Luke, sabah gözlerini açtığında yüzüne değen sıcak nefes ile kaşlarını çatarak irkildi. Michael'ın uyuduğunu gördüğünde sakinleşerek yüzüne doğru baktı. Titreyen elini Michael'ın yanağında hafifçe gezdirdi. Çıkmaya başlayan sakalları elini gıdıklıyordu. Gülümseyerek elini usulca geri çekti. İç çekip Michael'a biraz daha sokulurken aklına bugün mahkeme olduğu gelince ürperdi.
Onlar da orada olacak mıydı?
Luke umuyordu ki orada olmazlardı. Çünkü onları görmeye yetecek kadar güçlü değildi. Yeteri kadar acı çekmişti zaten daha çok geçmişi kurcalayıp Luke'a acı çektirmenin ne anlamı vardı ki?
Luke burnunu çekip sessiz olmak için ağzını sıkıca eli ile kapatarak gözlerinden yaşlarının süzülmesine izin verdi. Michael'ın göğsüne yanaştığında Michael kıpırdanıp Luke'un belinden tutup kendine doğru çekti.
Luke yutkunarak kafasını Michael'ın göğsüne bastırdığında göz yaşlarının Michael'ın beyaz t-shirtüne doğru süzüldüğünün farkındaydı. Michael'ın rahatsızca kıpırdandığını hissettiğinde gözlerini kapatıp uyuyormuş gibi davrandı.
İşe yaraması gerekti. Yoksa Michael onu soru yağmuruna tutardı.
Michael esneyerek gözlerini açtığında göğsünde hafif bir ıslaklık hissetti. Kaşlarını çatarak Luke'a baktığında uyuduğunu fakat gözlerinin ıslak olduğunu gördü. Yavaşça Luke'un çenesinden tutarak kaldırdığında titrediğini fark etti.
Rüyasında muhtemelen -yine- kabus görüyordu. Hafifçe iç çekip Luke'u biraz daha sarmaladı. Luke dayanamayıp Michael'a sarıldığında Michael'ın şaşkınlıkla nefesi kesildi fakat belli etmeyerek sarılmaya devam etti.
"B-ben görmek istemiyorum, b-ben onları görmek istemiyorum Michael. L-lütfen gitmeyelim." Luke sessizce fısıldarken Michael derin bir nefes alıp gözlerini kapattı.
"Bebeğim, gitmemiz gerek. Senin ağlamanı istemiyorum, seni üzmek istemiyorum ama gitmemiz gerek. Bunu sende biliyorsun." Luke kafasını sallarken hıçkırmaya devam ediyordu.
Hafifçe geri çekilirken gözlerinden yaşlar akmaya devam ediyordu. Michael derin bir nefes verip Luke'un yanağını okşadı. "Lütfen Luke, bu iş yeterince zor. Sen böyle yaptığında daha çok zorlaşıyor bebeğim." Michael üzgün bir ifadeyle söylediğinde Luke kafasını sallayıp iç çekti.
'Ben yeterince güçlü değilim'
İçinden geçirse de dışa vurmamayı tercih etti -her zaman olduğu gibi-. Michael gülümseyip Luke'un gözyaşlarını silerken Luke'u kucağına alıp ayağa kalktı. Luke sessizce Michael'ın göğsüne yaslanırken bacaklarını Luke'un beline daha çok bastırdı.
"Bundan başka olmayacak değil mi?" Luke'un sorusu ile Michael merdivenlerde durdu. Gerçekten bu mahkeme ilk ve son mu olacaktı? Yoksa bu böyle uzayıp gidecek miydi? Michael iç çekip Luke'un sorusunu yanıtsız bıraktı.
Salona geçip Luke'u koltuğa bıraktı. Telefonunu eline alırken Ashton'ın aradığını gördüğünde sinirle soluyup Ashton'ı tekrardan aradı.
"Yoldayız, ben avukat ile konuştum. 10 dakikaya sizi almaya geliyoruz. Hazır olun, avukatla bir kaç konuşma yaparız, önceden konuşmak her zaman iyidir." Ashton'ın otoriter sesi ile Michael öfleyerek telefonunu kapattı. Luke'a gülümseyerek baktı.
"Hadi kahvaltı yapalım." Luke iç çekip gözlerini kaçırarak kafasını olumsuz yönde salladı. Michael kaşlarını çatıp Luke'un kolunu tutarak çekiştirdi. Fakat Luke huysuzca yerine tekrar oturdu. Sıkkınca bir nefes verip sinirle mutfağa doğru ilerlerken Michael, Luke'a karşı sinirlerini nasıl kontrol edeceğini bilemiyordu. Sadece, Luke'un sürekli başına buyruk olmasını sevmiyordu. Bu şekilde olursa Michael ne yapacağını gerçekten bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not Your Enemy ♠Muke♠
FanfictionLuke, küçük yaştan itibaren babası ve ağabeyleri tarafından tecavüze uğramış, 11 yaşındayken dayanamayıp evden kaçan fakat, ona ilk başlarda iyi davranan sonradan 12 yaşından itibaren Luke'u satmaya başlayan bir kadının yanında işkence çekerek 16 ya...