Valla parmaklarım koptu. Telefondan yazması ayrı bir zor. Arkadaşlar sabaha kadar yazmayla uğraştım. Lutfen yorum ve oylamayi da unutmayin. Seviyorumm sizi..
Sabah uyandığım da üstümde dünden kalan yorgunluk vardı.
Derin bir iç çektim ve yataktan ayaklarımı sarkıttım. Aslında sırt üstü yatmamam lazımdı fakat ben yine de sabah uyandığım da sırt üstü yatıyordum. Sanırım gece dönüp durmuşum zaten ben hiçbir zaman akşam nasıl yattıysam sabah o şekilde uyanamam. Kimsenin de aynı şekilde uyanacağını zannetmiyorum.
Dün olanlar aklıma gelince bedenimden bir ürperti geçti. Hiçbir şey olmamış gibi davransam da gözümde hep o görüntüler geçip gidiyordu. Begüm'ün çaresiz hali, gözlerini sımsıkı kapattığı halde gözyaşlarının akıp gitmesi, o sarhoşların ifadelerini, üstüme çıkması ve boynuma değen iğrenç dudaklar, sırtımda ve kolumda olan derin çizgiler....unutacağım kolay şeyler değil.
Yerimden kalktım ve dolaba doğru ilerledim. Kot pantalon ve mavi t-shirt aldım. Üzerimdekileri hızla çıkarıp elimdekileri giydim. Odamda ki lavoboya girdim. Lavobo tamamen beyaz renk fayans ve deniz mavisi renk ile doluydu.
Elimi ve yüzümü yıkadım ve yine deniz mavisi renkte havluyla yüzümü kuruladım. Sonra dolaplardan birinde tarak bulup saçımı taradım. Zaten saçım düz olduğu için birşey yapma gereği duymadan lavobodan ve odadan çıktım.
Tam merdivenlerden aşağı inecekken karşı oda da ki Begüm aklıma geldi. Kapıya iki kere tıklattım. Hiçbir ses gelmeyince kapısının tokmağını tutup açıp açmamakta kararsız kalsam da açtım.
Odaya girince direk yatağa baktım. Yatak toplu bir haldeydi ve Begüm yatakta yoktu. Etrafa göz gezdirdiğim de Begüm 'ü elini çenesine dayamış bir şekilde pencereden dışarıya baktığını anladım. Birşeyler düşünüyor gibiydi. Yanına ilerlemeye başladım. Bende pencereden dışarıya bakıp sessizce beklemeye başladım.
Dışarı da boğucu bir ortam vardı. Bulutlar gökyüzünü doldurmuş bir şekilde bekliyordu. Sanırım yağmur yağacaktı. Her zaman yağmur yağınca benim içim de tarifi bilinmez bir sıkıntı oluşur ama garip bir şekilde yağmurun yağmasını izlemeyi çok seviyorum. Yağmur yağınca pencerenin önünde kitap okumak ya da kahve içmekten bahsetmiyorum. Ben yağmurun hızını izlemeyi, yağmurun yere düşünce çıkan sesini seviyorum. Bu çok başka birşey.
"Kendimi çok tuhaf hissediyorum."
Başıma Begüm'e çevirdim. Ama Begüm hala dışarıya bakıyordu. Bende başımı tekrar pencereye çevirdim.
"Nedeni ne peki ? " diye sordum.
Bir süre cevap vermese de beklemeye başladım.
"Yani ben orada hiçbirşey yapamadım. Dondum kaldım."
"Senin bar 'da ne işin vardı Begüm."
" Sen.."
Başını benden tarafa çevirince ben de başımı ondan tarafa çevirdim. Gözlerini direk gözlerime sabitlemişti.
Devam etti cümlelerine.
"Senin orada çalıştığını duydum. Birgün arkadaşımla geldim ve barmenlik yaptığını gördüm. Bugün de seninle konuşmak için yalnız geldim. Çıkış saatinde. Onlar öyle yapınca ben donup kaldım sen ise çok güçlü durdun karşıların da . Ama sana ne yaptıklarını da gördüm. Sen donup kalmadın ama.. "
Gözleri dolmuştu. Biraz daha yanına yanaştım ve elimi omzuna koydum. Ağzımı zar zor açtım.
"Belki de kalmışımdır Begüm. Belki de kimse farketmesin diye hemen kendime gelmişimdir. Belki de o halimin işe yaramayacağını düşünmüşümdür. Bende yine içimde yaşamışımdır... acımı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
AcciónKAPAK YAPIMI = GLASSCASTLE Bir mafya ne kadar bela olur ki !!!! Sare babasının intikamı , Melih annesinin intikamı .... Peki ya bunlar bilindiği gibi değilse...Her şey yalansa... ve gerçekler daha ağırsa...Neye inanmayı seçersin... Karmakarışık bir...