San Fransisco, Amerika'nın en bilindik şehirlerinden biri. Oldukça kalabalık ve ziyaretçisi fazla olan bir şehir. Fakat şimdi savaş alanıydı. Frank Castle klonları ile Shield ajanları arasında bir savaş. Üstelik Frank klonları robot değildi, hepsi tıpkı birer insan gibi etten oluşmuştu ve organları da vardı.
Punishers üyeleri şehrin dört bir yanına dağılmış, ez ve geç planına bağlı kalarak önlerine öldürmeleri gereken ne gelirse hepsini öldürüp yollarına devam ediyordu. Bir tek Fury'nin, u plan dışında bir de Anatalya'yı bulma planı vardı.
Cerycan'a binmiş, bir elinde tüfek, öbür elinde kılıç tutan Fury, uzun ve geniş caddenin ortasında, üstüne bindiği üç başlı kurt ile ilerliyordu. Gece ışığı, kurtun mor gözlerine vuruyordu ve parıldamasına neden oluyordu.
Fury'nin karşısında bir ordu vardı. Hepsinin elinde birer silah, nişan almış bekliyorlardı. Fury ise onları aldırmadan, elinde silahları ile beraber Cerycan'ın üstünde onlara doğru ilerliyordu. Vurulma olasılığını bilse de, "Gelin! Hepiniz gelin!" diyerek bağırdı ve üstlerine sürdü kurdu.
Klonların hepsi birden tetiğe bastı. Aynı anda yüzlerce kurşun namludan çıkmış, adamın üstüne gelirken, kurttan indi ve yerde koşarak gitmeye başladı. Sırtındaki öbür kılıcı da alıp, tüfeği beline koydu.
İki kılıcı tutma sapını birleştirip, iki tarafı kılıç olan uzun bir silah yaptı kendine. Ardından havaya zıpladı, ayaklarındaki itici onun daha yükseğe zıplamasına sebep oldu. Havada kendi etrafında döndü ve kendi etrafında dönerken kılıcı da uçak pervanesi gibi döndürmeye başladı.
Klonların hepsi ona ateş etti. Fakat Fury o kadar hızlıydı ki, havadayken üstüne gelen bütün kurşunları kılıcı ile kesti. Zaman sanki onun için yavaşlıyordu, kurşunların hızı kesiliyordu. Bu sayede daha hızlı davranıyor ve bütün kurşunları kesebiliyordu.
Bir noktaya kadar yüksele Fury, yavaşça yere indi ve klonların arasına dalmış oldu. Normal bir insandan çok daha hızlı hareket ediyordu. Bunun sebebi ise boynuna taktığı gece kolyesiydi.
Ona güç, hız ve çeviklik veriyordu. Vakit, gece olduğu zaman bu verdiği güçler kat be kat artıyordu.
Frank'in klonları arasına kılıçla dalan Fury, hepsinin kellesini uçura uçura aralarında koşmaya başladı. İleriye doğru koşup kılıcı kendi etrafında çeviriyordu. Klonların birbiri ile arasındaki mesafe dar olduğundan, istemeden de olsa birbirilerini vuruyordu. Dostlarına ateş etmeyen klonlar ise Fury'e nişan almakta geç kalıyorlardı, adam gerçekten hızlıydı.
Kafaları kese kese ilerleyen adam, kulaklığından bir ses işitti. Bu Raina idi.
"Fury, çok fazlalar!"
Konuşacak durumda olmayan adam, konuşacak vakit kazanmak için yere bomba attı ve yukarıya zıplayarak pardesüsü ile önünü kapadı. Bomba, patlayınca ortaya çıkan basınçtan havaya fırladı. O sırada Raina'ya anca cevap verebildi.
"Neredesin?"
"Bir fikrim yok! Ama yardım etmelisin, çapraz ateş altında kaldım."
Ardından tanıdık bir ses daha duyuldu kulaklıktan. Raina, o sesi duyunca kendini daha güvende hissetmeye başlamıştı hemen.
"Ben onu kurtarırım Fury, sen Anatalya'yı ara."
Bu kişi Burak'dı. Fury'nin dostu olan Burak. Havaya doğru yükselen Fury, belindeki bir tahta sopayı çıkardı. Ufak olan bu sopa, havaya doğrultulduğu zaman üzerinde küçük küçük metal parçaları birleşti ve bir çekici oluşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Punishers | Çizginin Öteki Tarafı
Science FictionFrank Castle, herkesin tanıdığı, acımasız, tam bir ölüm makinesi olan Punisher isimli anti kahraman. Yıllar önce görev esnasında hayatını kaybetmişti. Ama onun ölmesi demek, Punisher'ın ölmesi anlamına gelmiyordu. Onun yeğeni olan Fell Castle, amcas...