GÖRKEM...
Kaç gün oldu hala haber yok. Kafayı yemek üzereyim. En kötüsü de elimden gelen hiç bir şey yok. Tek yaptığım, olacak herhangi bir saldırıya boş yakalanmamak. Sürekli ders veriyorum ya da kendim çalışıyorum. Ortalık çok sessiz, ben hiç olmadığım kadar korkuyorum.
"Görkem yeter artık biraz dinlen. Kendine izin ver." Gizem'in sesi yakınlardan geliyordu. Ama çalışmaya devam ettim. O nankörleri kendi ellerimle öldüreceğim. Hainler. Özellikle Demet! Nasıl yaptı bunu senelerce İlkim'i korumak için uğraştı. Karanlıkla savaştı. Gökçe... O zaten belliydi, ama İlker bunu İlkim'e nasıl yapabildi. Onu sevdiğini bile bile. Onun için ölüme gideceğini bile bile. Bunu nasıl yapabildi. Onlarla ilgili her kelime, her düşünce daha fazla sinirlenmeme nedendi.
"Yeter artık! Kendine gel." Gizem önümde belirdi bir an. "Görkem artık durdur kendini. Senin kadar biz de suçluyuz. Yapamadık, koruyamadık. Araştırıyoruz, sürekli haber bekliyoruz. Daha fazla ne yapabiliriz. Söylesene!"
"Hayır! Bu benim suçum. Onu koruyacak asıl koruyucu bendim. Onun için doğdum, ama onu kaybettim. Hissediyorum canı çok acıyor. Her seferinde sanki... Sanki çığlıkları kulaklarımda çınlıyor. Kimseye güvenmemeliydi m. Hem de kimseye..." Koşarak yanından uzaklaştım. Koştum, koştum ormanın gidebildiğim en kuytu yerine. En karanlık noktasına koştum. Dizlerim dayanamadı. Olduğum yere dizlerimin üzerine düştüm. Ellerim yerde ki kurumuş yaprakların arasında neredeyse kaybolmuştu. Gözümden düşen damlalar bazen ellerimi bazen de kurumuş yaprakları ıslatıyordu.
Saatler geçti ama acım dinmiyordu. Kendimi affedemiyorum. Gökyüzünden, karanlığın arasından aşağı süzülen bir ışık dikkatimi çekti. Ardından çok daha fazlası geliyordu. Ne olduğunu anlayamadım ta ki çığlıklar ve alevleri görene dek. Üzerimize ateşli oklar atıyorlardı. Koşarak yanlarına gittim, uzaktaydım elimden geldiğince hızlı koştum. Olay yerine vardığımda savaş alanı gibiydi. Bir tarafta yanan ağaçlar, diğer tarafta hem yangını söndürmeye çalışan hem de karşı tarafla savaşan minikan halkı. Gözlerim etrafı tarıyor ve düşmanın kim olduğunu arıyordu. Savaş bayrağını gördüğüm de anladım. Zümrüt Krallığı saldırıyordu. Hemen kızları aradım. Önde onların olacağını biliyorum. Koşarak Kiraz'ın yanına gittim.
"Neler oldu böyle?"
"Neredesin Görkem? Hemen al şu kılıcı."
"Bizi dışarı çıkarmaya çalışıyorlar. Onlar kalkanı geçemiyorlar. Neden koruyucu kalkanın altından çıktınız."
"Burayı bu şekilde bırakamazdık. Hadi çabuk ol, işinizi halledip kalkanın altına girmemiz lazım."
Kılıcı alıp düşmanın arasına daldım. İlk olarak insan zannet tiklerim, yüzlerini döndükçe fark ettim. Bunlar yaratıktı. Bu zamana kadar bizi korkutmak için hikayelerde kullanılan korkunç yaratıklar. Kafamı sallayarak, üzerimde bulunan şaşkınlığı attım. Hemen aralarına daldım.
Siyah tüyleri olan yaklaşık iki metre bir canavarın üzerine saldırdım. Oldukça güçlüydü. Aldığım ilk darbeyle yeri boyladım. Elinde ki kocaman baltayı üzerime doğru salladığı an, yerde sağ tarafa doğru yuvarlandım. Balta öylece toprağa saplandı. Bunu fırsat bilerek elimdeki kılıcı sırtından kalbine kadar sapladım. Öyle bir bağırdı ki bulunduğum yer titredi. Öldüğünden emin olana kadar bırakmadım. Öldüğüne kanaat getirdikten sonra, onun arkasında bulunan başka bir yaratığa saldırım. İlk keskin pis nefesi beni sarssa da hemen kendime geldim. Onun elinde de iki ucuna bıçak bağlanmış uzun bir sopa vardı. Çok da iyi saldırıyordu. Attığı ilk darbede yüzüme hizalamıştı. Aldığım darbeyle yere serildim. Kendimi toparlamama izin vermeden ikinci darbeyi gerçekleştirdi. Attığı tekmeyle yaklaşık yarım metre öteye savruldum. Nefes almam daha da zorlaştı. Derin nefes almaya çalıştığım her an da öksürme tutuyordu. Olduğu yerden sıçrayıp üzerime doğru geliyordu. Artık ölüm geliyor diye düşündüğüm an önüme biri geçti. Üzerime gelen canavarı attığı kılıç darbesiyle yere serdi. Gözlerimi açtığımda karşımda Selim'i gördüm. Elini uzatıp olduğum yerden kalkmama yardım etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Komutan Minikanlar (Wattpad/Sing of Hobe)
Fantasia"Minikan'ların Son Komutan'ı olarak hayatım boyunca sizleri koruyup halkıma hizmet edeceğime yemin ederim..." DAHA DOĞMADAN BİR SÜRÜ DÜŞMAN EDİNMİŞTİ BİLE ONLARLA YÜZLEŞMEK ARTIK AN MESELESİ. Yaşayacağı bu hayatta hiç beklemediği insanla...