02.03.2014 / 03:11
Nabersin günlüğüm?
Arayı fazla açmadan yazmaya devam etmek; seni bilgilendirmek istedim. Şuan işlerim tamamen bitti, bugün yorgun bir şekilde eve geldik uyuduk falan.
Az öncede tuvalete gitmek için kalktım, uyku tutmadı öylesine yazıyorum işte. Hızlı yazmam gerekli çünkü laptobun ışığıyla Gaye uyanırsa pek iyi şeyler olmaz. Çünkü birkaç gündür doğru dürüst uyuyamıyorum, dersler, notlar, kütüphanedeki çalışmalar derken bir günde uyuduğum saatler anca bir elin parmak sayısı kadar.
Eh, neyse. Arada annem ve babamla konuşuyoruz.
Doğum günüm de yaklaşıyor işte, Gaye de bir doğum günü kutlamak istiyor bana. Ben istemiyorum; bir insan doğum gününü neden kutlamak isterdi günlük? Yıllar önce olmuş bitmiş bir şeydi işte. Gereksizdi. Annemde bu düşüncem için bana kızdı mesela. "Biraz bir şeyler hevesli ol, bunalımdaki kadınlar gibisin vallahi Zeynep!" Diye ahizede kulağımı çınlatırdı. Bunalımlı değilimdim, insanların hoşuna giden şeyler benim hoşuma gitmeyince neden kötü ben oluyordum.
Yani neden bu baştan beri böyleydi. Ben başkalarına uymak istemiyorsam istemiyorumdur, neden insanlar bunu irdelerler? Ben istediğim yoldan giderim sonuçta benim hayatım değil midir?
Neyse, konu bayağı başka yöne doğru gitmeye başlamış günlük.
Şu birkaç gün içinde sadece bir kez Umut hocayla görüştük, yanımda birkaç dakika Neslihan durduğunda Doğum günümün olduğunu da pat diye söylemişti. O gittiğinde Umut hoca başlatmadığı şeyi uzatmamıştı da zaten. Beraber her zamanki gibi bahçede kahve içmek yerine okulun yakınındaki kafeye gitmiştik. Ikimize de bir pasta dilimi almıştı, kendine meyveli bana da çikolatalı.
Artık alışmıştım da. Onun yanında saçma sapan olmuyordum da, sözcükler de ağzımdan normaldeki gibi tane tane çıkıyordu. Elim ayağım birbirine karışmıyordu. Yanımızda, sağımızda, solumuzda gördüğümüz bizim bölüme ait bazı öğrenciler Umut'a selam veriyorlardı sonra da bana bakarak şaşkınca geçiyorlardı yanımızdan.
İçlerinden ne geçtiklerini tahmin edebiliyordum; 'bu kızla Umut hoca neden beraber oturuyor?' Diye geçiriyorlardır. Tatlılarımızı yedikten sonra kahvelerimizi de sohbet eşliğinde içmiştik.
Beni öylesine güldürmüştü ki bir ara, içtiğim kahve boğazımda gıcık yapmış defalarca öksürmeme neden olmuştu. Sonra da kızarmış gözlerimle gülmeye, beraber gülmeye devam etmiştik.
Öyle. Farkında mısın bilmem ama biraz durgunum.
Uykudan yeni uyandığımdan değil, sadece kendimi hasta gibi halsiz hissediyorum. Ama hasta değilim. Halsiz de değilim.
Bugün okuldan çıkışta Gaye ile çıkarken, Umut hocayı gördüm. Yanımızdan hızlıca gittiğinde bana elini sallamıştı. Ama gözlerim onu takip ettiğinde mavi bir arabaya doğru gittiğini görmüştü. Arabanın yarıya kadar açık camından, esmer bir kadın gözüküyordu. Genç ve esmer bir kadın. Birkaç saniye o arabaya binene kadar onun arkasından baktım, araba hareket ettiğinde de ona bakmaya devam ettim. O da bir an nasıl olduysa bana baktı, yüzümdeki ifadeyi inceledi. Ama o daha bakmaya devam edecekken kendimi toparladım. Araba hareket edecekken elimi zorlukla kaldırıp onun gibi, ama yavaşça el salladım. O an farkettim, gözlerimin neredeyse dolacak olduğunu. Araba gözden kaybolduğunda Gaye'de bana ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyordu. Onu daha da hareketlerimle şüphelendirmeden kafamı eğerek yürümeye devam ettim, yaşların gittiğine emin olduğumda kafamı kaldırmıştım. Eve geldiğimde az bir şeyler atıştırdım. Sonra odama gidip yatağa yanlamasına uzandım. Belki günler sonra bu kadar erken uyudum. Sonra üzerime bir şeyler örtüldüğünü hissettiğimde gözlerim o aralıktan Gaye'yi gördüğünde "Şş Uyu, üzerine yorgan örtüyorum bir şey yok." Demişti.
Öyle işte. Saatler sonra uyandım, bu satırları yazıyorum sana. Gaye de birazdan uyanır bana kızar. Neyse içimdeki; kalbimdeki bu ağrıyı geçirmenin tek yolu biraz uyuşmak.
Yani uyku.
İyi geceler günlük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Gerçek Günlüğüm
ChickLit▪Bu günlük hikayesi tamamıyla gerçektir. Bu hikaye benim iki yıl önceden itibaren başlayan o hikayemi anlatıyor. Tam iki yıl; 730 gün. Dile kolay değil mi? Bir kötü çocuk hikayesi değil malesef, Bir masum kızımız bir kötü çocuğumuz yok. Bir katil...