Annemin günlüklerini okurken uyuyakalmışım... Bir numara buldum günlüklerin içinde hala kullanılmadığını düşünerek aramadım. Bir an Çınar'ın beni dürtmesiyle uyandım. Kalk hadi güzelim, mola vereceğiz birazdan.
**
Çalan alarmı kapattıktan sonra beş dakika uyumak için kendime biraz izin verdim.. Fakat çalan telefonum buna izin vermedi... Telefonu açmak istemiyordum, tek isteğim biraz daha uyku. Ama okula gitmem gerektiğini hatırlayınca kalkıp duşa girmeye karar verdim... Soğuk suyun vücuduma sağlayacağı şok ile kendime gelebilirdim ki öyle de oldu. Saçlarımı kuruladıktan sonra dolabımın kapağını açmış ne giyineceğimi düşünüyordum. Arkamdan uzanan bir el sıçaramama sebep oldu.
"Bence bunu giymelisin dolabın biraz fazla salaş değil mi sence de? Biraz daha klasik bir şeyler alalım sana." Bu ses? kafamı hızlıca çevirip ne olduğunu anlamaya çalışırken üstümde sadece havlunun olduğunu fark edip çığlık attım.
"Çınar? Burada ne işin var hemen defol! Irz düşmanı seni!" şaşkın şaşkın bana bakıyordu birden gözleri aşağı kayınca suratı kızardı ve arkasını döndü. Bu devirde bu hale gelen erkek kalmışmıydı yahu? Tebessüm edip kafasına vurdum.
"Dışarı çık! Hemen!" diye bağırmamla ikiletmeden kapıya doğru yöneldi. Tam odamdan çıkacakken,
"Kahvaltıyı hazırladık, çok oyalanma." dedi ve odamın kapısını kapattı.
Hazırladık mı? Kiminle, acaba şuan evimde kimler var? Şaşkınlık içinde Çınarın bana giymelisin dediği kıyafetime bakıyordum. Bunu uzun zamandır giymiyordum. Siyah günlük salaş bir elbiseydi. Altına kırmızı botlarımı giydim. Saçlarımı tepeden dağınık bir ev topuzu yaptım. hızlıca aşağı indiğimde ise herkes masada oturmuş gülerek kahvaltı yapıyorlardı. Lütfen ama! biraz yalnız kalmaya hakkım yok mu benim diye düşünürken
"Tamer aradı, okula geçiyormuş. Biz de gitsek iyi olur" dedi Efsun. Bu ikisi arasında bir şey olacakmış gibi hissediyorum...
Kimseyle konuşasım yok nedense... Kahvaltı yapasım da yok...
**
Okuldan çıkıp sahile doğru gittim. Arabamı park ettikten sonra bir bank buldum ve oturdum biraz denizi izledikten sonra çantamın içinden annemin günlüğünü çıkarttım. Rastgele bir sayfa açtım. Okudukça gözlerimden süzülen yaşlara hakim olamadım. Böyle bir sevgi mümkün olabilir miydi? Sayfaların tamamına göz gezdireyim derken bir post-it buldum post-itin üzerinde bir numara ve bir adres yazılıydı, telefonumu çıkarıp numarayı tuşladım fakat çıkan operatörün sesinden numaranın kullanılmadığını öğrenmiş oldum. Yazan adres İstanbuldaydı, belki annem hakkında bir ipucu öğrenebilirdim düşüncesiyle arabamı park ettiğim yöne doğru ilerleyip adresin yazdığı yeri tekrardan kontrol edip aux kablosunu telefonuma takıp bir şarkı açtım...
-
Yazan adresin önünde duruyordum 4 katlı bir apartmandı, yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledim. Annemin yazdığı notun üstünde apartmanın kapısının şifresi de vardı. Değiştirilmiş olduğunu düşünürken şansımı denemek istedim. Fakat tabi ki şifre değiştirilmişti. Apartmanın zillerinin üstünde isim yazmıyordu rastgele bastım zillere. Sonunda kapı açılınca ikinci kata çıkıp kapıyı çaldım. Tam vazgeçmişken kapı çok hafif aralandı. Üst kilit kapatılmıştı. Bu sırada bir kedinin patisiyle kapıyı açmaya çalıştığını fark ettim. İçeriden bir ses
"Biraz bekle, şu kediyi odaya kitleyip geliyorum. Kaçıcak yoksa yine." dedikten sonra kedinin patisi kapının arasından çekildi. Bir kaç saniye bekledim. Kapı tekrar açıldı. Karşımda tahmini 40'lı yaşlarda fakat hala genç gibi gözüken biri durup beni kısık gözlerle süzüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Ses
ChickLitPia... Ahh tatlı Pia, gerçek aşkı bulmuşmuydu? Arkadaşları yanında mı kalacaktı? Yoksa tamamen yanlış yollarda mı sürükleniyordu? Çınar.. Ahh yakışıklı Çınar, hayatı mı değişiyordu? Dost bildikleri dostu muydu? Kendi kayboluşlarının içinde birbirler...