~0.8~

211 46 61
                                    

Bölüm atasım tuttu *Lenny Face*

İyi okumalar~ ;3 300 Okunma olmuşuz, tahmin ettiğimden daha fazla. Teşekkürler ^^

O büyük izlenilme hissiyle attım adımlarımı. His vücudumu kaplarken, yan bir şekilde gülümsemiş, güneşten dolayı terlediğim için alnıma düşen saçlarımı geriye atmıştım.

"Demek bu gün yağmur yok, öyle mi?"

"Hasta olduğunu duydum," Meredy büyük bir adım atarak öne geçmişti. "Benden sonra sen ha? Tch... İyi misin? Sana ilaç getirecektim ama yağmur çok fazlaydı. Çıkmak istemedim."

"Sorun yok, benim ilacımı çok özel birisi getirdi zaten." Sırıttım. "Sen nasılsın?"

Meredy hastalıktan kolay kurtulamayan bir insandı. Solgun ve çökmüş yüzünü işaret ederek somurtmuş, 'ciddi misin?' Bakışları atıyordu.

"Harikayım Lyon, bomba gibiyim. Süperim."

"Her an patlayacak bir bomba." Gözlerini devirdiğini gördüğümde kolundan çekiştirerek yoldan uzaklaştırmış, okula yönlendirmiştim. "Aylaklık etmesek mi?"

"O özel kişi kim Lyon?" Tekrar duraksaması üzerine omuzlarımı silktim.

"Yağmur Kadın."

"O kim be? Ne biçim ad o?" Dişlerini gıcırdatınca kaşlarımı çatmış, sinirli taklidi yaparak saçlarını karıştırmıştım. "Söyle Lyon, hadi!"

"Boşversene."

"NE YAPIYORSUN LYON?! BEN BU SAÇ İÇİN DÜNDEN BERİ BİGUDİLİ VE MAŞALI DURUYORUM. YAPANA KADAR ÖLÜYORUM DA!"

"Kükreme lan anladık." Tek kaşımı kaldırarak elimi ensemde gezdirdim. "Zaten kaç kere gördüm saçının dağınık halini. Ne olacak bir kere benim için bozulsa?"

"Biliyorsun... Bu gün Lucy'nin doğum günü. O kadar hazırlanmıştım."

"Unuttum!" Dedim elimi ağzıma bastırarak. "Dün benim için çalkantılı bir gündü, nasıl unutabilirim!?"

"Hearfilia ailesinden birinin doğum gününü untumak... Malsın sen. Ev saray gibi, geliyorsun değil mi? Ben hâla hasta olmama rağmen gidiyorum."

"Gelirim tabii de, hediye almam lazım benim." Dediğimde zıplayarak sınıfına yöneldi.

"Çıkışta beraber bakarız."

"Nasıl istersen."

Göz kırpıp sınıfıma girdim. Her şey oldukça klasikti. Erza bağırıyor, Lucy partiden bahsetmeye çalışıyor, Gajeel demir kemiriyordu.

"Hey, koca kafa." Gajeel ağzında döndürdüğü demiri tükürdü. "Bunları yemeyi kesmeliyim sanırım, her neyse. Kanka...."

"Lafı dolandırma para mı istiyorsun?" Dediğimde sırıttı.

"Hayır hayır. Beraber gidelim mi? Yolu bilmiyorum. Levy ile hediye aldık..."

"Beraber gitsenize," dedim omuzlarımı silkerek. "Çıkma teklifi etmedin mi sen hâla?"

"Bu gün edecektim. Ama Levy yardım için erkenden gidecek ve benim işlerim var."

"Peki, peki hallederiz."

"Lyon!" Erza beni yakamdan tutup, sırama otururken tuhafça sırıtmış zıplıyordu. "Sana not var, sana not var! Kim bu şanslı kız Lyon? Erza'dan, kankandan, ablandan bunu saklamıyorsun değil mi? Aç hadi! Kutu da var, hadi! Hadi!"

"Saklamıyorum tabii." Gergince gülümsedim.

Kimdendi bu?

"Neyse... Kendin açsan daha iyi olur. Takım elbise giyeceksin değil mi?"

"Takım elbise mi?" Biraz düşündüm. Orası ciddi bir yerdi ve sanırım... Mecburdum. "Evet."

"Harika."

Daha önce âşikar olduğum el yazısıyla süslenmiş kartı aldım. Kutuyu kucağıma koyarken üstüne kapanıp kafamı eğmiş, kimsenin görmediğinden emin olmaya çalışıyordum.

'Buz Prensi, Yağmur Kadınla olmak ister mi?
Belki beğenmezsin ama... Sana bir hediye vermek istedim. Özür dilerim, çok büyük bir şey değil. Ama eğer takmak istersen, bu gün takar mısın? Yağmur Kadın'ın kolyesindeki simgeyle aynı. Karşına çıkamasam da böyle şeyler bizi bir arada tutabilir.
Tüm aşkımı katarak yazdığım mektup... Umarım sana ulaşmıştır. Bu, mesajlaşmadan daha zevkli değil mi? Keşke sende bana not yazabilsen! Yazına, duruşuna ve kalemi tutuşuna Hayranım.
Seni... Seviyorum, Prensim.'

Lanet olsun, niye hep böyle tatlı şeyler yazıyordu!? Kalbim erimişti resmen.

Kar tanesi resimleriyle süslenmiş kutunun mavi kurdelesini açtım nazikçe. Gördüğüm iki kol düğmesini elime almış, biraz gözüme yaklaştırmıştım.

"Lan... Bu çok harika." Kar tanesinden yola çıkılarak yapılmış, kral/prens tacına benzeyen bir kol düğmesi... Üstelik metal, üstü buz mavisi bir renkle kaplanmış... Kaplama galiba süet, dokundukça dokunasım geliyor.

Lyon: Yosh!

Lyon: Takacağım!

Dışarıdan sevinç çığlığı yükselmişti. Bu Yağmur Kadındı, değil mi? Tam yerimden kalkacakken Erza beni yerime çivilemiş, öldürücü bakışlar atarak hocayı göstermişti. "İçeri girdi, daha sonra çıkarsın."

"Ama Erza!"

"Hayır dedim... Olmaz."

"Özel günümdeyim Erza, anla beni." Gözleri şaşkınlıkla aralanınca sıraya yayıldım iyice. "Lütfen bunu yediğini söyle."

"Yemezler. Erkeksin sen."

ice prince - lyvia textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin