ayak seslerinde şarkılar türküler var

36 6 0
                                    

Sanki her bir uzvu teker teker kopup bedeninden düşüyordu, birden sahip olduğu her şey, gitmez dediği her şey ondan koparılıyor gibiydi. Alıp başını gidiyor fakat umduğu gibi ruhuna işleyen, benliğine tutunan hüzün değil giden.

Kendi ayakları üzerinde durma arzusu yerine gelmiş olsa da mutsuzdu, ayakları sapasağlam yere basarken boş yere koşuyorlar asla etmeyecekleri, edemeyecekleri bir parça yardım için. Kimsesizdi o, ihtiyacı olmazdı bir başkasına.

Bir şeyler kopuyor bedeninden mazisi ve bugünü, bir de sonrası. En çok ihtiyacı olan belki bir parça mutluluğun o birliği ve beraberliği sağlayacak birleştirici gücüne ihtiyacı var böylesine dağılmamak için.

Fakat güvenmiyor kendine, elleri titriyor bu sebeple her mühim meselenin artısı ve eksisinde. Tükenmiş umudu ve yorgun ruhu dışında neye sahip ki zaten? Bu sebeptendir erken vazgeçiyor birçok seferinde. Bu yoksulluğuna rağmen daha kaybedecek çok şeyi olduğuna dair beslediği kırık bir umudu var. Olmalıydı kaybetmekten korkacak birkaç parçası daha.

Kendisiydi her şeyi baştan yazan esasında, dünü onun eseriydi ve yarını onunki olacaktı yine. Fakat yalnız harfler ona aitti, kalem tutan el ona aitti sadece dikte altındaydı.

İşin hakikatine baktığında en zor zamanlarındaydı, yine bir başına. Güvenmiyordu kendine, titretmiyordu ayakları yere bastığında etrafı, fakat yine de sapasağlamdı ayakları üstünde. Belki titretemiyordu adımları etrafını fakat ayak seslerinde şarkılar türküler vardı, yalnız kendinin duyduğu hoş türküler, dinlemeyi bilenin duyabileceği güzel şarkılar.

Öyle günler geliyor, gözleri doluyor yakıyordu yorgun ruhunu göz yaşları. Fakat yine de gülünce kendiydi, kendi oluyordu gülünce.  Güzel dudakları iki yana açıldığında aydınlatıyordu etrafını her şeye rağmen ışık oluyordu. İşte o zaman devleşiyordu, tüm kainatı yönetmek istercesine. 

Hayatı keşkelerle doluydu esasında, geride bırakamadığı keşkelerle.
Tüm bunlar yüzünden güvenmiyordu kendine, bu zor zamanlarında yürürken yalnızdı ya işte o yetiyordu mahrumiyetine. Nefretine ve affedememesine.  O upuzun saçlarını keserken mecbur olduğu gibi mecburdu ayakları geri giderken kendisi ileri gitmeye, asla pes etmemeye.

Ama vazgeçiyordu işte, giderek vazgeçiyordu. Usulca pes ediyordu.

İçerde pişmandı, dışarda koskoca insan. Kendisiydi her şeyi baştan yazan titrek elleriyle, kolay mıydı her şeyi unutmak?

yorgun ruhlar cemiyetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin