●4●

1.6K 169 49
                                    


*2 yıl önceki haliyle; hiç bir düzenlemeye uğramadan yayımlanmıştır.*

- "En güzel günlerimdin, işaretledim duvarlara."

Sevgili Günlüğüm, 25.02.2014 / 22:57

Bugün de öylesine mutluyum ki.

Her sabah olduğu gibi bu sabahta kahvaltıdan sonra üniversiteye gittik. Gitmeden önce tabiki her zamanki gibi okulun yakınındaki bizim kafenin oradaydık. Gaye sevgilisi Cem ile buluşurken Neslihan ile bizde yeni çıkan profiteröllü pasta diliminden yiyip tadı hakkında fikir yürütüyorduk. Tadı çok güzeldi. Keşke senin de ağzın olsa günlükçüm, belki sana da yedirirdim.

Yine saçmaladım, tamam. Devam edelim.

Biz Neslihan ile Gaye ye söyleyip çıkacakken bir pasta dilimi de paket yaptırdım. Yürüyerek okula doğru giderken Neslihan bana sevdiği çocuktan bahsetmişti. Bizim okul binasının karşısındaki binada okuyordu o da. Onun bölümü mimarlıktı. Nasıl tanıştıklarından falan bahsetti. Aramızda kalsın ama dinlerken çok sıkıldım. Zaten pek merak etmezdim; sadece dediği onca cümleye karşılık kafamı sallayarak 'aynen' kelimesini söylüyordum.

Okula girdiğimizde Nesli -yani ben ona öyle diyorum arada- sınıfın olduğu koridora girerken ona hemen geleceğimi söyleyip görevlilerin olduğu koridora girdim. Umut hocanın odasının önüne geldiğimde tıkladım, izin verdiğinde girdim.

"Hocam müsait misiniz?"

"Tabi, gir Zeynep." İçeri girdiğimde başını kaldırmamıştı günlükçüm.

Oysa ben onun yeşillerine birkaç saniye daha fazla bakmayı bile o kadar çok seviyordum ki.

Ay! Ne kadar da değişik bir cümle olmuş be.

Bana baktığında masasına doğru yaklaşmıştım. Elimdeki pakedi biraz kaldırıp masasına bırakmıştım.

"Size de pasta getirdim hocam." Dediğimde sıcacık gülümsemişti. Sıcacık dediğim elimdeki pakete bakıp gülümsemişti, gözlerinin çekikliği az bir şey daha belli olmuştu.

"Sağ ol Zeynep, otursana?" Dediğinde bende bunu bekliyormuşum gibi hemen oturmuştum.

Ay! Şuan şu satırı yazarken o an aklıma geldi günlükçüm. Ne komikti. Bana öyle bir bakışı vardı ki! Dünden razıyım sanki!

Neyse ya. Oturdum işte. Konuştuk falan. Sonra kalktım ve sınıfa gittim. Arada bir onu gördüğümde sadece tebessüm ediyordum.

Diğer birkaç haftada aramız daha da iyi oldu, sınav haftasında yanına pek uğrayamasam da arada koridordan geçince bana bakıp gülümsüyordu. Ben, sanki benim için o koridordan bilerek geçiyor diye avutuyordum kendimi.

Bende gülümsüyordum ama sonra çalışmak için aklımı zor yerine getiriyordum.

Sana nasıl anlatsam günlükçüm; şöyle düşün göğsünde bir ağırlık varmış gibi hissediyorsun. O hem seni rahatsız ediyor hemde heyecanlı kılıyor. Öyle yani. Anlamazsın sen, ben sana anlatırım.

Ee şey, okuldan çıkarken de arada bakıyorduk birbirimize. Bazen de geç saatlere kadar okulda kızlarla çalışmak zorunda olduğumuz zamanlar onu görüyordum.

Mesela dün gibi.

Hatırladığımda öylesine mutlu oluyorum ki.

Saat 9du galiba, sabah değil ha. Gece 9. Ben dayanamayıp Gaye ve Neslihan dan önce dışarı çıkmıştım. Etrafta tek tük insan vardı.

"N'aber Zeynep." Arkama dönmüştüm ki montunun fermuarını çeken Umut hocayı gördüm.

"İyiyim, siz?"

Bana yaklaştığında ellerini cebine koymuştu. Bende boyu uzun olduğu için başımı her zamanki gibi kaldırıp gözlerine bakmıştım.

"Bende iyiyim, napıyorsun bu soğukta?" Dediğinde baktığı yere ellerime bakmıştım.

"Titriyorsun, birini bekliyorsan içerde bekle."

Omuzlarımı silktim "Biraz hava almadan bir sıkıntı olmaz, içerisi ne kadar sıcak olsa da bunaldım." Deyip gülümsemiştim galiba. Aynen aynen, öyle olmuştu. Düşün yani, onun karşısında ne yaptığımı bile hatırlamıyorum sevgili günlük.

O da gülümsemişti ama tedirgince. Gözleri hâlâ titreyen ellerimdeydi. Ne yaptığını anlayamadım birden elinde tuttuğu çantasını açıp siyah bir şey çıkardı. Sonradan ne olduğunu anlamıştım.

"Bunları al, ellerin daha fazla üşümesin."

Eldivenleri aldığımda içi rahat etsin diye ellerime giydirdim. Sahi içi neden rahat etsindi ki? Cümleyi silecekken son anda silmedim. Belki ileride bir ara bu yazdıklarımı okurken gülerim diye.

"Eviniz yakın, değil mi?"

"Yakın ya, on beş dakikaya gideriz." Dediğimde eldiven giydirdiğim ellerime baktım. Sonra ona.
"Teşekkürler, yarın size tekrar veririm." Dediğimde gülümseyerek kafasını sallamıştı.

"Gerek yok, zaten ellerime olmuyordu. Senin ellerin küçük ya rahat olur." Dediğinde ellerime küçük demesi bile beni mutlu etmişti.

Vallahi her şeyden kendimi avutuyorum ne oldu bana!

Ay! Ne malca! Yahu malca ne ya? Bilmem ne zaman bunları tekrar okuduğumda kendime gülecek bir şey daha buldum ne güzel!

Neyse, sonra Gaye ve Neslihan çıkmıştı kapıdan. Onunla vedalaşıp minibüse binmiştik. Öyle yani. Eve de iki saat oldu geleli. Bu aralar okuldaki kütüphanede bayaģı çalıştığımız için eve de geç geliyoruz. Ve şimdi de saat geç oldu. Gözlerim ekranın parlaklığıyla arada kapanıp açılıyor. Yazdıklarıma şöyle bir bakıyorum da, hikâye gibi yazmışım yahu! Acaba bir yayınevine göndersem falan mı? Şakaydı günlükçüm.

Yaşadıklarım sadece seninle aramızda kalacak söz veriyorum, seni aldatmam.

Benim Gerçek Günlüğüm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin