0.2

302 59 56
                                    

Kaç saattir uyuduğumun farkında değildim ancak gözlerim kapalı olsa dahi hissedebildiğim o aydınlık daha kafam yerine gelmeden küfür etmeme sebep olmuştu. Güç bela adeta tutkalla yapıştırılmış olan gözlerimi açarak başım döner bir halde yatağımda doğruldum. Oturur pozisyonda olmama rağmen sanki bir oraya bir buraya yürüyormuşum gibi hissediyordum. Başım çatlayacakmışçasına sızlıyordu ve dudaklarım çölde günlerce susuz kalmış bir insanınli kadar kuruydu. Tam karşımda olan Gray'in yatağı boştu, hiç bozulmadığına göre dünkü partiden sonra direkt olarak eve dönmemiş olmalıydı aksi halde o geri zekalının arkasında böylesine düzenli bir yatak bırakıp gitmesine imkan yoktu; hala yatağı benim dün akşam evden çıkmadan önce yaptığım şekilde duruyordu. Üvey kardeş olmamıza ve yıllardır aynı yerde yaşamamıza karşın bazı alışkanlıklarımız dışında birbirimizin tam olarak zıttı sayılırdık. O geri zekalı olandı ve ben de ailenin dersleri iyi olan, el üstünde tutulan mükemmel çocuğuydum.

Gray'i fazla düşünmek bile midemi bulandırmaya yetmişti bu yüzden fazla oyalanmamaya karar vererek ayağa kalktım. Her zamanki gibi anlam veremediğim bir şekilde pijamalarım üstümden uçup gitmişti, o soğuğa bir de çıplak uyumuştum yani. Halsizdim ve ne yaparsam yapayım hala başım dönüyordu. Odamız bir hayli küçük olduğundan Gray ile benim yatağımın arasında kalan ve her gün prizi kullanmak için kavga ettiğimiz o küçük komodinin üzerindeki dijital saate baktım. Siktir, o kadar uzun süredir uyuyordum ki saat öğleni çoktan geçmişti. Bu da demek oluyordu ki okulu kaçırmıştım ve bugün matematik dersi vardı, sınavdan önceki son matematik dersi.

Ne yapacağımı bilemez halde dünkü yağmurdan sonra ıslanan kabarmış saçlarımdan geçirdim elimi. Boka batmıştım. Düzenimin bir saniye dahi olsa bozulması beni büyük bir kaosa sürüklerdi. Güzel üvey annem gibi ben de son derece düzenli ve disiplinli biriydim, üvey kardeşimin aksine -tabii üvey ablam benden de disiplinliydi ve öz annesinin birebir kopyasıydı, Ultear zaten bu halimizi görecek olsa bizi muhtemelen öldürürdü-.

Gray'in bu kadar çok aklımda dolanıp durduğunu fark edince homurdanarak komodinin üstüne gelişi güzel fırlatılmış ve şarjı büyük ölçüde azalmış telefonumu elime aldım. Belki de ben uyurken bana yüzlerce mesaj atarak onu yalvar yakar kaldığı yerden almamı istemişti. Daha da kötüsü sarhoşken birilerinin eline düşüp organlarından olmuş olabilirdi ve onu bırakmaları için benden yüklü bir miktar para isteyebilirlerdi. Eğer öyle bir şey olduysa para veremeyeceğime göre Gray diye bir kardeşim olmayacaktı artık.

Tüm hastalıklı düşüncelerimin aksine Gray'den ya da farklı ülkede dahi olsa Ultear'dan hiç mesaj yoktu. Herhangi bir sosyal medya platformunda da paylaşım yapmamıştı, demek ki durumu iyiydi -ya da direkt ölmüştü-. 

Tam telefonumu şarja takıp kendime atıştırmalık bir şeyler hazırlamaya gideceğim sırada telefonuma bir mesaj bildirimi geldi.

Bilinmeyen Numara: Lyon, merak ediyorum seni; iyisin, değil mi?

Bilinmeyen Numara: Bugün okulda ortalıklarda yoktun ve kardeşin olan o garip çıplak çocuk da yoktu, ben de senin kaçırılabilme ihtimalini düşünerek şehrin yer altı adamlarına ulaşmaya çalıştım ama bugün okul olduğundan ve yetimhane kuralları bir hayli katı olduğundan mecburen okula gitmem gerekti. Sanırım birkaç küçük çatışma yaşamak zorundayım ama kesinlikle buna değecek! Seni kurtarabilirim!

Okuduğum mesajlar karşısında neredeyse kendimin bir yansımasını görmüş olduğumdan şaşkın bir şekilde mesajlara bakakalmıştım. Dışarıdan böyle mi görünüyordum yani? 

ice prince - lyvia textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin