Kağıt parçası

170 28 140
                                    

    Selamün aleyküm sevgili okurlarım. Kitabı silmek istediğimi size belirtmiştim lakin bundan vazgeçtim. Ve aranıza hemencecik geldim.
Şimdi size düzenleme yaptım tekrar okuyun demeyeceğim bana dense ben bile okumam.
Bu yüzden size kısa bir bilgi vereceğim. Öncelikle Kimya Samed ile rahattı ve bu doğru değildi. Aralarında imam nikahı var. Kimya Mehmet amca ile de rahattı lakin bu da doğru değildi. Bende bir karakter daha kattım araya. Ve o kişi Mehmet amcanın eşi Fatma abla. Bölümü beğenmeniz  umuduyla. İyi okumalar...
 

   

Bölüm ithafım Yazanklavye, Raydneverlosthope  ve MabedinMeryeminedir sizleri seviyorum  yahu❤❤❤
    
Ben sessizce düşünürken bayan sesi gelince  o tarafa baktım. Ses çok tanıdıktı ama yüzünü tanımıyordum. Belli   ki Şems Beyi tanıyordu. Yanımıza gelince Şems Beye    bakıp  hararetli bir şekilde konuşmaya başladı sonra bana bir saniyeliğine gözü takıldı.Önce inanamamış bir şekilde anlamsız bir şekilde bana baktı ve " Kimya..." dedi. O Kimya deyince ben sesini nerden anımsadığımı hatırladım. Bu Yaren ablaydı. Ah evet onunda Şems adında bir kardeşi vardı.Yani karşımdaki adamdı o da. Yaren abla bir anda bana sarıldı ve " Kimya bende seni arıyordum ama bulamamıştım. Allah seni karşıma çıkardı hamd olsun. "

   Yaren abla konuşmaya devam ederken gözüm Şems beye takıldı. Bir garipti sanki. Kaşları çatılmış ve gözlerinde yaşlar birikmişti.Ve bir anda yanımızdan ayrıldı.

    Ne olduğunu anlamaya çalışırken Yaren abla da  şaşkın bir ifade ile Şems diye seslendi.Şems durmadı ve karşısındaki adamı bastonu ile hissetmediği için ona çarptı.Az daha düşecekken amca onu tuttu.Bir şeyler mırıldandı ve yola devam etti.

   Yaren abla da yanına gitmişti. Benim yapabileceğim bir şey olmadığı için  geri dönüyordum o sırada aklıma bir anda  Ümmü Seleme'den bir rivayet gelmişti:

   "Peygamber (s.a.a)’in huzurunda idik. Meymune isminde olan hanımlarından birisi de orada idi. Bu esnada âma (kör) olan İbn-i Ümmü Mektum Resulullah’ın huzuruna geldi. Resulullah (s.a.a) bana ve Meymune’ye; “İbn-i Ümmü Mektum’un karşısında hicabınızı (kendinizi) koruyun.”

Ya Resulellah o âma değil midir, hicaplı olmamızın ne anlamı vardır? dediğimizde de şöyle buyurdular:

   “Siz de mi körsünüz? Siz onu görmüyor musunuz?”
     
    Aman  Allahım ben ne yaptım. O âma olabilirdi ama benim o şekilde konuşup yüzüne bakmam yanlıştı. Rabbım affet. Bir günah daha ekledim . Sen affedicisin ,affet yarabbi diye içimden gecirirken bir gözyaşı akmıştı . Durduramadım. Durdurmak istemedim. Belki o gözyaşı şahit olurdu pişmanlığıma.

  Kitabevinin kapısının önündeydim sakince kapıyı açtım ve adım attım. Ağlayınca gözlerinin altı moraran biri olduğum için Fatma abla anlamıştı. Ama ona anlatacak bir şey olmayınca nereye gittiğimi kısaca anlattım ve işime devam ettim. Soru sormadı. Çünkü konuşamayacağımı biliyordu. Bende sessizce kitaplara yöneldim. Onlara adım atınca biraz rahatlamıştım.

    Zira kitaplar dostumdu. Onlara adım atınca sanki bana kalplerini açıyorlardı. İşe yeni başladığım için kitabevine göz atmıştım. Kitabevinin iki girişi vardı. Asıl girişten girdiğinde sağ tarafında kasiyer ve devamında raflar var ,sol tarafta ise duvarda bir boşluk yapılmış ve oraya da tezgah yerleştirilmiş. Daha sonra da kitap rafları kapıya kadar gidiyor.
 
  Diğer kapıdan girince sol tarafta haremlik ve selamlık var. İçinde masalar var hemen arkalarında yine raflar var. Buranın pencere tarafında erkekler bölümü -pencerenin önünden  geçenlerin bayan kardeşlerimimizi görmemesi açısından- ,  kabinin diğer tarafında ise bayanlar bölümü var.

GECENİN GÜNEŞİ#(DÜZENLENİYOR)#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin