4. Bölüm

9.6K 418 16
                                    

Bölüm bitti; ama ben de bittim arkadaşlar. Dün geceye ikiye kadar yazdım, şimdi bir saat falan daha uğraştım ve sonunda hiçbir halta yaramayan bu bölüm çıktı ama siz okuyun. Sonra daha da moralim bozuluyor zaten yazamıyorum kdjhgfdhjk Hem bölüm  8 word sayfası oldu. Rekorumu kırdım, fiyu!

Ve Vote ve okunma sayısı beni bayağı üzüyor söyleyeyim, tamam iyi bir fic değil ama buraya emek veriyorum ben klişesiyle gelmemi mi istiyorsunuz he dlkfjhghdjk neyse mesajımı aldınız siz:D

Eee, bu bölüm Mavi yaz diye başımın etini yiyen Yelda ve Ece'ye, yayınlamış mıyım diye telefonundan kontrol edip kontörlerini bitiren Yağmur'a ithaf edilmiştir.

Neyse, umarım seversiniz. İyi okumalar.  Yorum bırakmayı unutmayıın!

  Ön koltuğa suratımdaki sinsi gülümsemeyle oturmuş, bekliyordum. Aslı hala dışarıda çığırıyordu, ön koltukta oturmayı neyin özel kıldığını anlayamıyordum. Yani, ben oturmuştum evet; çünkü Aslı beni sinir ediyordu. Ve ben de onu sinir etmek istiyordum. Ne bileyim, Aslı’nın sahiden de aşağılık kompleksi olmalıydı. Aman ya, çok karışıktı. Ve ben hala sırıtıyordum.

Sürücü tarafının kapısı açıldıktan sonra, Aras hızla koltuğuna yerleşti ve arabayı çalıştırdı. Sırıtışım suratımda donmuştu; Aslı neredeydi?

“Aslı-” Diye başladığım anda, Aras sağ elini vitesten çekmiş, saçlarının arasına daldırmıştı. Ardından da sinirli bir şekilde nefes almıştı.

“Derin’lerle gelecekmiş,” Diye açıklama yaptı. Sesi hafif titriyordu, ki bu sinirli olduğunu daha da belli ediyordu.

“Hm,” diye mırıldandım, sanki nedenini hiç anlayamamışım gibi.

Tabii ki anlamıştım. Anlayamadığım şey Aras’ın bunu neden kabul ettiğiydi. Hoş, Aras’ın yaptığı hiçbir davranışı anlayamıyordum ama, benim Derin’le gitmeme izin vermemiş; sevgilisinin gitmesine izin vermişti. Ben bundaki mantığı nasıl anlayacaktım pardon?

Sonunda, merak yüzünden dudağımı kemirmeyi bırakıp Derin’e çevirdim başımı. “Aslı’nın onunla gitmesine izin verdin, ama benim gitmeme izin vermedin.” Tamam, bu soru sayılmazdı belki ama Aras ettiğim imanın kesinlikle farkındaydı.

“Derin sana yavşıyor,” Sesi rahatsız olmuş gibiydi.

Yüzümü buruşturdum. Yavşamak sözcüğünden nefret ederdim, bu kadar itici bir şey daha olamazdı.

“Nereden çıkardın bunu?” Durakladım. “Hem sana ne?”

“Ben de erkeğim, oradan çıkardım.” Derin bir nefes aldı. “Benim etrafımdaysan, Mavi, bana emanetsindir, anladın mı?”

Kahkahamı içime atamamıştım. “Kaçıncı yüzyılda yaşıyorsun sen? Sana emanetmişim.

Gözlerini devirdi. Bunu yapmasından nefret ettim, çünkü araba kullanıyordu Tanrı aşkına!

“Aslı da sana emanetti.” Dedim sonunda, o cevap vermeyince sohbetimiz son bulmaya yüz tutmuştu.

“Aslı benim,” Diye düzeltti. Kalbimin solduğunu hissettim. Aslı onundu; Aras da Aslı’nın. “Ona asılması söz konusu bile değil.”

Nefes alışverişlerim düzensizleşmeye başlamıştı. Mantıklı düşünmeliydim, susup oturmamalıydım, değil mi? Ama ne yapıyordum, öylece camdan dışarıya bakıyordum. Aklım onların birbirlerine aitliğine takılı kalmıştı. Birbirlerine aitlerdi. Hem de her açıdan.

MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin