Hepinize ne kadar teşekkür etsem az. Yorumlarınızı okuyunca çok mutlu oluyorum ve iyi ki bu hikayeye başlamışım diyorum. Voteler için de çook teşekkürler. Süpersiniz siz ya! :) Başlıktan da anlaşıldığı gibi türbe açılışımız var. Hepiniz açılışta onur konuğumuzsunuz. Hahaha :D Bu bölüm biraz komedi, biraz gerilim, biraz da saçmalık içermektedir. ;) Yorumlarınızı eksik etmeyin canlarım :) Öpüldünüz :*
Bu bölümü İrem'e ithaf ediyorum. Umarım beğenirsin İremcim :)
Yemekten sonra salonda oturup saatlerce sohbet ediyoruz hep birlikte. Sevim Hanım, Kerem’in tüm çocukluk anılarını bana keyifli bir şekilde anlatırken, Kerem suratını asıyor. Annelerin tipik özelliği olsa gerek bu. Oğlunun ya da kızının sevgilisini gören anne, adeta otomatik olarak ayarlanmış gibi çocukluk anıları bölümüne geçiş yapıyor hemen. Hayır aralarındaki en korkunç olanları özenle seçmelerine ne demeli peki? Gerçekten büyük yetenek!
Bir yandan Sevim Hanım’ı dinlerken bir yandan da kendimi tutamayıp esniyorum.
“Anne, biz artık yatsak?” diyor Kerem hemen araya girerek. “Zeynep’in de uykusu geldi bak.”
“Tamam çocuklar.” diyor Sevim Hanım gülümseyerek onaylarken. Yüzünde de garip bir ifade var. Allah Allah! Yine ne kaçırdım acaba? “İyi geceler.”
“İyi geceler.” diyorum başımla ikisine de selam verirken. Daha sonra da Kerem önde ben arkada merdivenlerden yukarı çıkıyoruz. Kerem’i kaybetmemek için gözlerimi dört açıyorum. Zira kaybedersem hayatta yatak odasını bulamam. Ev o kadar büyük ki Kerem’e navigasyon kullanıp kullanmadıklarını soruyorum. O ise bana koca bir kahkahayla yanıt veriyor.
Yatak odasına geldiğimizde Kerem odanın kapısını açıp, içeri geçmemi bekliyor. Bir insan 24 saat kibar olabilir mi? Bizimki öyle. Ben ise vücudumda kibarlık namına tek bir hücre olduğundan bile şüpheliyim! En son anneanneme oturması için sandalyesini tutmayı deneyip, fazla abartınca kadının düşmesine sebep olduğumda kibarlık yapmayı bıraktım!
Kerem arkamdan odaya girerken ben yeniden esniyorum. Şimdi siz ‘Kerem mi?! Zeynep mi?! Oda mı?!’ diye sayıklayıp, gözlerinizi kocaman açıp bir yandan da pis pis sırıtmadan önce hemen söyleyeyim. Evet Kerem’le aynı odada kalıyoruz. Çünkü Sevim Hanım o kadar modern görüşlü ve o kadar torun(!) isteğiyle dolup taşan bir kadın ki sağ olsun ikimizi aynı odaya atarak aklınca torun hayallerine kavuşacağını sanıyor. Ah bi bilse! Bir bilse oğlunda tık bile olmadığını!
Biz de görüldüğü üzere onu kırmamak için aynı odada kalmayı kabul ediyoruz. Ama küçük bir ayrıntıyla.. Aynı odada ama farklı yerlerde.. Kerem kanepesinde uyurken devasa yatağını bana bırakıyor tabi ki. Kibarlık başa bela ne de olsa..
“O kadar uykum var ki.” diyorum arkamdaki Kerem’e dönerek. Daha sonra da odanın yatak kısmına doğru yürüyorum. Evet oda büyük. Hem de çok büyük.. Yani şöyle söyleyeyim, bizim evi toplasan Kerem’lerin bir yatak odası etmez.
“İyi geceler Turşu.” diye sesleniyor Kerem diğer taraftan. Ama ben o sırada kendimde değilim. Gözlerim yuvalarından fırlamış, tüylerim ürpermiş, saçlarım dikilmiş, ağzım beş karış açık bir halde önümdeki manzaraya bakıyorum.
Oha!
Aklınızdaki düşünceleri silin. Sevim Hanım yatağıma kesik at başı falan koymamış. Rahat olabilirsiniz. Ama bu yine de gördüğüm manzaranın vahimliğini unutturamıyor maalesef. Neden mi? Çünkü yatağın üzeri kırmızı gül yapraklarıyla kaplı! Yanlış duymadınız. Kırmızı gül yaprakları!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NUMARA 12
FanfictionBir kadın.. Bir adam.. Bir ev.. Peki bu üçü bir araya geldiğinde neler olacak dersiniz? Merak ediyorsanız Cihangir 'Numara 12'de buluşalım.