Asya

340 100 51
                                    

Kitap kapagında dolayı tesekkur ederim. gencyazariye Sonunda ilk bölümü yayınlama zamanı geldi. Desteklerinizi esirgemeyin. 

BISMILLAH ..!

*****

Minik kızın annesi güler yüzlü melegine hiç kıyamazdı. Çok hareketli, şen şakrak bir kızı vardı onun. Beş yaşındaydı daha küçüktü. Gozunden sakınırdı. Yanından ayırmazdı minik güzeli.

Birde Yusuf vardı. Yusuf dokuz yasındaydı. Komşularının uslanmaz ogullarıydı. O kadar yaramazdı ki mahallelileri bezdirmişti. Ailesinin tek suçu çok şımartmış olmalarıydı. Ailenin tek ogluydu. Yusuf'tan başka çocukları yoktu. Dinlerine düşkün iyi aile çocuguydu.

Geç gelen bir mutluluktu aslında Yusuf. Cocukları olmuyordu Hasan beyin. Hastanelerde geçmişti yılları. Zumre'nin dualarının, yakarmalarının karşılıgıydı Yusuf. Tam on yıl sonra minik bir beden almıştı kucagına. Nasıl şımartmasınlar.

Zümre ogluna herşeyi ögretiyordu. Namazı kıldırıyor, kur'an okutuyordu. Zekiydi Yusuf, akıllıydı. Annesinin her ögrettigini kavrıyordu. Ama şu evden dışarı çıktıgın da sanki Yusuf, annesinin Yusuf'u degildi. Arkadaşlarıyla ortalıgı talan ediyorlardı. Ve ne tesadüftür ki bahçede ki salıncakta sallanan minik bedenden habersizlerdi.

Oynuyorlardı, çocuk işte egleniyordu herşeyle. Ellerin de sapanlarla kuş kovalıyorlardı. Oysa annesi ögretmişti Yusuf'a hayvanlara zarar vermemesi gerektigini. Bahçeden gelen kuş sesleri çocukları iyice heyecanlandırmıştı. O evin bahçesin de oynayabilecekleri kuşlar vardı.

Tabi kimsenin olacaklardan haberi yoktu. Fatma hanım konserveleri kazana doldurmuştu. Altina kalın kalın odunları doldurmuştu. Alevlendirmişti ateşi. Bir kaç kavanoz daha almak için mutfaga gitmişti. Konserveleri hazırlıyordu, Kışa hazırlık yapıyordu. Az kalmıştı havaların sogumasına. Belki de en kötü sonbaharı yaşayacaklardı.

Yaramaz çocuklar bahçeye dalmışlardı. Elinde ki sapanlarla kuş avlıyorlardı kendilerince.

Kim bilebilirdi ki o minik kız da yaralı bir güvercin olacagını. Herşeyden habersiz sallanıyordu. O seviyordu güneşi, gökyüzünü, o mükemmel maviligi. Çocukların bahçeye dalmaları kızı ürkütmüştü. Korkup agacın büyük gövdesine saklanmıştı. Ama o sapanlarla kuşlara zarar verdiklerini gördügün de korumacı biri gibi çıkmıştı o kocaman gövdeden.

- Napıyosunuz siz, kuşlara zarar veriyorsunuz.

Hiç kimse aldırmıyordu minik bedeni. Yusuf bir keren bakmıştı küçük kıza. Sonra tekrardan düşmüştü kuşların peşine.

- Onlar benim kuşum.

Evet o eve misafirlerdi. Ve kimse zarar veremezdi. Annesi öyle demişti. Biz bile misafirdik bu dünyada. Bahçede koşuşan çocuklardan biri düşmüştü yere. Ayagı takılmıştı işte. Küçük kız koştu yanına yardım edecekti, kaldıracaktı onu. Annesi ona bunu ögretmişti. Bir süre baktı oylece. Çocuga degil yere düşmüş olan sapana bakıyordu. Yardım etmeyecekti. Kuşlarına zarar veren birine yardım etmiyecekti. Sapanı alıp yürümeye başladı.

Düştügü yerden kalktı yaramaz çocuk.

- Oo sapan benim. Çabuk ver.

Çok sinirlenmişti küçük kıza hiç duymuyordu onu. Iyice sinirlenince peşine düşmüştü işte. Küçük kız da koşuyordu vermeyecekti sapanı. Yine korkutacakti kuşlarını. Ama onun adımları, arkadan gelen cocugunkinden küçüktü.

Yakalanmistı minik bedeni. Elinden hızla çekmişti sapanını. Öyle sinirlenmişti ki arkadaşları alay etmesin diye kızı iteklemişti. Iste zaman durmuştu. Sadece bir bagırtı.

- Anne ..

Arkasını dönmüş arkadaşlarına bakıyordu çocuk.

- Yusuf, bırak şu kızı gidelim hadi.

Çocuklar hiç birseyin farkında degillerdi. Gülerek çıkmışlardı bahçeden.

- Kızım, Asya noldu ..

Demeye kalmamıştı. Gördügü manzara hareketlenmesine sebep olmuştu. Bir anne için zaman yoktu. Durmuştu. Tatlımı tatlı prensesiydi oo..

*****

Desteklerinizi esirgemeyin .. ☺☺

Kalbim Senin Mi?(ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin