0.1

559 71 119
                                    

İçimdeki sıkıntının giderek artmasının eşliğinde huzursuz bir şekilde rengarenk ışıklarıyla başımı döndüren gece kulübünün kalabalığına bakındım. Böyle yerlerle pek işim olduğu söylenemezdi doğrusu, mekanlarda fink atmak Gray'in işiydi ve buraya adım atmış olmak beni sinirlendiriyordu. Kalabalık ortamlar üvey kardeşimin aksine benim tarzım değildi, çok daha sakin mekanlarda takılmayı ve özellikle de mümkünse yalnızca evimde olmayı tercih ederdim. Burada bulunmamın sebebi sınıf arkadaşlarımdan birinin doğum gününün kutlanıyor oluşuydu. Her yer ter kokuyordu ve sarhoş insanlar bir o yana bir bu yana sallanırken dengemi koruyarak dans etmekte güçlük çekiyordum. Gece kulübünde doğum günü kutlama fikri yalnızca fikir olarak kaldığında güzeldi belki de. 

Benim aksime keyifleri çok daha yerinde görünen arkadaşlarıma dönerek, "Nefes alamamam normal mi?" diye sordum gömleğimin yakasından birkaç düğme daha açtığım sırada. "Ne kadar da ucuz bir yer."

"Abartma ya." dediğinde benden bir hayli kısa olan ve pembe saçlarıyla giydiği parlak kıyafetler sayesinde ikinci bir disko topuna benzeyen Meredy'e kaşlarımı çatarak. "Çok pesimistsin. Geldiğinden beri yaptığın tek şey hijyen sorunlarından bahsetmek. Biraz rahatla! Biraz sağa, sonra sola ve arkaya doğru git. Bunları yaparken gülümsediğine emin ol. Sonra bir bakarsın, puf! Parti havasına girivermişsin!"

Meredy her ne kadar durumu olumlamaya çalışsa da göğsümde hissettiğim baskı yapıcı his ağzımdan kelimelerin dökülmesine neden oldu: "Ben gidiyorum, benden bu kadar."

"Biz bir süre daha dururuz, değil mi?" dedi Laxus, omuzlarını silkti ardından otoriter bir tavırla. "Tavuklar gibi mekanı erkenden terk edemem, benim bir karizmam var."

Laxus her ne derse desin üstüme alınmayacaktım çünkü o zaten böyle biriydi. Muhtemelen kafayı aralıksız olarak saatlerce bakıştığı bardaki piçlerden birine takmıştı ve ilerleyen vakitlerde bir klasik olarak bar kavgasına karışacaktı. Jellal ve kız kardeşi Meredy gitmemem için bir şeyler söylüyor gibiydi fakat kulak zarlarımı patlatmak üzere olan hareketli müzik yüzünden onları duyamamıştım. Kendimi apar topar bardan dışarı attığımda bile bir bira içmiş olmama rağmen ortamın etkisinin getirdiği o sarhoşluk hissine benzer hisle zoraki bir şekilde birkaç adım attım.

Gece yarısı yalnız başıma yolda yürümek oldukça zor gelmişti, bunda korktuğumu bile bile Laxus'a inat olarak izlediğim korku filmlerinin de etkisi vardı tabii ki. Bazen inatçı ve kendini kanıtlamak için her şeyi yapan o gıcık kişiliğimden nefret ediyordum. Gecenin tüm karanlığı üstüme çökerken ince ceketimin kapüşonunu kafama geçirmiştim, hafif bir rüzgar bile geceyi buz gibi kılmaya yetmişti ve ben soğuğa bayılırdım. Bomboş olan sokakta sadece benim adım seslerim yankılanıyordu, ta ki aniden yağmaya başlayan yağmura dek. Eh, yağmuru pek de sevdiğim söylenemezdi doğrusu. Başımı eğip adımlarımı hızlandırdığımda yağmur resmen kurşun etkisi göstermişti; gittikçe hızlanan ve neredeyse delici bir etki kazanmış yağmur sebebiyle içimi tuhaf bir his kaplıyordu. En azından ben en başta bu hissin yağmur sebepli olduğunu düşünmüştüm.

Yanılmıştım. Bu garip hissiyat daha önce yaşadığım izlenme duygusuydu. Her ne kadar cesur olsam da tüylerimi diken diken eden o iğrenç his. 

Bu his arttıkça sanki olabilecekmiş gibi yağmur daha da hızlanıyordu, resmen gök yüzü bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Attığım her adımda arkamı kontrol etme isteğim de artmıştı. En sonunda dayanamayarak olduğum yerde durdum ve arkama döndüm, buna daha fazla dayanamazdım. Elimi kalbimin üstüne yerleştirdim ve öylece beklemeye devam ettim, kalp atışlarım bir türlü olması gereken o sakin seviyeye ulaşamıyordu. Çevreme ne kadar bakarsam bakayım tek başımaydım ve bu hissi ortadan kaybedememiş olmak kalbimi daha da sıkıştırıyordu. Panik atak geçiriyor olabilir miydim? Yoksa bir bira içmek yerine çok fazla içmiştim ve şu anda kendimde değil miydim? Neden her şey üstüme geliyordu?

Sesini tamamen açtığım telefonumun bildirim sesi yağmura karışırken kısa bir küfür savurup elime aldım alelacele telefonumu. Otobüs durağına doğru koşmaya başlamıştım bu sefer arkama bir kez bile bakmayarak. Bu karanlık, boş ve ürkütücü sokak çıkmaz bir yol gibiydi; sanki her şey bir durumu bana anlatmaya çalışıyordu. Yağmur damlalarıyla ıslanmış telefonumun şifresini zar zor açıp mesajlar kısmına girdim. Elim titriyordu, o his hâlâ kaybolmamıştı. Üstüne üstlük her zamankinden çok daha yakındı.

Bilinmeyen Numara: Yağmur ne güzel yağıyor, değil miŞıp, şıp, şıp...

Nefesimin kesildiğini hissediyordum okuduğum cümlelerle. Artık yağmurun ve adımlarımın dışında iki şeyi daha duyuyordum: benim ve başka birinin daha nefesini. Hatta nefesi omzumda hissetmiştim, iliklerime kadar titrerken hızla arkamı döndüm. Bir mesaj daha gelmişti aniden. Bir mesaj daha. Artık bildirim sesine lanet okuyacak seviyedeydim. Bu bir şakaysa eğer komik değildi ve şaka değilse de ekstra komik değildi.

Bilinmeyen Numara: Oldukça mutluyum çünkü seni izliyorum. Bundan daha iyi ne olabilirdi ki? Farkındayım ama olanların, korkuyorsun sen bu kızdan. Belki de bu kişinin duyguları çok daha yoğundur sandığından?

Bilinmeyen Numara: Yanında olmak istiyorum Lyon. Hoş, zaten yanı başındayım da ama bu bana yetmiyor. Sürekli değiştirdiğin o kızlardan biri olmak istemiyorum. Daima yanında olacak o özel kişi olmak istiyorum. Birbirimize ait olalım ve bizim aşkımıza kimse dahil olamasın istiyorum.

Elimdeki son model telefonum yeri boylama tehlikesi geçirirken yüksek sesli küfürlerle beraber telefonumu hızlıca kapıp otobüs durağına doğru koşmaya devam etmiştim. Bana bitmeyecek gibi görünen sokağın sonuna geldiğimde hem yağmur kesilmiş hem de o his kaybolmuştu. Hâlâ titriyordum, bu olanlar da neydi böyle? Biri içkime ilaç falan mı atmıştı?

Sırılsıklam ceketim vücuduma yapışarak tüm hatlarımı gözler önüne seriyordu ve ilk kez kaslarıma bakıp ne kadar seksi olduğumla ilgili şeyler düşünecek kadar iyi hissetmiyordum. Hem rüzgardan hem de yağmurdan nasibini almış beyaz saçlarım alnıma yapışmıştı. Şoför beni küçümseyerek ve şüpheyle süzünce mahcup bir şekilde iyice yayıldım koltuğuma. Yüzümü ellerimin arasına alıp o hissin başlayışını hissettim yeniden iliklerime kadar. Telefonuma tekrar mesaj gelmişti.

Bilinmeyen Numara: Lyon, bu deli aşıktan gerçekten de korkuyor musun sen yoksa?

Bilinmeyen Numara: Seni korkutan şey ben miyim yoksa tek gecelik ilişkileri bırakıp o ani tek kişiye bağlanma arzusunun korkusu mu? 

Bilinmeyen Numara: Eğer korktuğun bensem korkmamalısın. Sana zarar vermeyecek kadar çok seviyorum seni. Diğeriyse de bunu çözmek için buradayım zaten, anlarsın ya? :)

ice prince - lyvia textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin