⭐JM-18.Bölüm:'Saklambaç da oynaya biliriz efendim.'⭐

14.4K 875 1K
                                    


Bölüm ithafı:
-boklu_maymun
-iremeliff
-YarenAte0
-SimayEce0
-Ireemkara
-hirammm33*Benden size kalpcikler.*

*Kontrol etmeden atıyorum hatalar varsa özür dilerim sonra düzenlenecektir.*

İyi okumalar! .

*Düzenlendi*

"Bunu yapabilirsin Doğa. Bunu yapabilirsin. Aşağıya ineceksin. Her sabah olduğu gibi davranacaksın. Sanki bir şey olmamış gibi. Hı." dedim 'ı' harfini uzatarak. "Hiçbir şey olmamış gibi davran sen. Hiç suçlu değilmiş gibi. Ah! Gerizekalı Doğa. Sen ne diye söylemezsin ki Çağrı'ya? Ama ben de haklıyım. İyi yaptım bir kere. Ona söyleseydim ortalık fena halde karışırdı." tarağı bırakarak aynadaki yansımama baktım.

Çağrı ile dün akşam hiç konuşmamıştık. İş çıkışı eve geldiğimde yoktu evde. Gelmemişti. Ama bir tepsi vardı. İçinde yemeklerle. Yine de bana yemek hazırlamıştı. Serdar da yanıma gelip, 'Senin için ayırdı. Hatta biliyor musun? Bana sana göz kulak olmam gerektiğini söyledi.' hafifçe gülümsedim. Ama yine aklıma küs gibi bir şey olduğumuz gelince yüzüm asıldı.

Masanın üstünde duran kırmızı bandanayı alıp başıma bağladım. Ufak emojili küpelerimi taktım. Beyaz badim. Siyah yırtık shortum ve belime bağladığım kırmızı kareli gömleğim. Siyah vanslarımı da alıp çantamı omzuma taktım. Derin bir nefes alarak merdivenlere yöneldim. Yüzüme bir gülümseme takınıp merdivenlerden yavaşça indim. Çatal bıçak sesleri geliyordu. Kafamı uzatıp aşağıya bir göz gezdirdim. Serdar, televizyon izliyordu. Çağrı ise masayı hazırlıyordu.

Cesaretimi toplayarak her zaman ki gibi bağırdım. "Günaydınlar." biraz yüzsüzlük gibi olabilirdi. Ama küs kalmak istemiyordum. "Günaydın kuzen." dedi ve bana samimi bir gülüş yolladı Serdar. Parmaklarımı öperek üfledim. O da gülümseyerek aynısını yaptı. Bakışlarım Çağrı'ya dönünce bana kaşları çatık biçim de baktığını gördüm. Sinirli miydi yine yahu? Kafasını iki yana sallayarak bir şeyler mırıldandı. Ama anlamamıştım. Anladığım tek şey, "Bir sen bir de Azra beni katil edeceksiniz." olmuştu.

Çağrı'nın bana 'Günaydın.' demediği aklıma gelince yüzüm asıldı. O da bunu fark etmiş olacak ki, "Günaydın." diye mırıldandı. Gülümsedim. Bu da bir gelişmeydi. Öyle değil mi? Memnuniyetle kahvaltıma başlayabilirdim.

"Ya kankalar benim aklıma bir şey takıldı. Espri yapardım ama espri cezası aldım şu kişiden." dedi ve eliyle Selin'i göstertti. Selin ise göz devirerek önündeki kâğıtlara bir şeyler yazmaya devam etti. Arel bunun üzerine gözlerini kısarak ayağa kalktı. Selin'in omzuna hafifçe(!) vurarak, "Kız. Yapma öyle şeyler. MazAllah şeytan çağırırsın. Tövbe Allahım çok tövbe." dedi ve yukarıya bakarak yüzünü sıvazladı.

Selin tarafından kafasına atılan kalem ile hafif bir çığlık attı. "Kız! Valla yolarım kız seni. Yapmadığım şey değil. Gıcıklık yapma." bir eliyle anlını ovuştururken diğer eliyle Selin'i gösteriyordu. "Gocoklok yopmo. Burada gıcıklık yapan tek kişi sensin Arel." ikisinin atışmalarına tebessüm ederek Azra'ya döndüm. Baktığımı anlamışcasına bana baktı. "İyi misin kuzum sen?" kafamı onaylarcasına salladım.

Kaşlarını hafifçe çattı. Ben ise gözlerimi manzaraya çevirerek iç çektim. Terasa çıkmıştık. Bugün bir sunum vardı. O yüzden Derin çok yoğundu. Yani baya iş vardı. Ama derdim iş değildi. Çağrı'ydı. Küs değildik. Bir kaç cümle konuşuyorduk. Ama eskisi gibi değildi. Nefesimi sesli bir şekilde dışarıya üfledim. Birden omzumda bir el hissedince elin sahibine döndüm. "Çağrı dimi?" kafamı 'evet' manasında salladım.

JELİBONLU MUHALLEBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin