Fell ve Fury, takım kurma işini iyice ilerletiyorlardı. Fell, en başta Rogue, Johnny, Faren'a sahipti, Fury'de sadece Raina'ya. İkisi de takıma almak için çeşitli insanlarla görüşmeye başladılar. İkisinin de kendine has takıma çağırma tarzları vardı. Fell kısmında, daha çok Fell ve Faren görüşmeye giderken, diğer tarafta her işi sadece Fury hallediyordu.
Fell, bir haftanın sonucunda pek fazla kişi alamamıştı. Ama Fury, bir çok eski dostunu ve tanıdığını getirmişti.
İkisinin arasındaki Punisher'lık savaşı gün geçtikçe ciddi bir hal alıyordu. Her ne kadar Fell'in derdi şehrin tek Punisher'ı olmak ise, aslında Fury'nin derdi Anatalya'yı bulmaktı. Onun derdi Punisher olmak değildi, onu sadece korkunun sembolü olarak kullanıyordu.
Fury, bütün topladığı kişileri kendi evine getirmişti. Yine gece vaktiydi ve herkes mutlu mesut Fury'nin evinde oturuyordu. Bütün kadro aşağı yukarı şöyleydi.
Burak Şimşek, Ahmet'in hayatındaki en iyi dostuydu, onu çağırmıştı ve bir şey demeden gelmişti. Gelirkende yanında Mavi'yi eksik etmemişti.
Erza, Frank Castle ile kavga etmesine sebep olan kızdı. Fury, onun zihninin hala sorunlu olduğunu düşünürken kızın artık sağlıklı düşünüyor olduğunu görünce hemen yanına gidip onu ekibe davet etmişti.
Clint Jr, ekibin en etkisiz elemanı gibi bir şeydi, herkesin Punisher gibi acımasız olmaya çalıştığı bir takımda, adam öldürmeden adaleti yerine getirmeyi sağlamaya çalışan tek kişi oydu. Bunun içinde elinden geleni yapıyordu ama Fury'nin emri üzerine diğerlerinin adam öldürmesine karışamıyordu.
Şu anlık ekip onlardan oluşuyordu. Fell'in ise takım işine başlamadan öncekiler dışında sadece Deadpool ve Raven'ı alabilmişti.
Deadpool, zamanında onunla beraber savaştığı için gelmek istemişti ama karşısında Fury olduğunu bilmiyordu. Raven ise Fury'den nefret ettiği için Fell, onun ona olan nefretini kullanıp kendi ekibine almıştı.
Olaylar böyle karışık ilerliyordu. Kimin nerede olduğu, hangi tarafı seçtiği az buçuk belli olmuştu.
Fell'in Evi
Hepsi birer masada oturuyordu. Fell'in sağında Faren vardı, sırasıyla, Faren'dan sonra, Rogue, Johnny, Wade ve Raven oturuyordu. Altı kişlerdi, yuvarlak bir masada tam altı kişilik bir ekip olmuşlardı.
Konuşuyorlardı, akıllarında bir plan yoktu, o yüzden herkesin fikrini dinlemek amaçlı bir toplantı yapıyorlardı. Tepeden gelen ampul, masayı kısık bir ışıkla parlatıyordu. Kısık olduğu için sadece masa aydınlanıyordu, oturan kişilerin yüzlerinden herhangi bir detay seçilemiyordu.
Fell, masaya bir fotoğraf attı, Fury'nin yaptığı şeylerin fotoğrafıydı. Gece vakti çeşitli mafya ailelerinin evlerini basıp, herkesi öldürüyordu. Sadece bir kişiyi hayatta bırakıyordu, o bıraktığı kişide gördüklerinden dolayı, Fury gittikten sonra intihar ediyordu zaten. Fell, ne zaman onun bastığı mekanlara gitse, her zaman geç kalmış oluyordu. Sürekli geç kalmaktan sıkılmıştı.
Fotoğrafta, bir salonda yirmi dört kişinin deşilmiş ve parçalanmış cesedi yerde duruyordu. Kan birikintisinden zemin görünmüyordu. Yer tamamen kan ile kaplanmıştı. Wade, fotoğrafı görünce çığlık attı, "Aman Tanrım! Benim yapmadığım bir katliam nasıl bu kadar harika olabilir! Keşke bende orada olsaydım! Niye ben orada olamadım ki? Fell, takım değiştirebilir miyim?"
Ceketinin içindeki silahı çıkardı ve Wade'e doğrulttu, "O zaman seni bununla vurmak zorunda kalacağım." Fell'in sinirini gören Faren, hemen Fell'in kolunu aşağı indirdi, "Sakin ol, hemen sinirlenme." Wade ise ona orta parmak çekiyordu, "Beni öldürsen bile bu s*kik hayattan asla gidemeyeceğim. Bunu biliyor olmalısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Punishers | Çizginin Öteki Tarafı
SciencefictionFrank Castle, herkesin tanıdığı, acımasız, tam bir ölüm makinesi olan Punisher isimli anti kahraman. Yıllar önce görev esnasında hayatını kaybetmişti. Ama onun ölmesi demek, Punisher'ın ölmesi anlamına gelmiyordu. Onun yeğeni olan Fell Castle, amcas...