Finale az kaldı. (͡° ͜ʖ ͡°)
"Sana gerçekten inanamıyorum," dedim telefonu sol omzumla kulağım arasına sıkıştırıp, Gray'in valizlerini eve fırlatırken. Nefes nefese kalmış, Gray'in yeniden eve taşınmasına yardım ediyordum. "Bunu... Bunu cidden nasıl başardın? Biliyor musun, korkunç ama harika birisin."
Kıkırdadığını hissediyordum. Ben de sırıtıp, soru sordum.
"Hâla beni mi izliyorsun Yağmur Kadın?" Olumlu anlamda hırıltılar çıkarınca gülümsemiş, rastgele bir yere el sallamıştım. Ne yapıyordum lan ben? "Eee... Bu arada kol düğmesini buldum. Gerçi biliyorsundur. Onu hep saklayacağım."
Bana her zaman yanında olacağım, dediğinden beri samimiyetim artmıştı ona. Onu bulmak istiyor; bir kere olsun sarılmak, gizlice ağlamak yerinle onunla ağlamak istiyordum.
"Kıç hazretleri kapıdan çekilmeyi düşünüyor mu?" Aniden popoma valiziyle vurmuştu Gray. "Sana kol düğmesini ödeteceğim, salak. O ACIYI UNUTTUM SANMA!"
Telefondan ilk defa gerçek bir gülme sesi gelmişti. Gülüşü o kadar güzeldi ki... Zarif, narin kahkahası hayal edemeyeceğim kadar bana huzur vermişti. Kulaklarımda yankılanıyordu.
"Biliyor musun, gülüşün çok güzel." Sırıttım. "Sen de öylesindir gerçi ama."
"Iy yavşak." Telefona bağıran Gray'e tekme atıp, koltuğa fırlattım kendimi.
Gray yerleşebilirdi nasıl olsa. İlk defa gelmiyordu bu eve, iki yıl olmuştu altı üstü.
"Özür dilerim, eve bir hayvan taşınınca işler zorlaşıyor."
"Lyon, sen buraya taşınmıyorsun ki?" Gray yüzüne iğrenç bir gülümseme yerleştirmiş, terli saçlarını geriye atıp duvara yaslanmıştı.
"Bir daha gülsene," dedim mırıldanarak. Ürkütücü, soğuk yanını aşarak bana kendi halini göstermiş; samimi bir kız olmuştu gerçekten. Son zamanlarda... Böyle birine ihtiyacım vardı. Gray'le -Üvey Kardeşim... Ul (Annemiz) öldü- barışmamı sağlamıştı ayrıca! Bana değer veriyor ve bunu çok iyi bir şekilde hissettirebiliyordu. "Bunu gerçekte de görmek isterdim."
"..." Sessiz kalıp bir nefes bıraktı.
"Seni seviyorum."
Neden bunu söylemiştim be!? Telefondan gelen nefes alış veriş sesleri hızlanmış, Gray evde maymunu aratmayacak şekilde 'Ooooooooo' tarzından sesler çıkarıyordu. Neden böyle bir zamanda söylemiştim? Şaka olduğunu zannedecekti. Gerçi.. Daha önce bunu duymuştu ama olsun... Bir kere daha duysa ne zarar gelecekti? Aslında mutlu olurdu! Sanırım yani..
"Yağmur Kadın da seni seviyor, Buz Prensi."
KONUŞMUŞTU.
KONUŞMUŞTU, İLK KELİMELİERİYDİ!
KENDİMİ ÇOCUĞU İLK DEFA KONUŞAN BİR ANNE GİBİ HİSSEDİYORDUM.
Evde Gray'e katılırken telefonu zıplatıyor, bir yandan da seviniyordum. Bu cümle neden beni bu kadar mutlu etmişti? Zaten her zaman söylüyordu bunu. Sesi çok güzeldi, bir insanın rüyasına girecek kadar etkileyici, nazik ve kibar ses tonu... Ama bir şekilde bu ses bana tanıdık geliyordu ve ben bunu çıkaramayınca delirmek istiyordum. Sesini daha önce duymuşsam bile çok karşılaşmadığım kesindi.
"Sesin çok güzelmiş." Dedim tekrar ona yürümeye başlayıp. "Bence mesajdan çok konuşmalıyız, ha?"
"Yağmur Kadın hata yaptığını biliyordu." Bu konuşma şeklide tanıdıktı. Ama bunları düşünmenin sırası değildi. "Mektup daha zevkli. Her ne kadar... Sen Yağmur Kadın'a ulaşamasanda."
"Çünkü içimi eriten şeyler yazıyorsun."
Kulağımı hışırtılar kaplamıştı.
"Yağmur Kadın mutluluktan ölecek! Böyle şeyler düşündüğünü bilmiyordu!.."
"Hani her şeyimi biliyordun?"
Duraksadı.
"Belli etmiyordun. Kırmızı ayıcıklı boxerına bayıldım." Kıkırdamıştı. "Yağmur damlalıyı daha çok sevdim ama, bence o Yağmur Kadına özel."
"Boxerımla alıp veremediğin ne be kadın!" Gray 'iğrençsiniz.' Dedi fısıldayarak. Odamın kapısını kitleyip, kendimi yatağa attım bu seferde. "Neden boxer, anlatsana biraz?"
Gray'in bağırmaları kulağımı doldururken soru sormaya devam ediyordum.
"Bilmem, ilgi çekici." Tekrar izlenildiğimi hissettiğimde gülümsemiş, cama doğru dönerek dışarıyı izlemiştim. "Son zamanlarda hayvan desenli şeyler giyen insanlar az. Bence çok tatlılar. Su damlalıyı daha çok sevdim ama sen bilirsin. Su damlalı güzel. Su damlalıyı sevin. Gönderme. Anldm tmm mrk etme kptm msjı."
"Sesin bana huzur veriyor."
"Gülüşün, duruşun, oturuşun, sıkılışın, mutluluğun, şaşkınlığın, sevimliliğin, saçların, gözlerin, komikliğin, oburluğun, boxerların, kıyafetlerin, saçların," derin bir nefes aldı. "Yemek yiyişin, film izleyişin, korkuşun, kaçışın, içtenliğin, samimiliğin, görünüşün... Her şeyin bana huzur veriyor, Lyon Vastia. Hayatıma Buz Prens olarak girdiğin için teşekkür ederim. Beni gelecekteki eşin olarak gördüğün içinde teşekkürler."
Etkilenmiştim. Gerçekten etkilenmiştim, bu dedikleri harikaydı ve ben görmediğim birine aşık olmuştum. Bu olayın Meredy vakası gibi bitmeyeceğine emindim, bir aşk oyunu gibi bitecekti. Olması gerektiği gibi...
"Harikasın... Cidden, eşsizsin." Kızardım. "Seninle konuşmak beni rahatlatıyor. Karşıma çıkmayacak mısın? Söz, kim olursan ol, kim çıkarsan çık bir şey demeyeceğim. Sadece karşıma çık ve sevgili olalım, olmaz mı?''
"Çıkacağım." Kalbimin küt küt attığını hissetmiştim. Resmen ağzıma gelecekti kalbim... "Ama bunun özel olmasını istiyorum Prensim," derin bir nefes aldı. Ses tonu değişmiş, heyecanlı bir hal almıştı. "O yüzden... Çok az daha bekle, prensesin olmak istiyor Yağmur Kadın. Lütfen... Sesimi, yazımı beni aramak için kullanma. Yağmur Kadın çok uğraşıyor, lütfen."
"İstediğin kadar bekleyeceğim, emin ol. Sen harikasın. Seni seviyorum."
"Yağmur Kadın da seni seviyor.
Çağrı kapandı.
LANET OLSUN DAKİKAM BİTMİŞTİ.
"Ne ara bu kadar aşık oldun sen?" Dedi Gray kapıyı kırarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ice prince - lyvia texting
FanfictionLyon x Juvia textingi, düz yazı da içerir. Bilinmeyen Numara: Lyon, bu deli aşıktan gerçekten de korkuyor musun sen yoksa? Bilinmeyen Numara: Seni korkutan şey ben miyim yoksa gecelik ilişkileri bırakıp o ani tek kişiye bağlanma arzusunun korkusu mu...