Steve ve Tony 9 ay boyunca taşıyıcı anneyi ziyaret ettiler. Hiç bir isteğini eksik etmediler. Kızları olmasını bekliyorlardı bebek cinsiyetini hiç göstermemişti. Nathasa dışında herkes kız olacağını söylüyorlardı. Wanda ise daha 2 ay önce doğum yapmıştı oğlu olmuştu ve ölen abisinin ismini verdi. Minik Pietro aynı ismini aldığı adama benziyordu.
"Bebek doğdu mu? Anne nasıl? Kız mı?" Steve doğumhaneden yürüyerek çıktı. Taşıyıcı anne Steve'in arkadaşlarından biriydi.
"Sakin ol Tony. Jean* iyi. Ve minik bir oğlumuz daha var." Nathasa biliyordum nidaları ile abisine sarıldı.
Nicholas babalarına bakıyordu. Hastane odasında Jean , Steve , Tony ve Nicholas'tan başkası yoktu. Bebek Steve'in kucağında duruyordu. Tony ise parmağını elini uzatmıştı.
"Steve elimi tuttu. Tanrım ne kadar da yakışıklı." Steve , Nicholas'a baktı. Gülümseyerek kardeşine bakıyordu. "Kucağına almak ister misin?" Kafasını salladı ve minicik kardeşini kucağına aldı. Jean ağlıyordu. "Tanrım bu ne kadar da güzel bir sahne. Bu minnoşu görmeğe her gün gelicem. 9 ay benimle gezdi."
Tony ve Steve aynı anda kahkaha attı. "Tabiki sen çocuklarımızın manevi annesisin." Hep birlikte sarıldılar.
----------
1 Hafta Sonra
"Steve bu çocuk ağlıyor. Altını kontrol ettim , karnını yeni doyurdum , uykusuda yok. Neyi var?" Tony bu bebekle birlikte biraz yumuşamıştı. Kendi babalık görmediği için çocuklarına mükemmel bir baba olmaya çalışıyordu.
"Onun bir ismi var Tony. Michael*. Ver bakalım." Steve yavaşça ogulunu kucağına aldı. Omuzuna başladı ve sırtını ovalamaya başladı. Bebek gazını çıkarınca ağlaması kesildi.
Saatler geçmişti ama Nick hala eve gelmemişti. Tony meraklanmaya başlamıştı. "Steve oğlumuz sana benziyor dakik biri asla geç kalmaz hem telefonu da var bir yere gitmiş olsa haber verirdi."
Steve , Tony'nin haklı olduğunu biliyordu. "Sam ve ya Bucky'i arayayım. Sende Dean ve ya Castiel'i ara. Belki onlardadır haber vermeyi unutmuştur." Tony kafasını salladı ve aradı. 5 dakika sonra salonda tekrar buluştular. Yoktu Nicholas hiç bir yerde yoktu onu bulamıyorlardı.
"Jean , Michael'ı sana bırakabilir miyim? Nicholas'ı bulamıyoruz onu aramaya çıkacağız."
"Tabii ki Steve bekliyorum." Michael'ı Jean'e bıraktıktan sonra Nathasa ve Bruce'un yaşadığı eve gittiler. Bruce'a durumu anlattılar. Polis departmanında ki arkadaşlarına Nicholas'ın bir resmini gönderdiler.
Saatler geçmişti. Hâlâ bulunamıyordu. Tony'nin ağlamaktan gözleri şişmişti. Steve ise metanetini korumak zorundaydı çünkü o yıkılırsa kocası da yıkılırdı.
"Kayıtlardan okuldan çıkış saatinde çıktığı gözüküyor. Her zaman yürüdüğü yola dönüyor köşeyi donuyor ve bir daha öbur taraftan çıkmıyor. Biri kaçırmış ise eğer o sokak bu caddede kamerası olmayan tek yer. Ama bak şunu görüyor musun? Nick oraya girmeden 5 dakika önce elinde büyük bir bavul olan biri giriyor. Nick geliyor ve o çıkıyor. Sanırım şüphelimiz bu adam."
Steve adama iyice bakıyordu. Bir yerden tanıyordu ama nereden. "Banner görüntüyü yakınlaştırabilir misin?" Bruce kafa salladı ve yakınlaştırdı. Bu adamı tanıyordu Tony de tanıyordu. Steve Tony'ye seslendi ve ekrana bakmasını istedi.
"Seni pis aşağılık herif."
Heyecanlı bir son olsun istedim. Umarım beğenmişsinizdir. Yıldızlılara gelirsek.
Jean Grey* X-men de bir abla vardı kızıl saçlı onun AU olan versiyonunu düşünün mutant olmayan hali.
Michael* ise DC universe 'te bir karakter var. Michael Demiurgos , Lucifer tanrı tarafından cennetten kovulduğu sırada Lucifer'a karşı savaşan bir karakter. Ama siz bunu da AU olarak görün.
Oy ve yorumlarını eksik etmeyen BerranurSever2'e ithaf ediyorum bu bölümü. Umarım beğenmişsinizdir. Oy ve yorum atmayı unutmayın teşekkür ederim. (Çok konuştum biliyorum ama 4K olmuşuz iyiki varsınız ponçik okurlar) -Derya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drunk in love / Stony AU (Tamamlandı)
FanfictionYolları tekrar kesişecek miydi? Sarışın adam, o çikolata renkli gözleri nasıl görmezden gelirdi? Tekrar karşılaştıklarına inanamıyordu. Mutlu bir geleceğin onları beklediğini bilmiyorlardı. Tek bildikleri birbirlerini istiyorlar. Love is Love "İçi...