"Kaç gündür ortalarda görünmüyorsun, Lyon. Yani her zaman dışarı çıkan biri olduğunu söyleyemem ama adeta dünyadan silinmiş gibisin!" dedi Meredy elinde tuttuğu menüyü sanki benim önümde menü yokmuşçasına elime tutuşturarak. "Sana geldiğim gün de bana çok tuhaf ve soğuk davrandın açıkçası. Sorun ne? Ben bir şey mi yaptım sana? Sahte hastalık falan? Ucuz bir numaraydı."
Sorgulanmaktan nefret ettiğimi söylemiştim, değil mi? "Hayır, hiçbir şey yapmadın. Sadece gerçekten kötü hissediyordum ve yalnız kalmak istedim."
"O zaman neden kötü hissettiğini anlatmalıydın. Birlikte üstesinden gelebilirdik."
Sessiz kalıp omuz silkmekle yetindim. O sırada sorunum belki de kötü hissetmem değildi ama yalnız kalmak istediğim doğruydu. "Ne sipariş edeceksin? Ben buzlu kahve içeceğim."
"Bu yağmurlu havada mı?" dedi kıkırtılarının arasında. Her zaman ne olursa olsun soğuk içecekler içtiğimi herkes bilirdi. "Pekala, ben de çilekli sıcak çikolata içeceğim. Hem çilek var hem çikolata! Daha iyi ne olabilirdi ki? Peki, yalnız kalmayı isteme sebebin Gray miydi?"
Ona son derece neşeli bir tavırla karşılık verecektim fakat konuşmasının sonuna doğru eklediği yine o özel hayat karıştırıcısı sorusu gülümsememin suratımda asılı kalmasına neden olmuştu. Masanın üstündeki elime uzanmak için bir hamle yaptığı sırada ben de ona karşılık bir hamle yaparak elimi masadan çektim ve arkama yaslanarak kollarımı göğsümde birleştirdim. Kafe bir hayli kalabalık olduğundan garson sürekli sipariş vermemizi istercesine bize bakıyordu ancak durumun ciddileştiğini fark eder etmez başka masalara yönlendirmişti ilgisini.
Meredy suratımdaki ifadeye ve tavırlarıma alınmış olacak ki gözlerini etrafta gezdirerek müşteriler arasında okul arkadaşlarımızın da bulunduğu kafeyi süzmüştü, hayal kırıklığı içerisinde tıpkı benim yaptığım gibi arkasına yaslandı. "Sadece sana yardım etmek istiyorum Lyon ve senin yaptığın hareketlere bir bak. Yaşım senden birkaç yaş küçük olabilir fakat ben de olgun bir birey olmak zorunda kaldım ve olayları anlayabiliyorum. Gerek yetimhane olsun gerek üvey aile ilişkileri, bu konuda birbirimizi çok iyi anlarız bence."
"Meredy, bak," dediğimde ses tonumu son derece sakin tutmaya çalışmıştım. O kötü bir kız değildi, bunu biliyordum. Uzanarak ellerini tuttuğumda gözleri yeniden parlamıştı. "Gerçekten, çabanı görebiliyorum. Bunun için çok teşekkür ederim. Benim için endişelenmen çok hoş, tıpkı iyi arkadaşların yaptığı gibi. Bunun için minnettarım sana cidden ama konuşmak istemiyorum üstüne. Sen baskı yapınca da ister istemez sinirleniyorum. Lütfen başka şeylere odaklanalım, olur mu? Mesela bana aşk hayatından falan bahset. Ne bileyim, normal ve gündelik konulardan konuşalım."
Suratının neden tekrardan asıldığını anlamamıştım fakat kibar bir şekilde gülümsemeye devam ederek arkama yaslandım. O da önüne gelen pembe saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırmıştı, "Benim bir aşk hayatım yok," derken. "Aslında var ama o kişi bunu bir aşk hayatı olarak görüyor mu emin değilim. İnkar edecek muhtemelen fakat olayların farkında değil."
Neyden bahsettiğini anlayamamıştım fakat cümleleri istemsizce aklıma telefondaki o kızı getirmişti. Sahi, o da bu tarz şeyler söylüyordu; değil mi? Bunun düşüncesi bile son derece korkunçtu.
Belki de cümlelerini ve imasını yanlış anlıyorumdur diye "Kimmiş o akılsız?" dedim dostça. "Jellal duymasın."
"Çok da önemli biri değil, kendini insanlardan bir hayli geri çeken birisi yalnızca."
Rahatsız bir şekilde gülümsemeye devam ettiğimde konuşmamız da son bulmuştu. Fazla düşündüğümü biliyordum her zamanki gibi ama elimde değildi, o kızın ve Meredy'nin aynı kişi olması ihtimali kabul edilemezdi. Hem Meredy ile aramda iki yaş vardı, normalde pek de önem ifade etmeyen bu rakam okul çağında pek hoş değildi; olgunluk seviyelerimiz farklıydı çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ice prince - lyvia texting
FanfictionLyon x Juvia textingi, düz yazı da içerir. Bilinmeyen Numara: Lyon, bu deli aşıktan gerçekten de korkuyor musun sen yoksa? Bilinmeyen Numara: Seni korkutan şey ben miyim yoksa gecelik ilişkileri bırakıp o ani tek kişiye bağlanma arzusunun korkusu mu...