"Misafirimiz ."

86 5 26
                                    

Multimedya: Melih karaman

Bölüm şarkısı : Majeste- Aşk Dediğin

Aslinda biraz gec olsada kapak icin GALASSCASTLE 'ye tesekkürlerimi ve öpücüklerimi yolluyorum.

Oy ve yorumlarini eksik etmeyin. Hikaye hakkinda düsuncelerinizi, sorularinizi, merak ettiklerinizi, iyi veya kötü elestirilerinizi bekliyorum.

IYI OKUMALAR....

"Aynısından bir tane daha. "

Sağ tarafımda ki adam tekrar isteyince aynısından verdim.

Can abinin (barın sahibi ) neden mesai istediğini anlamıştım. Bugün burası fazla doluydu. Nedenini sorduğumda bir çocuk, baya zengin bir çocuk , doğum günü partisi veriyormuş. Yani heryer zengin züppelerle dolu kısaca.

Eren 'de yanımdaydı. Garip bir şekilde işte yeni olduğu halde hemen kapmıştı. Şu ana kadar yanlış bir hareketini görmemiştim. Zaten fazla konuşmuyorduk. O yüzden içli dışlı değildik. Olmaya da gerek yoktu. Şu an ki ilişkimiz tam yerindeydi. Ne eksik, ne fazla.

Aslında daha yaklaşık bir saat olmasına rağmen içimde bir yorgunluk vardı. Büyük ihtimal Melih'le olan konuşmamız etkiliydi bunda. Bana annesinin tecavüze uğradığını söyledikten ardından da bana zarar gelmesinide istemediğini söyleyince şok oldum.  Bunu da açık ve net göstermiştim.

"Annen için üzgünüm. Ben..."

Yutkundum.

Tekrar ve...tekrar.

Bir faydası olmuyordu. Sanki ben  bunu ona zorla söyletmişim gibi hissediyordum. Neden bilmiyorum ama öyle hissediyordum.

Aslında içten içe geçmişini , annesini, babasını merak ediyordum. Nasıl öldüklerini. Ama şimdi keşke öğrenmeseydim diyordum. Anne ve baba yokluğunu bilirdim. Çok acı..tarif edilemez gibi. İçine kor bir ateş oturur ve hep orada kalır. Su içersin içindeki yangın gitsin, nefes alabiliyim biraz dersin. O su midende , içinde ateşi söndürmesi gerekirken, her nasılsa su da ateş olur. Asla geçmeyen , asla terketmeyen, asla bırakmayan bir acı bu . Aynı yalnızlık gibi...geçmez,terketmez ve bırakmaz...

Melih'in çatallaşmış ve boğuk sesini duyunca irkildim.

"Bilmiyordun. Sorun değil. Alışıyor insan..."  bu dediğine kendisi de inanmıyormuş gibiydi ardından devan etti cümlesine ama daha fazla kısıs sesli aynı mırıldanır gibi..." ya da saklamaya alışıyor duygularını. Her türde alışıyor insan. "

Dudaklarımı dişledim. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Diyecek bir şeyde yoktu zaten.

Boğazını temizledi. Sesinde ki çatlaklığı ve boğukluğu gizlemek istermiş gibi.

"Sadece bana inan Sare. Sadece inan."

Gözlerini gözlerime kenetledi. Samimiydi sözlerinde hem de her zerresiyle. Ona inanmamı istiyordu. Ben de inanmayı seçecektim. Kimseye güvenmeyerek korkuyla yaşamak istemiyordum. O bana yalan söylemezdi. Benden birşey saklamazdı.

"İnanacağım. "  samimi bir gülümse yolladım ona.

Şu an da ise şaşkındı. Sorgular biçimde ona bakınca açıkladı.

"İlk defa samimi bir şekilde bana gülümsedin. Ne sahte ne de zoraki. İçten bir şekilde."

Gülümsemem yüzümden yavaşça silindi. Gerçekler yüzüme çarptı. Ben uzun zamandır gülümsememiştim. Genelde ya zoraki ya da sahteydi. Melih'in dediği gibi.

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin