1.HAYAT 2.BÖLÜM
Sekiz ay sonra özel hayatı hakkında ilk duyduğu cümleydi bu "O adam annemin katili." Ailesi hakkında sorduğu bütün soruları geçiştirmişti şimdiye kadar. "Öldüler." diyordu "Hepsi öldü." Defne de artık Batuhan'a bir açıklama yapmak zorundaydı, mutluluğunun bozulmasını istemiyordu çünkü. Sekiz aydır rüya gibi bir birliktelik yaşıyorlardı ve bu hayata onun sayesinde sıkı sıkıya tutunmuştu. Tek ailesi oydu ve onu kaybetmek istemiyordu. Araçlarının içerisinde sessizce bir süre oturdular. Batuhan'ın cevap bekleyen gözleri eşliğinde başını koltuğa yaslayıp dikti gözlerini dalgınca karşıya. Söze nereden başlayacağını bilmiyordu ki Batuhan sordu ona:
"Annenin katili kim?"
"Babam."
"Hani hepsi öldü diyordun, baban sağ mı?"
"Benim için öldü."
"Saçmalayıp durma Defne, açık açık neler oluyor anlat. Sabah sabah bulmaca çözecek kafa yok bende."
Defne elleri ile yüzünü ovuşturduktan sonra döndü Batuhan'a, ağlamaklı başladı konuşmasına.
"Ben daha küçücük bir kız çocuğuyken intihar etti annem, sebebi babamdı. Dayanamadı o cani adamın zulmüne."
"Dövüyor muydu anneni?"
"Günahını almayayım hiç görmedim dövdüğünü, onun zulmü başkaydı."
"Nasıl?"
"Kendisinden başka kimseye değer vermez o adam, bencil egoistin biridir. Annem ile beni tıktı koskocaman bir eve kapıya dikti üç beş koruma, evde bize hapishane hayatı yaşattı. Gezdi tozdu, başka kadınlarla dost hayatı yaşadı. Başına buyruk bir hayatı vardı. Paranın esiri oldu, hep taptı paraya."
Defne'nin gözünden yaşlar akmaya başladı, yaşadığı acı dolu yılları hatırlayarak duygulanmıştı.
"Adamın işi gücü para, hep kazandı hep kazandı, evde bekleyen bir ailesi olduğunu unuttu. Zannetti ki ne kadar çok param olursa beni o kadar çok severler. Annem ile benim istediğimiz birazcık olsun sevgiydi, çok gördü. Annem daha fazla dayanamayarak astı kendini."
Elleri ile yüzünü kapatıp ağlamaya başladığında Batuhan onun omzuna elini koydu, ruh halini çok iyi anlayabiliyordu Defne'nin. Babasında arayıp bulamadığı sevgiyi kendisinde bulmuştu, onun ağlamasına dayanamayarak kendisine doğru çekip sarıldı. Saçlarını okşayıp sırtını sıvazladı, dudaklarına bir öpücük kondurduktan sonra parmaklarıyla onun gözyaşlarını sildi.
"Seni çok iyi anlıyorum hayatım şimdi git ve ne yapman gerekiyorsa onu yap, ters bir durum olursa da hemen beni ara tamam mı?"
"Seni seviyorum Batuhan."
"Ben de seni seviyorum bir tanem."
Tekrar öpüştükten sonra aşkla baktılar birbirlerine. Defne çantasını ve hırkasını alarak indi aracından ve kendisini bekleyen diğer araca bindi. Onlar hızla uzaklaşırken Batuhan uzunca bir süre baktı arkalarından. Sekiz aydır birlikte olmalarına rağmen yeni şeyler öğrenmişti Defne hakkında, o kadar çok merak etmesine rağmen bu kadar ayrıntılı ilk defa. Onun geçmişinin bir önemi yoktu, önemli olan geçmişi değil de bundan sonra yaşayacakları mutlu bir hayattı.
***
Defne hışımla indi araçtan, nefret ettiği babasına kusacağı bir kin biriktirmişti içinde. Her tarafı deniz mavisi cam ile kaplı devasa binadan içeriye girdi, gözleri çakmak çakmak ve bakışları da oldukça sertti. Çevredeki insanların meraklı bakışları eşliğinde hızla karşı tarafta olan asansörlerin birisine yöneldi, yaşlı bacaklarını zorlayarak ona yetişmeye çalışan Latif Bey nefes nefese kalmıştı. Asansör ile en üst kata çıkarken yalvarır gözlerle baktı Defne'ye.
"Babalara küsülmez kızım alttan al biraz, seviyor seni önemsiyor. Senden başka kimi var ki adamın? Bitsin artık bu küslük, sen de suyuna gidiver birazcık."
Hiç konuşmuyordu Defne, gözlerini asansörün kapısına çevirmiş bir an evvel açılmasını bekliyordu. İki yıl aradan sonra babasını göreceği için hiçbir heyecan yoktu içinde, sadece nefreti vardı, dağlar kadar büyük. Her şeyin sorumlusu olarak görüyordu onu, annesinin intiharı ve sevgisiz geçen bir hayat.
Asansörün kapısı açılınca fırladı dışarıya, geniş bir salon ve geniş koridordan yürüdü tam karşıdaki büyük kapıya. Bir omzunda çantası asılıydı ve diğer elinde tuttuğu hırkasının ucu parlak zemine sürtüyordu giderken. Topuklu ayakkabılarının içeride çıkardığı ses ile birlikte kararlı adımlarla geldi büyük kapıya. Ne kapının yanındaki büyük masadan ayağa fırlayan sekreter ne de yaşlı bünyesiyle peşinden koşan Latif Bey durdurabildi onu, sinirli vaziyette kapıyı çalmadan girdi içeriye.
Bir ev kadar büyük bir makam odasıydı burası, boydan boya cam olan yan taraftan uzaklardaki deniz bütün güzelliği ile görülebiliyordu. Duvarlardaki tablolar şık deri koltuklar, içeriye ayrı bir hava katan saksılar ve içindeki narin çiçekler ile mükemmel dekore edilmiş bir makam odasıydı. Büyük masadaki makam koltuğunda oturan babası gözlüğünü takmış önündeki dosyayı okumakla meşguldü. Kapı sertçe açılınca baktı içeriye hışımla giren kızına. Altmış yaşlarında olmasına, yana taramış seyrek beyaz saçlarına, alnında ve ellerindeki kırışıklıklara rağmen oldukça dinç bir yapısı vardı. Yüzünde her zaman ciddi bir tavır vardı ve yine ciddiyetle bakıyordu Defne'ye. Bu odaya ansızın girebilme cesaretini gösterebilecek bir tek o vardı, bir tek o yapabilirdi bu saygısızlığı. Gözlüğünü çıkarıp okuduğu dosyanın üzerine koyarken Defne çatık kaşları ve sert bakışlarıyla geldi, ellerini yumruk yaparak masanın üzerine vurdu. Babasının yüzüne doğru eğilerek bağırdı.
"Ne yaptığını zannediyorsun sen? Peşimi bırak diye daha kaç defa söylemem gerekiyor. Ne laf anlamaz adamsın sen be!"
Öyle sinirliydi ki avazı çıktığı kadar bağırıyordu Defne, babası da makam koltuğuna sırtını dayayarak bir eliyle oturması için işaret etti.
"Otur da konuşalım, sakin ol biraz."
"Olamam, sakin falan olamam. Peşimi bırak, bir daha da beni sakın arama!"
"Sen benim kızımsın nasıl aramam?"
"Şimdi mi aklına geldi bir kızın olduğu? Kızın yok senin, annemle beraber ben de öldüm, onunla beraber astım kendimi."
Çok sinirliydi, gözlerinin içi kan toplamıştı bağırırken. Yumruklarını masadan çekerken doğruldu, biraz düşündükten sonra:
"Yakında evleniyorum."
"Evleniyor musun? Kiminle?"
Babasının bu sözü üzerine yine sinirlenerek bağırdı.
"Sana ne! Kiminle evleneceğimden sana ne? Seni hayatımda istemiyorum, senin gibi bir babam yok benim! Benim en mutlu günüm senin öldüğün gün olacaktır, dört gözle bekliyorum bu haberi. Bir an evvel öl de mutlu et beni. Sakın mirasını da bana bırakayım deme, senin paranın bir kuruşuna bile dokunursan Allah beni kahretsin!"
Sinirinden elleri titremeye başlamıştı Defne'nin. Arkasını dönüp giderken seslendi babası.
"Defne!"
"Cehennemin dibine kadar yolun var, beni sakın bir daha arama."
Kapıyı vurup çıktığında babası ellerini başının arasına koyarak masaya eğildi, kızı ile doğru dürüst konuşamamış onun gönlünü alamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ HAYAT BİR ÖMÜR (KİTAP OLDU )
Misteri / Thriller*Çalışmalarım noter tasdikli olup izinsiz kullanılması ve çoğaltılması yasaktır* İki farklı hayat kesişir bir noktada, ümitsizlik ve çaresizlik içindedirler. Bir ömrü birlikte yaşamak için fazlasıyla gayret sarf etmeleri gerekmektedir.