İkisindende Mavi

65 30 12
                                    

Herşey düzene girmiş, eve yerleşmişlerdi. Yarın okulun ilk günü olacaktı. Asya'nın özgüveni kırılmıştı birkeren. O günden sonra pek dısarıya çıkmamışlardı. Okula nasıl gidecegi hakkında endişeleri vardı. Ecrinle konuşmuştu ondan hiçbirşey saklamazdı ki zaten. Küçüklüklerinden beri bu böyle olmuştu.

- Buldum, evet kesinlikle buldum.

-Neyi

Aklında binbir türlü düşünce vardı. Napmalıydı.

- Yüzüne peçe örteceksin. Bu öle çok yadırganmaz.

- hımm, iyi

- iyi mi, bu kardarcık mı. Böyle şaheser bir çözüm buldum ama sen iyi diyorsun. Vay be. Ya hadi, gidelim renkli renkli peceler alalım. Senin güzel elbiselerinle iyi uyumlu olurlar.

- Hı, ne peçesi anlamadım.

- Neredeydin canım, sabahtan beri boşuna mı konuşuyorum burada.

- özür dilerim ya dalmışım. Tekrardan söyle. Ne peçesi.

- Yarın okula nasıl gidecegimizi buldum. Limuzin nasıl fikir, zengin gösterir kimsede hakkında konuşmaz hı.

- Dalga gecme ya benimle. Bu konuda ciddiyim ben.

- Ben de ciddiyim, fena fikir degil gibi ne dersin.

- Ecrin, saçmalama.

- Tamam, demek istedigim peçe takabilirsin. Renkli renkli peçeler alırız.

- Bilmem, olur muki.

- Neden olmasın. Sonuçta peçe takan bir tek sen degilsin ya.

- Haklısın. İyi ki varsın. Böyle çılgın fikirler ancak senden çıkıyor. Hadi öle yapalım. En azından yanıktan iyidir.

- Anlaştık. Ozaman ben gidip üstümü degiseyim, çıkalım.

İçi biraz da olsa rahatlamıştı. Ecrin onun imdatlarına yetişiyordu. Peçe fena fikir degildi. Tabiki laf diyen olacaktı ama alay edilmiyecekti. O güzelim al gibi yüzünü peçe saklayacaktı. Asya güzeller güzeliydi. Sadece yüzündeki leke gölgeliyordu o güzelligi.

*****

- Anneeee..

Annesi kızının bagırtısına telaşla bahçeye çıkmıştı. Gördügü manzarayla eli ayagına dolanmıştı. Elindeki tepsiyi atıp kızına koşmuştu. Kızı yerde acılar içinde aglıyordu. Aceleyle Asya'yı kucagına alıp, bahçedeki kuyunun içine oturtmuştu.

- Kızım, aglama bak geçti. Yüzünü suyla rahatlat. Tamam mı canım kızım. Ben hemen geliyorum.

- Anne, gitme. Çok acıyor. Gitme anne.

- Gitmiyorum, buradayım. Telefonu alıp gelicem, sen bekle.

Ne yapacagı hakkında bir bilgisi yoktu. Acilen ambulansı aramıştı. Güzelim minigi yanmıştı. Eli, ayagı, kollari yanmıştı. Melek yüzü yanmıştı. Ambulans geldiginde kızının vucudu hala yanıyordu. Yüzüne parmaklarına üflüyordu. Elinden ancak bu geliyordu. Minik kızına sahip çıkamamıştı.

Hastaneye gittiginde doktor nasıl yandıgını sormuştu. Bu kadar yanmasına sebep ne olabilirdiki.

- Kazana düştü doktor bey. Kızım nasıl iyileşecek mi.

- Yanıkların bazıları agır. Kolay olmayacak ama hafif yanıklarıda var. İlaç verdik suan uyuyor. Acılarını ancak böyle hissetmez. Agrı kesici de verdik. Bir süre hastanede kalacak. Kremlerle deri soyma islemleri yapılacak. Ancak omzundaki ve yüzündeki yaralarda iz kalma şansı yüksek. Elimizden geleni yapacagız.

Maddi durumları iyi degildi. Büyük hastanelere nasıl götürecekti. Suan masrafları nasıl karşılayacagı hakkında birşey bilmiyordu. Ama kocasından kalan gerdanlıgını satması gerektigini anlamıştı. Kızıma feda olsun. Yeterki iyileşsin. Minik kızının acılarını paylaşacaktı. Kalbi yanarken nasıl yapacaktı bunu. O öyle acı cekerken nasıl kalbi yanmaz. Nasıl yüregi sıkışmaz.

Ana yüregi, nasıl dayansın..

*****

Yusuf, bahçedeki kanepede oturmuş, kitabını okuyordu. Kahvesi sogumuştu. Kitabı okurken kahvesini unutuyordu. Son satırları okuyordu. Hoşuna giden kitapları, hızlı bir sekilde okuyordu. Dikkatını kücük harflerden alamıyordu. Yazar içindekileri sanki, o bitmek üzere olan sayfalara işlemişti.

- Çok erken bittin.. İyi anlaşmıştık seninle.

Kitabı kanepeye bırakmıştı. Gözüne çarpan kahvesini alıp havuzun kenarında dolanıyordu. Yudumladıgı kahvenin acılıgı ve soguklugu,  püskürtmesine sebep olmuştu.

- Sogumuş ..

Kahvesini soguk hiç sevmezdi. Farkında olmadan içmisti, gerçi pek içti sayılmazdı. Bardagı yerine bırakıp bahçenin dışından gelen seslere kulak misafiri olmuştu.

- Bak, hepsi çok güzel.. Ayy biraz daha mı baksaydık hı.

- Alt tarafı alısverise gittik. Okadar heyecanlanacak bir durum degil.

- Sen oldu olası alışverisi sevmiyorsun zaten.

- Ee, güzelim vaktimizi harcayacak daha yararlı işler var.

- Tamam, yine başladık.. Off Asya ben senin için ugraşıyorum. Senin yaptıgına bak.

Yoldan biraz uzaklaştıklarında Yusuf arkalarından bakmıştı. İki genç bayan yürüyordu.  Bir anda bir elindeki paketi düsürmüştü. Arkasını dönüp yerden almıstı paketi.  Yaklaşık 1.65 boylarındalardı. Aralarında ki boy farkı çok degildi.

Kızın yüzündeki mavi peçe ilgisini çekmişti. Gözleri gibi peçesi de maviydi. Paketi alıp ilerlemişlerdi. Aklına kazınan mavi gözlerdi. Denizin mavisimi desem, gökyüzünün mavisi mi.. Sanki ikisindende maviydi.

- Yeni taşınmış olmalılar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

- Yeni taşınmış olmalılar. Bu zamana kadar hiç görmemiştim.

Kendi kendine konusuyordu. İlk defa merakla dinlemişti dediklerini. Oradan geçen bayanlar yol bitene kadar bahçeye bakarlardı. Yakısıklı delikanlı oradamı diye. Ama bunlar yol boyunca önlerine bakıp kendilerince sohbet etmişlerdi.  Yanına kahya gelmişti.

- Buralara yeni taşınan birileri oldu mu. Bildigim boş ev yoktu yakınlarda.
- Beyefendi, üst mahalleye taşınanlar olmuş.

Kahyayı yalnız bırakıp eve gecmişti. İstanbul'da böyle kızlarda vardı demekki. Tesetturleri de edepleri gibi guzeldi. İyice merk etmisti. Nerede oturuyorlar, nereden geldiler.

Kader bu ya iste ince ince islemisti senaryoyu. Oynamak Yusuf ile Asya'ya kalmıştı.

Kalbim Senin Mi?(ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin