Zincirler kızın bedenini sımsıkı sarmıştı. Metal zincirler, kızın çıplak bedenini acıtıyordu. Soğuk metal oldukça sıkı bağlanmıştı, neredeyse kızın kan dolaşımını durduracaktı. Kafasını bile kaldıramayan kız, vücudunun her yerinden bağlanmıştı, bilekleri, boynu, beli, bacakları, her yeri.
Görebildiği tek şey ise kafasına vuran yoğun ışıktı. Gözlerini kısarak ışığa bakmak zorundaydı. Sürekli gözlerini kısık tutmak onun için kolay değildi, sola bile çeviremediği kafasını, yapamayacağını bildiği halde çevirmeyi denemeye devam ediyordu.
Bütün denemeleri başarısız olmuşken hiçbir şey yapmadan beklemeye ve derin nefesler almaya başladı.
Anatalya, kaçmaması için sıkı güvenlik önlemleri ile esir tutuluyordu.
Onu o odada tutan tek şey zincir değildi. Kapıda manyetik bir kalkan, kalkanın arkasında ısıya duyarlı makineli tüfek vardı. Odanın diğer üç duvarının arkasında ise patlayıcı, kaçışının mümkün olmaması için her şey düşünülmüştü.
Tam o sırada Eric ile Ripper geldi. Eric, görür görmez ıslık öttürerek kızın fiziğini beğendiğini ilan etti. Ripper ise göz ucuyla Eric'e baktıktan sonra dikkatini Anatalya'nın üstünde topladı. Kız onları görebilsin diye, beyaz takım elbiseli Ripper, kızın boynundaki zinciri hafif açtı.
Artık kafasını oynatabilen kız, gözlerini ışıktan çekti ve sağında dikilmiş adamlara baktı. Eric, kızın mahrem yerlerinden gözünü ayırmıyor iken Ripper, kızın yüzüne bakıyordu. Siyahın en güzel tonuna sahip ipek gibi saçları, pürüzsüz beyaz teni, pembe dudakları ve renkli gözleri ile belkide gördüğü en güzel kızdı. Elini istemsizce kızın yanağına götürdü. Eldivenli elinin tersi, kızın yanağına hafifçe değdi.
"Senin gibi güzel bir kızı bu şekilde esir tutmak istemezdim. Fakat sende almamız gereken bir şey var. Güçlerin, içinde hayat taşı var. Bunu senden almalıyım. Ardından planımı uygulayacağım ve Amerika'dan başlayarak Dünya'yı kontrol altına alacağım!"
Son cümlesini söylerken sesini yükseltmişti. Eric, kafasını soluna çevirip tek kaşını kaldırdı. "Bu kadar heyecana gerek yoktu, gerçekten." Ripper ise elini alnına koydu, "Burada çok fazla durmayalım. Kızın içinden taşı aldıktan sonra onunla işimiz bitecek."
Ripper daha lafını bitirmeden Eric söze girdi. "Sonrada onunla istediğimi yapabileceğim." Bunu derken ellerini birbirine sürtmesi Ripper'ı şüphelendirmişti. Bazen onun on üç yaşında yeni ergenliğe girmiş liseli bir erkekten ayırt edemiyordu. Kız görünce hemen şekli değişen biri nasıl olur da, New York yer altı mafyalarının en üstündeki biri olur. Beyazlı adamın buna inanması günden güne zorlaşıyordu.
Anatalya, en sonunda ağzında biriken lafları serbest bıraktı. "Bir taş nasıl içimde olabilir. Nasıl bir taş bu?" Bu sorular kızın aklında biriken onca sorudan sadece iki tanesiydi. Hepsini sormak istiyordu ama ne ortam uygundu, ne de soracak insan.
Beyazlı adam, eldivenini düzeltti ve Eric'e kapıyı gösterdi. Taştan yükseklik dışında odada başka hiçbir şey yoktu. Kapı bile görünmüyordu, duvarın içine giren gizli kapılardandı. Eric, kapının dışına gitti. Adam, gitmeden önce kıza kapının oradan bir kez daha baktı. Ripper'ın işini bitirdikten sonra yapacağı planlar içini yiyordu.
Saçları, yatırıldığı yükseliğe yayılmış olan kız, birazdan olacakları tahmin etmeye çalışıyordu fakat hepsi kötü sonla bitiyordu. Korkmaya başlamıştı, hemde fazlasıyla. Göğsü az öncekinden daha çabuk inip kalkıyordu. Ripper, kızın korkusunu sezdi, "Korkmana gerek yok, Anatalya. Emin olabilirsin hiç acıtmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Punishers | Çizginin Öteki Tarafı
Science FictionFrank Castle, herkesin tanıdığı, acımasız, tam bir ölüm makinesi olan Punisher isimli anti kahraman. Yıllar önce görev esnasında hayatını kaybetmişti. Ama onun ölmesi demek, Punisher'ın ölmesi anlamına gelmiyordu. Onun yeğeni olan Fell Castle, amcas...