"
Kirlenmiş ruhumun derinliklerinde dolaşan kanın baskısını hissedebiliyordum. Bedenim de ki herbir uzvun benden kaçmaya çalışması bir yana, sanki saatlerdir koşmuşum gibi deli gibi zonklayan o damar da bir yolunu bulsa patlayacak, beni bu dipsiz kuyuda ölüme mahkum edecekti. Dışarıdan sızan gökyüzünde ki havai fişekler birer canavara dönüştüğün de dizlerimin üzerine kapanıp bağır çağır ağlamak istedim.Kanadım kırılmıştı. Artık hiçbir yama tutmazdı bu telef olmuş ruhumda. Koşsam bacağım kırılır, kalsam ruhum. Bu hengamede nefes almak bile mucizeydi. Yaşıyordum, değil mi?. Kanım hala sıcak, nabzım hala atıyordu. Ama artık yaşadığımı hissetmiyordum.
Gecenin bir yarısı kaldığımız deponun önünde durduğumuz da Kenan yüzüme bakmıyordu. Keşke baksaydı. Kirlenen yüzüm değildi çünkü. Ellerim değildi. Ruhumdu. Nefes aldım. Küçükken annem de benden utandığı zamanlar yüzüme bakmazdı. Kafi, baktığı zamanlar da gördüğünü pek sanmiyordum. Ben onun utanç tablosu, hayatında bir eksikliktim.
Canımı acıtan annem değildi. Annelik kavramıydı. Çünkü tanımıyordum onu.
Kenan depoya dönmeden önce bana bir sigara uzattı. Sonunda yüzüme bakıyordu. Elinden çekip aldım. Öfkem ona değildi, yaşayan herkeseydi. Bu geceyi hayatımdan silmek istiyordum.
"Parti sabaha kadar devam edecek." Dediğin de ona ters bir bakış attım. Me zırvalıyordu. Parti dediği cehennemin içinden geliyordum. "Yani." Dedi ve uzanıp sigaramı yaktı. "Uslu durun. Çünkü sizinle başa çıkacak kimse yok. Herkes ana katta. Bende sakin bir gece geçirmek istiyorum."
Sırtımı duvara yaslayıp peş peşe sigaramdan derin nefesler aldım. Bunu bana neden anlatıyordu? Dosdoğru yüzüme baktığında kaşlarımı çattım. Ne bekliyordu? Tamam dememi mi? Emredersin dememi mi?
"Al şunu kafan yerine gelsin, alık alık bakma." Uzattığı ikinci sigarayı da yaktığın da kafamda bir şimşek çaktı.
Kimse olmayacak, herkes ana katta.
"Yani diyorsun ki?"
"Ben bir şey demiyorum. İçmeye devam et." Sigara o an ağzıma dünyanın en tatlı yiyeceği gibi geldi. Öyle bir iştahla içtim ki, hayatım boyunca sigaranın böyle bir tat vereceğini hayal edemezdim. Yaptığım planların üzerine hazırlanan kusursuz bir geceydi. Sanki bizim için tek mucizeydi. Kenan yardım eder miydi emin değildim. Ama umarım görmezden gelirdi. Umarım onu yanlış anlamamışımdır diye düşünerek deponun kapısını açtım. Ona son kez baktığım da bana çarpık bir gülümse gönderdi ve kapıyı arkamdan kapattı.
"Eylül?" Ceyda endişeli surat ifadesiyle yanıma koştuğun da kendimi toparladım. Alaska kafasını çevirip bana baktı. Herkes uyumuştu ama o sanki beni beklemiş gibiydi. Gözleri af diler gibi titrediğin de mühür olmuş dudaklarımla ona gülümsemeye çalıştım. Senin suçun değil. Keşke gözlerimle konuşabilseydim. Ama o bence beni anlamıştı. Kafasını çevirip gökyüzüne baktı. Patlayan havai fişekler yüzüne vurulduğun da bir gökkuşağı gibi parladı. Birkaç ışığın kirli yüzde nasıl bu kadar güzel durabildiğini düşündüm.
"İyiyim, bir şey yok." Diye geçiştirdim ama iyi değildim. Hiç sahiden iyi olmamıştım. "Buradan kaçacağız. Bu gece bu ıstırap bitecek."
"Nasıl?" Diye sorduğun da gözlerinde ki o umutsuzluk canımı sıkmıştı.
"Aynı planı uygulacağız. Yangın çıkartıp büyük bir yaygara kopartacağız. Sonra buradan kaçacak. Çocuklar için yardım getireceğiz. Her beraber çıkmamız mümkün değil." Bu planda canımı sıkıyordu ama başka çarem yoktu. Birden ortadan yok olamazdık. Ama biz kaçabilirsek onları da kurtarabilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaramızda Kalsın ♣️
Novela JuvenilTamamlandı ✔️ "Bu kitabı; 24 yıllık hayatım boyunca, içimde sürekli takılıp düşen o küçük kıza ithaf ediyorum."