Yorucu günün ardından kendimi zor yatağa attım. Anlaşılan bu yarış meselesi önemliydi.
Sabah yüzüme vuran güneşin ilk ışıklarıyla kalktım. Geçen günlerin yorgunluğu ile ayaklarım sürünerek mutfağa indim, ayak üstü bir şeyler atıştırdıkdan sonra hemen üzerime rahat bir şeyler giyip yola koyuldum.Gözlerim kapanmak üzereydi çok fazla uyanık kalmıştım ve bu benim bünyeme ters bir hareket. Yolda ilerlerken etrafa göz attım. Herkes bir şeyler le meşguldü. Ordan oraya koşuşturuyorlardı. Burası onlar için önemliydi. Ve ben buraya bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Karşıma kim gelirse gelsin. Ne yaparsa yapsın burayı ve buradakileri kimseye ezdirmeyeceğim.
Çalışma alanında Gökçe ile İlker'i çalışırken görmemle beynimden vurulmam geç olmadı. Uyku falan buhar olup uçmuştu. Tüm kan beynime ışınlanmıştı adeta. Ellerimi yanda yumruk yaparak yanlarına yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Nasıl da kahkaha atıyorlardı. Gözlerime inanamıyorum, nefes alışlarım hızlandı. Yaklaşmaya başladım yanlarına, o sırada Gökçe İlker'e tekme atıp yere düşürdü. Düşerken Gökçe'yi kendiyle birlikte düşürdü ve şuan yerde üst üste duruyorlar. Onların daha önce sevgili olduklarını bilmem yetmezmiş gibi bir de bu hallerini görmek bana tarifi yapılamaz bir duyguyı yaşatıyordu. Sinir, öfke, isyan, kırgınlık,üzüntü çökmüştüm. İncinmiştim, onları öyle gördüğünde kalbimin parçalandığını hissettim...
Hemen yanlarına gittim. Ayağımın dibinde duruyorlardı. İlker beni görünce hemen toparlandı ama Gökçe İlker beyin elini tutmadan kalkamaz gibi bekleyip İlker'in elini uzatmasıyla kalktı.
"Kolay gelsin fazla yoruldunuz herhalde dinleniyormuydunuz."
İlker afallamış gibi bakıyordu.
"Üst üsteydinizde onu söylüyorum"sesim daha çok tıslama gibi çıkmıştı.
"Haa yok yaa Gökçe'nin mükemmelliği işte beni yine yendi. Ne yaparsın güçlü, beni bile alt edebiliyor." Gökçe kahkahalarla gülmeye başladı. Tabi benim sinirlerde hoplamaya başladı.
"Öyle mi çok mu güçlü" dedim hafif gülümsemeyle
"İlk geldiğim gün terlemeden yenmiştim oysa ki" gerçi terden çok kan vardı ama olsun. Yinede yüzümdeki şımarık gülümsemeyi hiç eksiltmedim. Ama Gökçe öyle durmuyordu."Ben öyle hatırlamıyorum ama İlkim. Daha çok seni patakladığımı ve pataklattığımı hatırlıyorum." suratını dağıtıcam. Gözlerimden çıkan alevler görülmeye başlamış olacak ki İlker araya girdi.
"Taman kızlar sakin olun,emin olun ikinizde haddinizden fazka güçlüsünüz." ne diye sırıtıyordu ki ben böylr öfkeliyken cıvık insan ne olacak...
"Kes şu yüzünde ki gülümsemeyi. Ve sana gelince Gökçe şimdi şuanda teke tek var mısın?" İkiside şaşırmıştı. Ama Gökçe çabuk toparladı.
"Her zaman, sonuçta öğrencisini kıran bir eğitmen olmak istemem." kahkaha atmaya başladı. Ama son gülen iyi güler. Kim öğrenci görücez.
O hazırdı zaten ben de hemen hazırlanıp geldim. Bu aralar sürekli çalıştığım kılıcımı elime aldım. Ağırlığını ve çevikliğini bildiğim den benim için kolay olucak.
Bahçede beni bekliyordu, için için korksamda belli etmemeye çalışıyordum. Gökçe kendinden emindi, ama beni tanımıyordu. Ben yapacağım dediğimde yaparım...
Yani en azından şimdi yapmalıyım. İlker'in önünde rezil olmamam lazım. Sonuçta kendim kaşındım, öyle değilmi!!! Derin bir nefes alarak Gökçe'nin yanına gittim.
"Hazır mısın? Özellikle burayı seçtim." Etrafını ve yerleri göstererek. Ama anlamadığım dan öylece bakıyordum.
"Anlamadın mı, seni her yere yatırışımda kanının akmasın için seçtim." şimdi dank etti. Burası savaş arenasıydı özellikle gerçeğe yakın olsun diye çakıl taşları ve kayalarla donatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Komutan Minikanlar (Wattpad/Sing of Hobe)
Fantasy"Minikan'ların Son Komutan'ı olarak hayatım boyunca sizleri koruyup halkıma hizmet edeceğime yemin ederim..." DAHA DOĞMADAN BİR SÜRÜ DÜŞMAN EDİNMİŞTİ BİLE ONLARLA YÜZLEŞMEK ARTIK AN MESELESİ. Yaşayacağı bu hayatta hiç beklemediği insanla...