Merhabalaar, hiç içime sinmeyen bir bölüm. Sanırım, azıcık olan yazma yeteneğim git gide yok oluyor çünkü yazdığım hiçbir bölüm içime sinmiyor bu sıralar. Of.
Neyse, ufak bir not: Utku'nun doğum günü cumartesi günüydü ama değiştirdim. Şimdi Utku'nun doğum günü cuma akşamı gibiymiş gibi yapıyoruz, tamam mı?
Yani okuduğunuz bu bölüm Pazar gününde geçiyor. Sevgiler, saygılar. Yorum bırakmayı unutmazsanız, Single Ladies dansı yaparım ben evde mesela.
İyi okumalaar!
Mavi | 9. BölümBakışlarım Beril ve Aras arasında gidip gelirken, önce kırmızıya, sonra da mora dönüştüm. Rezil olmuştum.
Yer, yarılsaydı, ve, ben de, içine, girsem, olur, muydu?
Kendime kızıyordum; çünkü burada kızılması gereken bir kişi varsa, o da bendim. İnanmak istemesem de, Beril’in bunu planladığının farkındaydım. Leman’da solist aranıyor dediklerinde, Beril barizce benim suratıma bakmıştı. Bugün çağırdığında da, sormam gerekirdi. Ya da sormayı bırakın, evi kontrol etmeliydim. Şu zamana dek, Aras bu evdeyken, hatta bu site sınırları dahilindeyken, bırakın karaoke yapmayı, şarkı mırıldanmamıştım bile.
Çünkü bu aptalca olurdu. Hayatımın sonuna kadar dalga geçilme riskini göze alamazdım.
Fakat, Beril sağ olsun. Yani, en yakın arkadaş dersiniz, bağrınıza basarsınız ve o ne yapar?
Bitmiştim ben. Rezilliğin dibine vurmuştum. O kadar dipteydim ki, bir daha güneş ışığı görebileceğimi sanmıyordum.
Sahte bir özgüvenle, omuzlarımı dikleştirdim. Yüzüm alevler içindeydi, bakışlarımı ikisinden de çekmiştim. Mikrofonu yavaşça, Beril’in yatağının üstüne bıraktıktan sonra, yatağa oturdum. Tamam, saçma sapan tavırlara bürünüp çekip gitmeyecektim.
Of, istediğim buydu. Evet. Ama yapmayacaktım.
Beril, Aras’a baktı. “Ee,” Kaşlarını kaldırıp yüzüne arsız bir gülümseme yerleştirdi. “Aras bize katılmak ister misin?”
Gözlerimi açtığımda, yutmaya çalıştığım tükürüğüm nefes boruma kaçtı. Elimi ağzıma kapattıktan sonra, öksürüklerimi dizginlemeye çalıştım. Ama nafileydi. Hem, ben bu yüzden öksürmeye başlayınca, durmak bilmezdim. Tüm gün boğazımda yabancı madde varmış gibi hisseder, tüm gün de öksürürdüm.
Ben öksürmeye devam ederken, Beril yanıma geldi. Sırtımı sıvazlamaya başladığında, öksürüklerim az da olsa uzak diyarlara doğru yolculuğa çıkmıştı. Fakat boğazımda hala bir gıcık vardı. Bağırıp çağırmak istiyordum.
“Gitsem iyi olacak,” Diye mırıldandım. Ayağa kalkarken, öksürmekten dolayı gözüme dolan yaşlar, görüşümü bulandırıyordu.
“Ben de geleyim mi?” Diye sordu Beril. Ona omuz silkmekle yetindim.
Beril, omuz silkmemi evet anlamış olacak ki, hemen sırıtıp üstüne bir ceket aldı. Telefonunu da avucunda sıkıca tutarken, yanıma geldi.
Bakışlarımı bir anlığına Aras’a kaydırdım. Tek kelime etmemişti. Odaya girdiğinden beri, beni izlediğinin farkındaydım, çünkü ensemdeki tüyler diken diken olmuştu. “Elemelere katılsana.” Dediğinde, ondan saniyeler önce çektiğim gözlerimi, yeniden ona yönelttim. Kaşlarım saç diplerime yaklaşırken, Aras sırıttı. “Eğlence olur.”
“Haha.” Dedim. Ama bu çok komikti geri zekalı, sahiden hahası değildi. Daha çok şimdi yapmacıktan gülmezsem, ağlamaya başlayacağım hahasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi
Teen FictionYüzünün her noktası ezberimdeydi. Kulak memesinin bitiminde beşgen şeklinde tuhaf olduğu kadar öpmeye de doyamadığım bir beni vardı. Kulak memeleri ayrıktı, bu yüzden o beni öpmek benim için hiçbir zaman zor olmamıştı. Elmacık kemikleri o kadar bel...