Hesaplaşma.. Bölüm 7

2.4K 121 9
                                    

Playlist; Model - Pembe Mezarlık 

"

Annem küçükken elbiselerimi hep büyük alırdı benim. Bilmezdi bedenimi. Ne en sevdiğim yemeği, ne en sevdiğim rengi. Olsun derdi; Seneye de giyersin. Hayat da annem gibiydi. Büyük büyük giydirirdi acıları üzerime. Seneye bir daha, bir sonra ki seneye bir daha. Yeni değildi üzerimdekiler belki ama lekeleri farklıydı.

Kapıdan içeriye girer girmez yoğun bir yaşanmışlık kokusu burnuma çarptı. Ben bu eve girerken kalbimi çıkarıp da girdim. Acı çeken bir adamın acısına kapılıp ona acımamak için. Umarım bu ev beni daha da hırçınlaştırmazdı.

Dış kapı salona açılıyordu ve koltukların üzeri beyaz bir örtüyle kaplanmıştı. Belli ki uzun süredir girilmemişti. İçimde huzursuzluk boyumu aşınca derin bir nefes aldım. Ev havasızdı ve lanet olasıca o ilaçlara ihtiyacım vardı. Emir tek bir harekette örtüleri kaldırıp köşeye attı. Yaptığı her hareket kendine has bir sertliği kapsıyordu. İnsan örtülerle bile sorun yaşayabilir miydi?

"Benim odamda kalırsın. Orayı halledeceğim şimdi. Buraya otur ve bir yere kıpırdama. Yan oda kilitli ama asla oraya girmeye çalışma."

Emir asgari bir nizamda bana kuralları söyleyip odasına girmişti. İlk işim evde bir cam açmak oldu. Hava çoktan kararmış, gecenin ayazı saçlarıma vurmuştu. Ellerimi göğsümde kavuşturup göz ucuyla kilitli kapıya baktım. Böyle bir şey söylemeseydi zaten benim de ev karıştırmak gibi bir niyetim olmazdı. Ama şimdi o kapı beni bir günah gibi çekiyordu. İçimden çıkan ateşi dışarıdan gelen soğukla yatıştırmaya çalıştım ama pek de başarılı olamadım. Kar genç bir kızın gelinliği gibi her yeri bembeyaz yapmıştı. Ne tuhaf, her gelinlik giyen beyaz mı olurdu? Ben siyah bir gelinlik tercih ederdim. Masumluğun simgesi beyazsa, kötülük siyahla örtülürdü. Tıpkı karın üzerine gölgelenen karanlık gibi.

Titreyen bacaklarımı hizaya sokmak için koltuklardan birine oturdum ve kafam ağırlaşmaya başlayınca geriye doğru uzattım.

Burada ne işim vardı? Babam neredeydi? Bu düşünceler beynimi kemirmekten başka bir işe yaramıyordu. Emir kısa bir süre de yanıma geldi ve yüz ifademi görünce kaşları çatıldı.

"Ne oldu?" Diye sordu yanıma gelip eliyle alnımda biriken terleri sildi. Güçlükle yutkundum ve kuruyan boğazımı bir kaç kez ıslattım.

"İlaçlara ihtiyacım var." Dedim bir solukta. Bu atağın başlangıcıydı. Eğer ilacımı almazsam kendimden geçebilirdim ve bir daha uyanamayabilirdim. Ölüm şuan gözüme korkutucu bir canavar gibi gözükmüştü.

İroni.

"Evinde mi?" Diye sorunca başımı onaylarca salladım. Sıkıntıyla bir nefes aldı ve sakallarını kaşıdı. Düşünüyor muydu? Belki de acaba böyle bırakıp ölümünü izlesem diye düşünüyor olabilir miydi? Ondan beklerdim. "Gidip alsam dayanabilir misin?"

"Ölsem senin için bir sorun olur mu?" Göğüs kafesim sertçe inip kalkıyordu. Kalbim bile beni istemiyordu. Emir bana öldürücü bir bakış atıp gözlerini kıstı.

"Kurallarımı unutma. Ben iş başındayken ölmen yasak." Doğru ya, kuralları vardı. İlk tanıştığımızda bana sıraladığı ama benim pek de umursamadığım kuralları. "Şimdi saçmalamayı bırak ve bana durumunun ne kadar kötü olduğunu söyle."

"Dayanabilirim." Dedim kendime verdiğim güvenle. Çünkü bu daha başlangıçtı ve çok daha kötü zamanlarım olmuştu.

"Dayansan iyi edersin Karayel." Beni son kez alelade bir süzüp arabasının anahtarlarını aldı ve kapıyı çekerek çıktı. Umurunda olmadığını biliyordum. Beni işi olarak görüyordu ve bu sorunda değildi. İnsanlar beni umursamazdı.

Yaramızda Kalsın ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin