2.Bölüm~İstanbul❤

22.8K 962 215
                                    

Sabah gözlerini açtığında ılık bir hava karşıladı Fatoş'u. Yataktan kalkıp cama yürüdü ve perdeyi araladı. Gökyüzü bugün gri bulutlara ev sahipliği yapıyordu. Ekim ayı sonunda soğuk yüzünü göstermeye başlayacaktı artık. Banyoya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra salona geçti. Annesi daha yeni kahvaltıyı hazırlıyordu. Kübra hanımın bir şey demesine fırsat vermeden kendi sandalyesini çekti ve oturdu. Anneannesi ve annesi bu duruma şaşırsalar da genç kıza bu konuda soru sormadılar. Zira Kübra Hanım her sabah Fatoş'u o yataktan kaldırmak için neredeyse kırk takla atıyordu. Herkes sandalyesine oturmuş kahvaltıyı yaparken Fatoş bir anda aklından geçeni söyledi ve iki kadını şaşkınlık içerisinde bıraktı.

-"Ben gidiyorum." Kübra Hanım ve Nebahat Anneanne Fatoş'a bakakaldılar. Bir süre konuşmadılar. Transa girmiş gibi. Ama ilk kendine gelen Kübra hanımdı.

-"Ne dediğinin farkında mısın sen kızım." Omuzlarını silkeledi umursamazca.

-"Gayet iyi biliyorum. Bu kasabada yaşamak istemiyorum. Gideceğim." Yine umursamazca baktı. Gözlerini devirdi ve annesinin hızla sandalyeden kalkıp geri ittirdiğini görmedi. Sandalyenin yere düşme sesini duyduğunda gözlerini çay bardağından kaldırıp annesine ve yere düşen sandalyeye çevirdi.

-"Bu evden ancak benim cesedimi çiğneyip gidebilirsin Fatoş. Aksi takdirde asla tek gitmene müsaade etmem." O da annesi gibi ayağa kalktı. Fakat kalkarken sakindi.

-"Ben kendi kararlarımı verebilecek yaştayım. Ve gideceğim. Senden izin almıyorum anne." Son sözünü söyleyerek odasına yöneldi. Kübra Hanım ise tam arkasındaydı.

-"Sana gidemezsin dedim Fatoş."

-"Gideceğim." Tam kapının önüne gelmişlerdi ki Fatoş kapıyı kapattı. Kübra Hanım kapanan kapı ile şaşkınca gözlerini açtı. Birkaç saniye sonra şoku atlatıp kapıyı açtı.

-"Fatoş. Kuzum neden böyle yapıyorsun." Derince bir nefesi içine çekti genç kız. Artık hesap vermek istemiyordu. Tek istediği bu lanet kasabadan uzaklaşmaktı. O iğrenç bakışlardan kurtulmak istiyordu. 3 aydır zaten insanların yüzüne bakamaz olmuştu. Hep o pislik herifler yüzündendi. En çok da zoruna giden annesinin ona inanmamasıydı. Şu son iki haftada annesi ile konuşmaya başlamıştı aslında. Ne yüzünü görmek istiyor ne de sesini duymak. Ama anneannesi ağlayarak yanına gelmiş neredeyse ayaklarına kapanacaktı. Fakat kıyamadı anneannesine. O da yavrusu için ağlıyordu karşısında. Zaten en nefret ettiği huylarından bir tanesi de karşısında ağlayan birini görse dayanamaz gidip sarılır ağlardı. Annesi de bu huyunu bilirdi ve eğer ağlayacaksa kızı da ağlamasın diye hemen onun yanından ayrılırdı.

-"Anne. Dayanamıyorum anlamıyor musun? Kafayı yiyeceğim burada. Buradaki insanlar bana pislik gözüyle bakıyor." Ellerini saçlarına daldırdı ve sinirle gezinmeye başladı küçücük odada.

-"Sen bu nasıl bir duygu biliyor musun? Seni uyardım anne. Sana bin defa dedim ama beni dinlemedin. Bana inanmadın anne. " Kübra Hanım Fatoş'un gözlerindeki acıyı, isyanı görüyordu. Keşke... Keşke zamanı geri alabilse ve ona inansaydı..

-"Şimdi de karşıma geçip bana engel olmaya çalışma. Gideceğim."

-"Seni ölsem bu kapıdan tek yollamam bunu unut. Beraber gideceğiz." Odadan çıktığında Fatoş yalnız kalmıştı. Ne annesi ve anneannesi ile beraber gitmek istiyor ne de burada kalmak istiyordu. Kendi kendine bir karar aldı. Hemen bazasının altından küçük bavulu çıkardı ve dolabın içindeki çantaları koymaya başladı. Eee ne demişler gidenin önünde dağ olsa duramaz. Ama Fatoş'un unuttuğu bir şey vardı: Annesinin ne kadar inatçı bir kadın olduğu. Kübra Hanım Fatoş'un dediğim dedik olduğunu biliyordu. İstediğini yapardı. Önüne engel çıksa da yapardı. Ucunda evden kaçmak olsa bile. Gece olduğunda ilk olarak kapıları sımsıkı kilitledi ve karanlıkta salonda oturmaya başladı.

Beni Sever Misin? (Çevikçi Serisi-2)🇹🇷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin