21.08.2016 / 11:39
"Gidiyor ellerin, gidiyor sesin, gidiyor nefesim; ama hepsinden önce sen gidiyorsun."
Sevgili Günlüğüm,
Her şey bitmeye yakın yazıyorum bunları sana. Şuan herkes televizyon izlerken ben sadece odamda kendi varlığımda o yokluğu yaşıyorum. Pembe çiçekli pikemin üstünde dizlerimi yukarıya çekmiş, sadece bilgisayarın odaya yaydığı ve gözlerimi yaşartan o yanıcı ışıkla yazıyorum bunları. Belki de bilgisayarın o ışığı yaşartmıyor gözlerimi, yine ağlıyorum.
Yaşadıklarımı buraya yazacak olmamın korkusu yayılıyor bedenime.
Sanki tekrar yaşayacağım onu, ve yine kaybedeceğim.
Neyse.
Yaşıyorum.
Yani öyle sanıyorlar.
Aslında bir ölü olduğumu bilmiyorlar. Belki anlamıyorlar beni. Belki anlayıp anlamak istemiyorlar. Ama biliyorum. Anlamaları zor. Ben bilinmezim.
Ben hiçim. Koskoca bir kitabı bitiren son noktayım ben.
Ben böyle değildim, sonradan böyle oldum.
Ben sigara içmezdim. Ne ara böylesine içmeye başlamıştım?
Ben ölüden korkarken nasıl olmuştu da böylesine tam bir ölüye dönüşmüştüm.
Ben, bir süre önce ruhen öldüm.
Ama bedenen hâlâ bir yerlere yaşıyorum.
Ben, siz her bu satırları okuduğunuzda biraz daha ölüyorum.
Ben, yaşayan bir ölünün vücut bulmuş haliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Gerçek Günlüğüm
ChickLit▪Bu günlük hikayesi tamamıyla gerçektir. Bu hikaye benim iki yıl önceden itibaren başlayan o hikayemi anlatıyor. Tam iki yıl; 730 gün. Dile kolay değil mi? Bir kötü çocuk hikayesi değil malesef, Bir masum kızımız bir kötü çocuğumuz yok. Bir katil...