23. Bölüm

41 1 0
                                    

Kapının dışına çıkartıp kremi suratına fırlattım. T-shirtini de bir çekişte yırttım yani ortadan ikiye ayırdım. Kapıyı kapatıp bağırdım. "Sen böyle dışarda eve gidene kadar gezde sağ çıkabiliyomusun gör bakiyim" diyip. Kahkaha atmaya başkadım. "Sahi nerden geldin sen sürtük? Burası ağaçlarla çevrili?"

"Bir kaç metre ötede küçük bir köy var" dediğinde üzüldüm. Çünkü onun bu şekilde dışarıda daha uzun gezmesini istiyordum. Dönüp Berk e baktım.

Berkse sadece hayretle bana bakıyordu. "Ne var? Onun ne mal olduğunu anlamadığımımı zannediyorsun? O sürtük seni beyendi ve buraya gelip krem sürme bahanesiyle sana vücudünü sergiliyor." (Ve bu beni deli ediyor. Ama bunu sana söyleyemem) "çok canice davrandın. Fark ediyormusun?" Diyip kapıyı açtı.

Benim yerime o kızı tercih etti. Yani bilmiyorum. Bu çocuğu küçükken 4 kere atıp 3 kere mi tuttular? Delikten baktığımda kız yere oturmuş ağlıyordu. Berk ona sarıldığında bir anda gülümsedi. Ve baktığım kapı deliğine bakarak göz kırptı.

İşte demedimmi ben. Bu kız sürtük diye. Ve daha önemlisi kızın üzerinde hala t-shirt ü olmamasıydı. Bi sn. Berk şu an... t-shirt ini çıkartıp kıza veriyo. Giymesi için. Ve bütün o güzel baklavalar ortada kızsa onlara bakıyor. Hala t-shirt ü giymedi. Kaslarını elledi ve berk buna hiçbir şey demiyor. Ahh çıldırıcam. Ama ben sana yapacağımı bilirim Berk. Merak etme. Gözlerim dolmaya başladığında baş parmağımın kenarındaki deriyi soymaya başladım. Ölü deri olduğu için canım acımıyordu ama fazla ileriye gidip ölmemiş olan deriyi de soyduğumda canım acımıltı. Mırıldanarak bir küfür savurduktan sonra elime baktım. Kanıyordu. Ama şu an onun ilgilenemezdim. Resmen gitti kızla ya.

Hayır ya olmaz olamaz. Ayağa kalkıp evin çıkışına doğru gitmeye başladılar. Ve Berk kolunu kızın omzuna atmıştı. Hay senin kız. Yani ben seni varya ağlamaya başladığımda yere oturdum. Biraz ağladıktan sonra sinirle kalkıp üzerimi değiştirdim. Herşeyimi aldıktan emin olduktan sonra kağıt ve kalem aldım. Üzerine not yazdıktan sonra çıkıp gittim. Nereye gideceğimi veya ne yapacağımı bilmiyordum ama artık bu evde kalamazdım.

•••

"Ah gerçekten çok iyi birisin. Seninle karşılaştığım için çok şanslıyım" Selin in yaptığı şey yanlıştı. Ama beni kıskanmıştı. Ve bu hoşuma gitmişti. Yoksa bu kızla gelmezdim. Bir anda bana sarılınca ne yapacağımı bilemedim ve elimi sırtına koydum. 2 saniye sonra Ellerimi geri çekmiştim ama hala bana sarılıyordu. Bir süre sonra benden ayrıldığında yürümeye başladım ama bir anda durup beni öpmeye başladı. Ellerimi yukarıya kaldırıp şok olmuş bir şekilde bekledim. Ellerim onu ittirmeye gitmiyordu. Çünkü Selin i düşünürken neredeyse 2 veya 3 haftadır biriyle öpüşmüyordum. Havadaki elimi alıp beline koydu ve aşağıya doğru kaydırdı. İstediği noktaya getirdiğinde ise durdurdu. Elimi çekmeye çalışmıştım ama izinvermeyip, elimin üzerinden daha çok baskı yaptı. 

Yo yo bunu istemiyordum.

•••

Bir sokağın köşesinden döndüğümde bir otobüs durağı bulmuştum ama gördüğüm manzarayla olduğum yerde kaldım. Ayaklarım hareket etmiyordu. Düşüp bayılacak gibi hissediyordum. Berk... İste o sürtük kızla... Oha olum elin nerde senin? Ağlamaya başladığımda hızlı ve koşar adımlarla onlara doğru ilerledim. Daha baştan beri anlamanız gerekirdi. Yapmayın. Öylece çekip gidemem benim gümün maf olduysa o da eğlenemezdi.

Kız geri çekildiğinde "ee ne zaman evleniyoruz" diyip kahkaha attı. Onu yandan bi ittirişimle yere yapıştırdım. Kafası yere çarpmıştı ve çığlık attı. Çığlık attığı için çevremizde bir çember oluşmuştu. "SELİN! BE..." Berk e
"KES SESİNİ!" Diye bağırıp kızın kasıklarına sıkı bir tekme geçirdim. Kalabalığa toplanan gençler owwww diye bağırdılar. Kız tekrar çığlık attı. "Bana teşekkür et bebeğim. Artık her hafta kürtaj yaptırman gerekmiycek" dedim. Ve bir tekme daha geçirdim. Kalabalık artık sadece uğuldamıyor el de çırpıyordu. Berk e dönüp "aslında sana da lazım kızları kürtaj yapmak zorunda bırakmaman için.. Ama değmezsin" kalabalık ıslıklarla eşlik ederken arkama dönüp gitmeye başladım. Arkadan havalı görünüyor olmalıydım. Ama birde gözlerime bakın isterseniz. Dağılmıştım. Oysa buraya gelirken kendime bile söyleyemediğim şeyler varıdı. İkimiz içinde özel olmasını istiyordum. Belkide çıkmaya başlardık... Sanırım değişmeye başlamıştım. Ama bundan hoşlanmıştım. Derken yine erkekler ve onların beni kırmaları. Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildikten sonra elimle yüzüme yelpaze yaptım.

Tamam. Şimdi sen gözlerini açıp kapıyosun ve arkana bakıyosun. Arkamı dönüm. Geride yerde iki büklüm bir sürtük görmiyorsun hatta şu an pişmanlıkla bakarak sana doğru gelen bir Berk de yok. Bi sn Berk bana doğru geliyordu. Hemen arkamı dönüp koşmaya başladım.

"Selin! Bi dinle. Öyle yapmak istemedim. Ya SELİN!" Boğazını yurtarcasına bağıran Berk i duymamazlıktan geliyordum. Elimde bir el hissedince ona döndüm. "Neden bu kadar tepki verdin?" Evet. Kendime bile söyleyemediğim o sözün söylenme vakti değildi. Böyle olmamalıydı. Özel olmalıydı. Sırf bir sürtüğü kıskandığım için olmamalıydı.

"Çünkü..." Sırıtırken "çünkü ne?" Dedi. Hah sonun geldi. Örümcekler olaydı daha iyiydi yahu. Cevap ararcasına etrafa bakıyordum. "Çünkü..."
"Evet." Derken gözleri dudaklarıma kaymıştı. Yeter. Söylemem gerekiyordu... "Çünkü ben..."

OYUNBOZAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin