-Sessiz hıçkırıklar...-

17 3 0
                                    

Oraya git Pia. Bulacağın şeyleri dikkatli oku. Anlayacaksın. Öğreneceksin, yeni deneyimlere sahip olacaksın...

Bir anda çatı katında uyandım. Ne zaman buraya gelmiştim hatırlamıyorum. Yıllardır çatı katında ki bu odaya gelmiyordum. Burada annemin kıyafetleri vardı. Annem kokuyordu... Bir kızın annesiz büyümesi demek hiçbir zaman tam anlamıyla güvenebileceği bir olay yaşadığı zaman kollarına atılıp sevinemeyeceği ya da kollarında ağlayamacağı demek. Ben annemi kaybettim. Anneme sevdiğim çocuğu anlatamadım. Annemi en sevdiği parçasını bir sürü kişinin önünde çaldığım için gururlandıramadım. Annemi kaybetmedim ben, anılarımı kaybettim. Yaşayamacağım anılarım kaldı. Eksik kaldım ben... Annesiz büyüdüm, işin kötü yanı annemin gidişinden sonra babam bir daha benimle eskisi gibi olmadı. Babamı da kaybettim. Belki önümde uzun yıllar vardı ve ben bu uzun yılları, yolları tek başıma yürüdüm. Tek başıma yaşadım, yaşamaya devam ediyorum. Annemin kıyafetlerine sarılırken gözümden bir kaç damla yaş süzüldü. Seni çok özledim Anne... Seni çok özledim Melek Gürkan...

Annemin eşyalarını karıştırırken birden bir kutu fark ettim. Daha önce fark etmemiştim. kutuyu açtığımda ise Bir sürü fotoğraf ve bir kaç günlük bulmuştum. Bunlar bir tanesi annemin babamla ayrı kaldıkları konuşamadıkları dönemde babam için tuttuğu günlüktü. Başka bir günlük daha vardı. ilk sayfasını açtım annem yine babam hakkında yazmıştı. Yine babam hakkında tuttuğu bir günlük olduğunu düşünerek kapattım. Aşağı inerken yanıma almaya daha sonra okumaya karar verdim. Telefonum titremesiyle irkildim.

Efs arıyor..

Burnumu çekip boğazımı temizledim.

"Efendim?"

"Naber bebek?" sesi her zaman ki gibi neşeli geliyordu.

"iyiyim, senden naber?" sesimin düzgün gittiğini umarak konuşmuştum. Fakat başarılı olamadığımı fark ettim.

"Bok iyisin, neredesin? Neden ağladın. Yanına gelmemi ister misin?" peş peşe sorduğu soruların sonunda sadece evdeyim diyebilmiştim. Ve telefonu suratıma kapatmıştı. Ben de oturduğum yerden kalkıp annemin kıyafetlerini katlayıp yerine koymuştum. Eski pembe bir kazağını üstüme geçirip salona indim. Bilgisayarımı açıp bir şarkı açtım.

Bu sırada kapı çaldı. Yavaş adımlarla kapıya doğru yöneldim. İris ve Efsun ellerinde poşetlerle beni itip içeri girdiler.

"Kızlar gecesi yapıyoruz, bir sürü abur cabur aldık bak." diyip poşetleri salonun ortasına bıraktı. Tebessüm edip ikisine birden sarıldım.

"Efsun beni arayıp sesinin kötü geldiğini söylediğinde endişelendim, iyi misin balım?" İris ellerimi tutmuştu. Gözlerim dolu dolu bakıyordum.

"İyiyim, çatı katında uyuyakalmışım sadece." dediğimde anlamıştı İris beni. Efsunsa anlamayan gözlerle bakıyordu. Bilmiyordu çünkü. Bilgisayarımın yanında ki günlüğü fark etmişti. Efsun günlüğe doğru giderken İris kafasını hayır anlamında salladı. Gülümsedim.

"Sorun yok, yeni buldum henüz okuma fırsatım olmadı." dedim Efsuna bakarak. "Neyse şu biraları dolaba koyalım." dediğim de başlarıyla onaylamakla yetindiler.

Salona geri döndüğümüzde telefonuma bir mesaj geldiğini fark ettim.

Gönderen Çınar.

"Umarım önemli bir durum yoktur. Kızlarla iyi eğlenceler." mesajı okuduktan sonra cevap yazmadan telefonumu kapattım. Farkında olmadan gülümsedim. Ve bu gülümseyişim Efsunun gözünden kaçmamıştı.

"Kim yazdı da bir mesajla sırıtıyorsun bakalım sen küçük hanım." diyerek yanaklarımı sıktı. Konuyu değiştirmek amaçlı konuşmaya başladım.

O SesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin