Luke, yavaşça Ashton'ın hazırladığı kahvaltıyı yerken Ashton sadece kahvesini yudumlayıp uzaklara dalmakla yetiniyordu. Luke bir şeyler söylemek istese de beyninde beyninde söylemek istediklerini tekrarlıyor fakat bir türlü Ashton'a söyleyemiyordu.
'İyi misin Ashton ?'
'Calum ile barıştınız mı?'
'Neden Calum'ı dinlemiyorsun?'
'Calum bence doğruları söylüyor Ashton.'
Luke'un düşünceleri sırasıyla beyninde tekrarlanırken bir yudum süt içip Ashton'a baktı. "N-neden yemiyorsun?" Luke'un dudaklarından dökülen kelimeler düşündüklerinden bambaşkaydı.
Ashton yavaşça saatler önce bitmiş olan kahve bardağını masaya koyup sandalyeye oturdu. Luke'a ciddi bir şekilde baktı. "Seni Calum ile anaokuluna bırakırım. Birkaç saat sonra seni alırım alışverişe gideriz anlaştık mı?" dediğinde Luke titrekçe kafasını salladı.
Ashton'ın bakışları Luke için fazla korkutucuydu. Luke yavaşça masadan kalkarken Ashton Luke'un önündeki yarısı dolu olan tabağı alıp mutfak tezgahına yerleştirdi. Mutfaktan çıkıp Michael'ın ona verdiği odaya çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde Calum'ın yavaşça geldiğini gördü.
Gözleri kızarmıştı, bu esmer teninden bile belli oluyordu.
Luke meraklı bakışlarını Calum'a çevirse de Calum, dalgın adımlarla mutfağa ilerledi. Luke merak etse bile soramayacak kadar çekingendi.
Odaya çıkıp üzerine Michael'ın kazaklarından birini giymişti. Altına giyecek bir şeyi burada yoktu.
Ashton'a bunu söyleyemezdi. Bunun yerine hızla Michael'ın odasına girip Michael gibi kokan yatağa yattı ve yorganı kafasına kadar çekti. Gece fazla uyuyamamıştı. Bu yüzden akşama kadar biraz uyuyabilir. Sonra da Michael'ın aradığı zaman neşeyle konuşabilirdi.
Luke yatağa yattığı an Calum ile anaokuluna gitmeyi ve alışveriş yapmayı unutmuştu bile.
Calum, ağlamayı zorda olsa yarıda bırakıp dolaptan eşofmanını çıkartıp yavaş hareketlerle giydi. Gece yatağa yatarken ne ara pantolonunu çıkartmıştı?
Hoş, yatağa girdiğini bile hatırlamıyordu.
Kendi kendine omuz silkip merdivenlerden indi. Yavaşça mutfağa giderken beyni o kadar doluydu ki yanında duran Luke'u bile fark etmeden mutfaktan içeriye girdi. Birkaç tabağı makineye atan Ashton'ı gördüğünde Calum, kalbinin teklediğini hissetti. Ashton'ı fazlasıyla özlemişti. Ona sarılmayı, saçıyla oynamayı, kıkırtısını, belini okşayan büyük ellerini..
Calum, düşüncelerinden sıyrılmak istercesine kafasını sallayıp tezgahın köşesindeki filtre kahve makinesinin yanına geçti ve kendine yarım bardak kahve doldurdu. Buzdolabını açıp içinden süt çıkarttı ve yarım kahvesini yumuşatmak adına devamında süt doldurdu.
Ashton, ıslak elini havluya silerken gözlerine Calum ilişti. Sütü dolaba koyarken hafifçe eğilmesi, Ashton'ın kasıklarında minik bir ağrıya sebep olmuştu. (E yuh buna da erekte olmazsın bu ne azgınlık abicim)
Yavaşça kafasını çevirip kendine gelmeye çalıştı. Calum yavaşça kahvesini alıp masaya otururken bir yudum aldı sıcak ve yumuşak kahvesinden. Ashton, yavaşça buzdolabını açıp arkası dönükken Calum'a sordu. "Krep mi omlet mi?" Ashton cevabı çok iyi bilmesine rağmen her zaman yaptığı gibi sordu.
Calum, şaşkılıkla gülümseyerek yanaklarının alev almasına izin verdi. (BU NE BİÇİM BETİMLEME DİYE SORARLAR ADAMA YAZAR?!?!) (Bu ne biçim betimleme?)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not Your Enemy ♠Muke♠
FanfictionLuke, küçük yaştan itibaren babası ve ağabeyleri tarafından tecavüze uğramış, 11 yaşındayken dayanamayıp evden kaçan fakat, ona ilk başlarda iyi davranan sonradan 12 yaşından itibaren Luke'u satmaya başlayan bir kadının yanında işkence çekerek 16 ya...