~1.3~

192 40 44
                                    

O değilde, şunu farkettim ki olaylar çok hızlı ilerlemiş. Hoş, çok uzun bir texting olmayacaktı zaten. Ama 500 okunmayı görünce... Sanırım ağlıyorum. Finale az kaldı, iki üç bölüm sonra final var. Hatta finali bu gün bile yayımlayabilirim!

İyi okumalar :3

"Juvia'yı aramaz, değil mi Gray sama?" Mavi saçlarını savurarak telefonunu kavradı. Tırnaklarını süet, su mavisi kapına geçirmeye başlamış, soğuk terler döküyordu. Oldukça heyecanlıydı ama onu bulmasını istemiyordu. "Juvia bunun için çok uğraşıyor... Lütfen... Ona engel ol."

"Yapacağını sanmıyorum." Koyu renk saçları vantilatör ona dönünce uçuşmuş, apaçi görünümü yaratmıştı. "Seni önemsiyor, üzüleceğin bir şey yapmaz." Saçını düzeltmeye çalışarak sormuştu. "Saçım nasıl?"

"Laxus, sence her şey iyi gidecek mi?" Topladığı beyaz perçemlerini serbest bıraktı. Sevgilisinin omzundan başını kaldırmış, mavi saçlı arkadaşına dikçe bakıyordu. "Seni sevmiş, değil mi Juvia! Bu harika ! Lyvia!.."

"Lyvia?" Herkes ona bakmıştı. Beyaz saçlarının arasından elini geçirip, dil çıkararak açıklama yaptı. "Lyon ve Juvia'nın birleşimi. Ben buldum!"

"Mirajane!.."

----------------------------

"Onu aramak istiyorum ama istemiyorum, çünkü öyle." Meredy'e yaptığım açıklama... Daha ne kadar mükemmel olabilirdi? Elimi alnıma yerleştirerek Yağmur Kadın'ı düşünmeye başladım.

Meredy ve benim aramı düzeltmişti. O mektup... Neden hem Gray'le barışmamı sağlamış, bana attığı mektuplada Meredy'le anlaştırmıştı beni? Meredy... Kendisine o kadar hareket etmesine rağmen... Neden Yağmur Kadın ona kızmıyordu?

Pişmandım. Meredy'e bunları anlatmamalıydım. En başından hata yapmıştım, beni bir kere bırakmıştı zaten o. Bu yolda en çok ona ihtiyaç duyduğum zamanlar bırakmıştı beni. Şuan bırakmayacağı, başkalarına anlatmayacağı ne belliydi? Dudağımı dişledim bir süre kanatarak. Kalbim çok hızlı atıyordu.

"E-Eh? Zaten beni aramadın, seni arayacağımda da biriyle konuşuyordun sanırım..." Sorgularcasına bakmaya başlamıştı. Tek kaşını kaldırıp, kırgın bir şekide devam etti. "Kimle konuştun ki? Benden önemli olan o kişi kimdi!?"

"Dakikam bitti." Dedim doğruları söylerek. Sonuçta Yağmur Kadın ile konuşurken dakikam bitmişti.

"Evet, evet öyledir Lyon. Her neyse." Kollarını esneterek boğazını temizledi. "Bana kızdığını sanmıştım. Aramızın o kız yüzünden açılmamasına sevindim... Bu gün boş musun?"

"Evet, neden?" Dudağı muzipçe yukarı kalktı.

"Dışarıya çıkalım mı? En kötü parka gideriz, birkaç yürüyüş... İyi olmaz mı?"

"...."

Gitmeli miydim? Yağmur Kadın'a laf etmeden önce onunla konuşmaya hep devam etmiştim. Arkadaş kalmaya, ya da daha ileri gitmesine. Şimdi ne yapacaktım? O gün ondan o kadar nefret etmiştim ki... Beni aldattığını öğrendiğim gün gibi hissetmiştim. Belki de daha fazla... Bana ölümüne değer veren biri için o laflar çok saçma, anlamsız ve kafiyesizdi çünkü. Hayır yani, kendisine kullansa anlayaca- anlamayacağım. Yok bir şey. Kendime hakim olmalıyım değil mi?

"Lyon, uyuyor musun lan?" İşaret parmağını ve orta parmağını birleştirip alnımı geri ittirdi. Bunu hep yapardı. "Eee, ne dersin? Akşam, okul çıkışı, şimdi. Hiç fark etmez."

"Tamam, tamam olur. Okul çıkışı gidelim." Giyinmekten kurtulmuş olacaktım. "Ben sınıfıma gidiyorum, görüşürüz."

"Lyon, dursana!" Elimi kavrarken beni kendine çekmiş, telefonumun yere düşmesini sağlamıştı. "Okuldan kaçsak ya! Ayrıca neden bana bu kadar tuhaf davranıyorsun sen?"

"Hiç... Davranıyor muyum?"

"Sen böyle sorular sormazdın ki lanet olası!" Popomu tekmeleyip, telefonumu kaptı. "Hepsini okuyacağım Lyon."

"Okumayacaksın Meredy."

"Ha? O zaman gör!" Ayaklanıp koca kantinde koşmaya başlayacağı an, yakasından tutup hızla çektim onu. Telefonumu alırken masaya yapışmış, belini sıvazlıyordu. "Ben kızım, bilmem fakrettin mi!?"

"Telefon benim, bilmem fark ettin mi?"

Yutkunarak sınıfıma gitmeye başladım. Dakikamın yenilendiğini umuyor, Yağmur Kadın'la konuşmak istiyordum.

"Buradasın, değil mi?" Dedim terleyen alnımı silerek. "Seninle konuşmak istiyorum, özledim."

Okul bitmiş, Meredy yanımda belirmişti. "Hadi, hadi gidelim."

Boş sokakta yürürken koluma girmişti gene. Zıplayarak gidiyor, şarkı mırıldanıyordu. Hep böyle neşeli bir insan olmuştu gerçi.

"Nereye gidelim Lyon?" Parmak uçlarına çıkarak boyuma yükselmeye çalıştı. Yanağıma öpücük kondurmuş, beni parka götürmüştü. "Ha~di Lyon! Çok uyuşuksun."

"Öpme beni." Yanağımı elimin tersiyle silip, ovaladığımda yüzünü asmıştı.

"O öpseydi silmezdin, değil mi?"

"O öpseydi işi ilerletip onu dudağından öperdim."

"Beni de öpsene."

Yağmur Kadın: Öyle bir şey olmayacak.

Yağmur Kadın: Değil mi ;)

Yağmur Kadın: Eğer seni öpecek olsaydım o basit işlere girmez, direk dudaklarına yapışırdım Buz Prensi. Yağmur Kadın'ın tarzı bu.

Yağmur Kadın: Yosh! Onu öpmeyeceğini biliyordum... Onunla bir ara konuşmalıyım, değil mi?

Lyon: Kalbim başkasındayken neden onu öpeyim ki?

Lyon: Kalbime sahip oldun, Yağmur Kadın.

Lyon: Buz Prensi'nin, yaşamak için Yağmur Kadına ihtiyacı var.

Lyon: Buzun, suya olduğu gibi.

Yağmur Kadın: Seni seviyorum.

Lyon: Ben de seni.

"BAR~!" Meredy ne ara beni bara atmıştı lan?

ice prince - lyvia textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin