (olguculuk), empirisizm (deneycilik) ve materyalizm (maddecilik)akımlarından beslendiği bir ortamda filizlenmiştir. Moden psikoloji, temellerini oluştururken 19 yüzyıl sonlarına doğru, aynı yüzyılın felsefecileri zihnin işleyişine yönelik deneysel girişimlerin önünü açmaya çalışırken aynı zamanda zihinsel süreçlerin altında yatan bedensel mekanizmayı anlamaya yönelik ciddi adımlar atmışlardı. Tüm bunlarla beraber artık ilk dönemine adım atılacaktı. Aralık 1879’da Wilhelm Wundt Leipzig şehrinde dünyanın ilk psikoloji laboratuarını kurdu. 1881’de Wundt ayrıca deneysel raporlar içeren ilk psikoloji dergisi olan Felsefe Çalışmaları’nı (Philosophische Studien)  kurdu. 1888’de G. Stanley Hall Amerika’da basılmış ilk psikoloji dergisi olan Amerikan Psikoloji Dergisi’ni (American Journal of Psychology) kurdu. 1892’de ilk bilimsel psikoloji organizasyonu olan Amerikan Psikoloji Derneği (American Psychological Association; APA) kuruldu. Modern psikolojinin “Davranış Bilimi” olarak tanımlanması ise 1908’de bir İngiliz psikolog olan William McDougall tarafından alan literatüründe ilk defa kullanılmıştır.

     Bugün eğitim endüstri zihinsel ve fiziksel sağlık ceza mahkemeleri tüketici ürünleri alanlarında çalışan psikologların çalışmalarından bütün alanlar bir şekilde etkilenmektedir. Şüphesiz ki ileri süreçlerde de bir çok alan modern psikolojiden etkilenmeye devam edecektir. Sanırım, bunu öne sürebilmek için bir bilim olan psikolojinin veya diğer adıyla bilimsel psikolojinin uygulama alanlarından söz ederek konuya girmek mantıklı olacaktır. İlk olarak, eğitimde, pedagoji yöntemlerinin etkinlik açısından incelenmesi, dil bozukluklarının düzeltilmesi; sanayide, meslek seçme ve iş teşkilatlandırılması; askerlikte, acemi erlerin belli yerlerde görevlendirilmesi ve kadroların düzenlenmesi; adalette, suçları önleme , mahkumların eğitimi; nöropsikiyatride, teşhise ve psikoterapiye yardım etmek vardır. Söylemi biraz daha darlaştıracak olursak uygulama alanında, klinik psikoloji yolumuza ışık olacaktır. Öyle ki, klinik psikologlar hastalarının mevcut durumlarını ve geçmiş yaşantılarını irdeleyerek, hastanın belirli bir kalıp dahilinde davranmasına ya da düşünmesine neden olabilecek geçmişe ait etkileri anlamaya çalışırlar. Buna ek olarak, klinik psikologlar hastalarının öykülerini ele alırken onların geçirdikleri evreleri yeniden oluştururlar ve böylelikle süre içerisinde şimdiki, o anki- terapi sürecindeki- davranışı da açıklayabilirler. Psikoterapilerin de yanında deney ve gözleminde içinde bulunduğu bir metodolojiye sahiptir. Yapılan deneylerin sonuçlarını ve gözlemleri ölçeklendirmek için istatistik biliminden yararlanır, bunun içinde psikometrik psikolojiden faydalanır. Psikometrik psikoloji, davranışların ölçülmesi ve değerlendirilmesi, istatistik yöntemlerinin psikolojiye uygulanmasıdır. Böylelikle, sistematik hale gelen datalar sayesinde sınıflandırmalar ve modellemeler öne sürülerek tanımlamalar ve tasniflemeler kolaylaşmış olur. Örneğin, psikologlar bir laboratuvar deneyi organize edip, incelemek istedikleri davranışı sınırlı şartlar altında sistematik olarak kontrol ederler, bir tarama araştırması (survey)  yaparlar veya iki değişken arasındaki kolerasyonu belirlerler. Her şey sistemli ve kontrollü olduğundan aynı konuyu araştırmak isteyen başka araştırmacı veya bilim insanı yeniden oluşturabilir. Biraz ölçme gelimişinin tarihine bakacak olursak, deneysel psikoloji ve psikometri araştırmaları, Fechner’in psikofizik’i (1860) ile başladı ve fizik olgularla bilinç olguları arasındaki ilişkilerin incelenmesine yöneldi. Bu araştırmalar, uygulamalara yol açan kanunların ve olguların bulunmasını sağladı. Bununla birlikte deneylerin uygulanması için duyu-hareket işlevlerini ve zihni işlemleri ölçmeye yarayan bir metodoloji temellendirildi. Daha çok eğitim alanında kullanılan bu psikoteknik, bağışıklık indisleri ve faktör analizleri sayesinde deneylerin taşıdığı (uygunluk, geçerlilik) istatistik bakımından denetlenmesiyle tamamlandı.

     Psikolojinin alanlarında kullanılan her bir test psikometri yardımıyla yorumlanır ve alanında kullanılmak üzere uzmanları tarafından geliştirilir. Burada psikolojinin alanlarında kullanılan testlere girmek yerine psikolojinin bazı alanlarından söz etmek daha makul olacaktır. Hayvanların davranışlarıyla ilgili alan-hayvan psikolojisi; fizyolojik ve nörolojik incelemeler (psikofizyoloji); çocuktaki gelişimin incelenmesi (psikogenetik [Genetik Psikoloji]); çocuğun okul ve meslek bakımından yönlendirilmesi (psikopedagoji); çeşitli davranışların, sinir sistemiyle ve özellikle dil ile ilişkilerinin ele alınması (psikolinguistik); acı duyma, yorgunluk v.b. hallerde gösterilen çeşitli tepkilerin, kişisel performanslar arasındaki farkların (farklar psikolojisi) ve grup halindeki davranışların incelenmesi (sosyal psikoloji).

     Modern psikoloji tarihindeki düşünce ekolleri üzerinden gitmeden psikolojinin nasıl geliştiği ve ilerlediği sorgulaması muhakkak ki eksik kalacaktır. Psikolojinin içindeki ekollerin nasıl oluştuğunu ve hangi ekollerin var olduğunu anlatmadan önce, geçmiş bilgileri yoklamakta yarar vardır. 19. yüzyılın son çeyreğinde bir bilim olarak gelişen psikoloji, hızla gelişmesi sebebiyle sayıları hızla artan psikologlar sebebiyetiyle görüşler arasında farklılıklar ve tartışmalar çıkıyordu. Böylelikle, yüzyılın değişmesiyle birlikte birkaç düşünce ekolü varlık göstermeye başladı. Düşünce ekolü (school of thought) terimi bir düşünce yapısını, düşünce hareketlerinin lideri ile birlik oluşturan bir grup psikoloğu anlatır. Böylelikle, çağın düşünce yapısından etkilenip içinde bulunduğu bilimin ileri taşınması yardımcı olarak, psikolojinin, kavramlarının zeminini oluşturup ve bu kavramların sistemli etkileşimlerini açıklayarak tasarılar meydana getirirler. Ekoller, geçici olmakla beraber psikolojinin gelişimine gerekli aşamalardır. Yapısalcılık (structralism) ile başlayıp ekolün içinde duyum ve imgeleri incelemek, bilincin karmaşık yapısını çözümlemek zihnin en yalın öğelerini araştırmak ve bunlar arasındaki ilişkileri bulup yasalar halinde formüle etmek vardır. Bunu takip edecek olan işlevselcilik (functionalism) vardır ve algılama, düşünme, duygulanma gibi içsel eylemlerin, hayatta karşılaşılan çeşitli problemlerin çözümlenmesine nasıl yardım ettiğini açıklamak işlevselcilerin ana amacıdır. Her iki ekole de tepki olarak meydana gelen bir grup Amerikan psikoloğu da, işlevselcilik ve yapısalcılığa karşı çıkarak, psikolojinin bir bilim olabilmesi için gözlenebilir, ölçülebilir fenomenlerin doğa bilimlerinde kullanılan objektif ve bilimsel yöntemlerle incelenmesi gerekir, diyerek davranışsalcılık (behaviourism) ekolünü oluşturacaklardır. Gestalt psikolojisi de aynı zamanlarda ortaya çıkmıştır. Algı ve bellek konusunda inceleme  yapılmış, davranışın bir bütün olup parçalanamayacağını öne sürmüştür. 19. Yüzyılın sonlarına doğru, Sigmund Freud öncülüğü ile bir grup hekim akıl ve ruh hastalıklarını psikolojik açıdan incelemeye çalışmışlardır, kullandıkları yöntemin adıyla ve yaklaşımın adı ortaklaşa olup ismi psikanaliz (psychoanalysis) dir. 1950’li yıllarda davranışçılığa ve psikanalize tepki olarak çıkmış, bunun yanında Gestalt psikolojisinin prensiplerinide benimseyerek kendilik (self) anlayışını ortaya atarak özgür irade (free-will)’yi savunmuşlardır. 1960’lı yılların çerçevesinde gelişen bilişsel (cognitive) adlı akım davranışsalcılığa meydan okuyup araştırmaları tekrar bilince ve zihinsel süreçlerin araştırılmasına çekmiştir.

     Son olarak, neden psikoloji sorusuna cevap bulmaya kalktığımızda; kelime yapısından, nereden ve nasıl türediğinden tutun da tarihsel gelişiminden ziyade mutlak bir sahada disiplinler arası bir bilim olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Şüphesiz ki ileri ki zamanlarda da gelişmeye ve daha yeni psikoloji alanlarının çıkacağı ihtimali ise su götürmez bir gerçeklik niteliğinde karşımıza çıkıyor. Kanımca, ileriki süreçlerde de bir disiplinler arası bir bilim olarak daha da gelişeceğinden şüphem yoktur. Geçmişini incelediğimizde bir çok alanla alış verişleri sayesinde bir etkileşim halinde gelişmiş, melez bir yapıda ilerlerken kendine has bir metodoloji ve bir yapıyla beraber yeni alanların ortaya çıkmasına sebebiyet verecektir. Ekolleri, araştırma sahaları, kullandıkları yöntemler ve alt dalları ile birlikte özgünleşmekte, bununla birlikte, gelişirken ve ilerlerken “ Neden Psikoloji ?” sorusuna çeşitli yanıtları ilgililerine verdirmektedir.

PSİKOLOJİ BİLİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin