●3●

1.9K 182 55
                                    

"Beni burdan kurtar gidelim, yolumu kaybettim güzelim; sen olmayınca."

*Hiçbir düzenlemeye uğramadan iki yıl önceki haliyle yayımlanmıştır.*

05.02.2014

Günler öylesine güzel geçiyordu ki..

Üniversitenin güzel geçeceğini biliyordum. Ama böylesine güzel geçeceğini kesinlikle tahmin etmemiştim.

Aylar sonra bir arkadaş grubumuz vardı artık, ben, Neslihan, Gaye takılıyorduk. Beraber aynı evde kalmaya da başlamıştık, evde düzen sağlamak için kurallar da koymuştuk.

Aramız çok iyiydi, okuldada zorunlu olmadıkça hiç ayrılmıyorduk neredeyse.

Derslerim iyiydi, bunun bir faktörü olarak ta Umut hoca ilk sıradaydı. Üniverisite için işleri bittiğinde arada kütüphanede yarım saat kadar benimle ilgileniyordu. Ona yazdığım hikayeleri atalı neredeyse üç ay olmuştu. Sürekli de atıyordum, düzenli olarak. Yazımımı çok beğendiğini dile getirmişti kaç kez.

Ama sevgili günlük,

Aylar sonra sana asıl anlatacağım konu bu değil.

Ben...

Sanırım Umut hocadan hoşlanmaya başladım.

Çoçukça değil, bunu yaşayan olarak en iyi ben biliyorum canım günlüğüm. Ne bileyim, benimle öyle güzel ilgileniyor ki.

Beni bilirsin, hep insanlardan öte yaşadım hep. Üniverisite de beni açtı gibi. Bayağı bir arkadaşım oldu falan. Yani öyle; benimle ilgilenmesi öyle güzel bir şey. Beraber öyle güzel konuşuyoruz ki, haftada bir kez beraber kahve içiyoruz üniversitedeki o banka oturarak. Bana bilmediğim öyle güzel anılarını anlatıyor bazen de yaşadığı kötü olayları da anlatarak gözlerimi yaşartıyor. Hayatımda hiç bu kadar duyguyu bir arada yaşamadım ben.

Biliyorum. Çok heveslenmemeliyim bu işe. Sonuçta o genç bir adam ve neredeyse benim öğretmenim. İmkansız yani. Ama ben ilk defa birinden hoşlandığımı gerçekten hissettim canım günlüğüm. Aramızda o kadar yaş farkı da yok hem.

Ben on dokuz yaşındayım, yakında yirmiye gireceğim. O da yirmi beş yaşında. Hem yaş farkı olsa ne olur ki. Bence en önemlisi kalbinin o kişiyi karşında görünce ne hızda ve ne şekilde attığı.

Sahi, öyle değil mi günlüğüm?

Sen sadece yazdıklarıma odaklan, ben sana yazayım. Çünkü sadece sana anlatabiliyorum, sadece sana içimi dökebiliyorum. Kimseye dilim varmıyor bunları anlatmaya. Sen kimseye söylemezsin, sen en iyi sır tutansın. En iyi sen beni bilirsin. Bilirsin değil mi? İyiki şu günlük yazma alışkanlığım var vallahi. Yoksa içimde tuta tuta şişeceğim bir gün!

Geçen anneme çıtlattım şu hoşlanma şeyini. Ama tabiki hocamdan hoşlandığımı söylemedim, sadece 'biri' diye tanımladım onu.

O Dizilerdeki filmlerdeki meraklı ve kızının sevgilisi hakkında konuşmayö seven anneler gibi değildir, ona dedikten sonra hemen 'derslerine odaklan, ilk senende böyle aşk meşk şeyleriyle ilgilenmeni istemiyoruz Zeynepciğim.' Diye azarlamıştı beni.

Ama keşke öyle bir annem olsaydı.

Ona her şeyimi anlatırdım mesela.

Küçüklüğümden beri özenirim öyle annelere.

Neyse ya. Bugün de hikayeme ait son bölümü attım Umut hocaya. Az önce bu yazıya başlamadan 7 dakika önce 'enter' tuşuna bastım. Şuanda odamda uzanıyorum. Odam dediğim karşımda bir yatak daha var, Gaye ile aynı odada yatıyoruz. O da şuan ayaklarına siyah oje sürüyor. Saçları ensesinde rastgele toplanmış ve bir doktorun kanserli bir hastayı ameliyat edermiş gibi ciddi haliyle elinde tuttuğu oje fırçasıyla ayak baş parmağını dikkatlice gözlerini kısarak boyuyor. Gülüyorum bu haline. Kafası yavaşça havaya kalktığında bana bakıyor.

"Ne gülüyorsun be?" Deyip kendi de gülüyor. Bir şey demiyorum ve tekrar laptobun ekranına bakıyorum. Gözlerim saniyeler önce yazdığım o satırlarda dolaşıyor ve sonunda klavyeye gidiyor.

O an mesaj geldiğine dair bir bildirim sesi geldiğinde hemen üst sekmedeki mail ime giriyorum. Mesaj Umut Hocadan. Kalbim öylesine hızlı atıyor ki. Derin bir nefes alıp kutucuğun üzerini tıklıyorum.

Gönderen: Umut Yılmaz / 20:36

Ve bu da o koca bir serüvenin sonuydu değil mi? Harika bir iş çıkardın Zeynep! Sen mükemmel bir yazarsın. Yeni hikayelerini de görmek isterim.

Mesajı en az 4 kez okuduğumda kalbimin atış sesini Gaye nin duymadığına şaşırmıştım. Ellerim klavyeye gittiğinde sürekli her yazdığını silip duruyordu.

Teşekkürler, çok teşekkürler. Beni öyle mutlu ettiniz ki. Tabii ki. Yazdığımda size de atarım.

En sonunda cümleyi doğru dürüst yazdığımda tekrar World sayfama girdim. Ee günlükçüm. Öyle işte. Karnım aç. Birazdan buzdolabı karıştıracağım. Hem yorgunum da, sana anlatacaklarım da bitti. Sana bir ara tekrar yazacağım. Söz en kısa zamanda.

Benim Gerçek Günlüğüm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin