yağmur

1K 133 14
                                    

12
Dorian Marko - Cornfield Chase

Bugün hava yağmurlu ve biraz da soğuk. Üzerimde gri renginde bir kapşonlu var, parmaklarım kahve bardağını tutuyor. Perdeyi sonuna kadar çekip camı açtım, bacaklarım da ise kedim var. 'Delirdin her halde?' demeyin sakın. Böyle havalar da yapmanız gereken şeylerden sadece biri bu. Yağmur sesini yakından dinlemek ve kahve bardağına bir kaç yağmur suyu damlaması kadar güzel bir şey yok sanırım bu dünyada. Ya da vardır, kim bilir.

Yağmurlu havada dışarı çıktığım zaman genel de insanların koşuşturduklarını görüyorum. Veyahut ellerin de renkli renkli şemsiyeler. Hasta olmamaya özen göstermek önemli bir şey lâkin yağmur da önemli. Eğer şemsiyenin sizi koruduğunu düşünüyorsanız yanlış düşünüyorsunuz. Çünkü şemsiye sizi yalnızca gölgeliyor.

Annem yağmur yağdığı zaman elindeki turuncu şemsiyesiyle bana yanaşırdı hep. Şemsiyeden kaçıp bir kaç adım ileride yürüdüğüm zaman da söylenir dururdu. Ah eskiler, canımı yaktı şuan.

Kahve içince hep bir esneme tutar beni, şimdi olduğu gibi. Uykum yok, halim de yok. Sanırım yağmur insanı halsizleştiriyor. Ama yine de yağmuru izlemeden, o eşi benzeri olmayan sesi duymadan yapamıyorum. Bir nevi bağlılık ve hayranlık.

Tıpkı ona karşı olan bağlılığım ve hayranlığım gibi.

En sevdiğim kitap şuan sevdiğim adamın ellerinde. Satırlarında hayat bulduğum o güzel kitap kim bilir nasıl hissettiriyordur ona? Ne düşünüyorsunuz bu durum hakkında? İçimde yanıp tutuşan bu heyecan hissi yersiz değil dimi?Cevabınızı almadan önce bir kaç bir şey daha söyleyeyim o hâlde. Meselâ, kitapları paylaşmayı sevmeyen insanlardan. Aslına bakarsanız daha önce kitabımı isteyen hiç kimse olmadı. Şayet olsaydı eğer verirdim sanırım. 'Güvenmediğim birisine kitabımı emanet etmem.' diyecek olursanız eğer, o zaman güvenilecek kişilerle konuşun. Bu kitabı vermeme mevzusu kitaba bağlılık değil. Bu apayrı bir konu. Bu insanlara karşı olan güven sorunu, biraz da tedirginlik. Her şey eskir bir gün, yıpranır ve tozlanır. Tıpkı dünyanın içindeki insanlar gibi.

A: Saat 17:23 camım sonuna kadar açık, yağmur kahvemi sevdi ve bu olay da aklıma seni getirdi. Nasılsın?

B: Yorgun ve bitkin. Buna rağmen kitabı okuyorum, sona oldukça yaklaştım.

A: Nasıl gidiyor, sevdin mi?

B: Sevdim. Bana seni hatırlattı.

A: Öyle mi? İlginç doğrusu.

B: Kitap dolu odaya gitsene.
Camını kapatmayı unutma.

A: Neden ki?

B: Sen sadece dediğimi yap.

A: Camımı kapattım ve gittim. Ne yapacağım burada?

B: Unuttum.
Yatağının içine gir ve benimle mesajlaşmaya devam et.

A: Kamera şakası filan mıydı?
Durma daha fazla deseydin geçerdim içeriye.

B: Öyle düşündüysen öyle olsun.

A: Neyse, zaten çok esniyordum.
Kedim şu aralar çok uyuyor. Hasta olmuş olabilir mi?

B: Olabilir.

A: Benimle gelir misin onu götürmeye?

B: Gelirim. Onu sevdim.

A: Sevindim.
O da seni sevdi.

B: Yarın kitap bakmaya gideceğim. Gelmek ister misin?

A: Arkadaşlarınla olacaksan hiç gelmeyeyim. Yeni insanlar tanımayı sevmiyorum.

B: Arkadaşlarımla olmayacaktım.
Beni de yeni tanımadın mı?

A: Seni mi?
Ah, sen farklısın.

B: Değil miyiz yani?

A: Ney?

B: Arkadaş değil miyiz?

A: Mesafeli miyiz birbirimize?

B: Biraz.
Neden sordun?

A: O zaman arkadaşız.

B: O konuya nasıl vardın?

A: Arkadaşlık basit bir kavram değil midir? Bana hep basitliği çağrıştırır arkadaşlık kelimesi.
Mesafeliysek, arkadaşız. Ki böylesi daha güzel.

B: Ya değilsek?

A: Değilsek.. çok daha yakınız işte.

B: Demek öyle.

A: Yine giyecek misin siyah kazağını?

B: Sanırım giymeyeceğim.
Neden sordun?

A: Sana yakışmıştı.
Ne giyeceksin?

B: Önemsemiyorum öyle şeyleri. Gitmeden önce bakınırım genelde.

A: Kızlarla çok konuşur musun?

B: Konuşmam.

A: Mesajlaştığın da mı yok?

B: Yok.
Daha soru soracak mısın?

A: Hayır.
Sıktım mı seni?

B: Hayır, sıkmadın.

A: Biliyor musun bazen ağlamak istiyorum içli içli.

B: Neden?

A: Yalnız hissediyorum. Ama seninle konuştuğum her an o his uçup gidiyor uzaklara.

B: Yanındayım yani? Öyle mi hissediyorsun?

A: Bedenen çok uzaktasın. Ama ruhun sanki ruhuma sarılmış gibi.

B: Çok garip.
Sana ne diyeceğimi kestiremiyorum çoğu zaman.

A: Gider misin bir gün benden?

B: Her zaman kötüyü düşünmelisin.

A: Neden peki?

B: :)

A: Neden gülümsüyorsun?
Daha beni tam olarak tanımadığın için gidersin değil mi?

B: Gözün körmüş, ruhun kadar.

A: Ne?

B: Sana ne kadar değer verdiğimi göremiyorsun.

𝓂𝒶𝓃𝑜𝓁𝓎𝒶Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin